Mazlum-Der’in ‘sivil’ çabası
‘Sivil toplum’ lafını seviyorum. İçinde ‘sivil’ kelimesi geçtiği için.
Evet, ‘sivil’, ‘asker’ kelimesinin zıddı olarak da kullanılıyor.
Fakat, bana daha çok cazip gelen, ‘sivil’in içindeki ‘medeni’lik tınısı.
Kelimenin etimolojisinde var böyle bir şey.
Sivil Toplum, ‘Hükümet-dışı’ bir alanı simgeliyor. Batıda ‘non-governmental’ diye ifade ediliyor.
Uygulamada her zaman non-governmental olmuyor.
Batıda da, doğuda da.
Devletler, hoşlarına giden ‘sivil’likleri himaye ediyor.
Bu yüzden, birçok ‘sivil’ organizasyon o ‘himaye’ye yanaşıyor.
Yanaşınca da mutlu oluyor.
O zaman da, ortalık, mutluluktan yüzü pembeleşmiş sivil toplum kuruluşlarından geçilmiyor.
Terimin anlamı himayeye yanaşmış sivilliklere biraz mesafeli. Ama, fiiliyatta, himayenin cazibesinden kaçınılamıyor.
Kaçınabilenler olmuyor mu?
Oluyor.
Bence, o himayeden kaçınabildikleri ölçüde ‘sivil’ sayılırlar.
Kaçınamadıkları ölçüde de, tatlısu sivili...
Şunu da göz ardı etmemek lazım.
Bazıları, bir himayeye mesafeli duruyor ama, başka, mesela harici bir himayeye mazhar olmuş.
Bu da sağlıklı değil.
Eh, artık bu çerçeveden bakarak ‘sivil toplum’u tasnif edebilirsiniz.
Kim ne kadar sivil, kim ne kadar gayrı sivil, ölçebilirsiniz.
Benim derdim birer birer tahlil edip sivil toplum için bir ‘puantaj’ cetveli çıkarmak değil.
Bana ne, herkes kendi muhasebesini yapsın.
***
Geçen hafta Mazlum-Der İstanbul Şubesi bir OHAL Raporu yayımladı.
Benim için sürprizdi.
Şu devirde, bir OHAL raporu çıkarmanın zorlukları vardı.
Adı üstünde, OHAL. Normal bir hal değil.
Böyle bir zamanda, bir insan hakları kuruluşu ne dese ‘sakıncalı’ olur.
Baktım, Mazlum-Der bu zorlukların farkında. Girişte yazmışlar: “Siyaset, devletin yol açtığı haksızlıkların dile getirilmesinden ‘pek’ hoşlanmaz.”
Buna rağmen, vicdani yükümlülükten kaçmamışlar.
Zannediyorum Mazlum-Der bu çalışmayı yaparken, en çok kendi samimiyetine güveniyor.
Raporda, 15 Temmuz gecesi, darbeye direnmek için sokağa ilk çıkanlardan olduklarını iftiharla anlatıyorlar.
28 Şubat döneminde de, cuntaya karşı her türlü riski göze alarak direndiklerinin, gecenin sonunda tankların üstüne çıktıklarının altını çiziyorlar.
Mazlum-Der, hak ihlallerinin, devlet görevlisinin görevini ihmal etmesinden veya görevini kötüye kullanmasından kaynaklandığını söylüyor.
Hükümetlerin, bu vakaların tespitinden istifade etmesi gerektiğini düşünüyor.
Raporu inceledim.
Olabildiğince objektif hazırlanmış.
‘Olağanüstü Hal’in hukuki çerçevesi hakkında hukukçu bakışıyla bir değerlendirme yapılmış.
Yanlış uygulamalardan kaynaklanan mağduriyetlerden örnekler verilmiş.
15 Temmuz gecesi tankların karşısına çıkan gençlerin uğradığı takibatlar dahi not edilmiş.
Evet, kamu görevlilerinin acullüğü veya kimilerinin kötü niyeti, hatta bazen ‘sicil’ kaygısıyla ortaya çıkan mağduriyetler, 15 Temmuz yargılamalarına zarar veriyor.
Hepimiz şahit oluyoruz ki, böyle şeyler kötü niyetliler tarafından çok da suistimal ediliyor.
Bunların asgariye, hatta mümkünse sıfıra indirilmesi lazım.
Raporu okurken, birileri Mazlum-Der hedefe koyar mı diye endişe etmedim değil.
Biliyorsunuz, bizim piyasada öyle bir damar var.
Mazlum-Der’in bu ‘sivil’ çabasından, yargılama süreçlerinin daha sağlıklı yürümesi için istifade etmek daha sağlıklı bir tutum olur diye düşünüyorum.
İnşallah düşündüğüm gibi olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.