İki büyük tehlike: Deizm ve ateizm dalgası
Türkiye’de genelde İslâmî kesimlerde, üstelik de bütün kuşaklarda, ama özellikle genç kuşakta bir deizm dalgası yayılıyor hızla.
Seküler kesimlerin çocuklarının arasındaysa, ateizm yayılıyor dalga dalga...
Her şeyi sınırlı akılla, geçici, görece bilimle açıklayabileceğini düşünen sığ, felçleşmiş bir kafa, fenâ hâlde revaçta.
MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN
Burada gençleri suçlamanın anlamı yok: Suçlu bizleriz; sorumluluklarını hakkıyla yerine getiremeyen biz yetişkinler -toplum, cemaatler, aileler ve devlet elbette.
İSLÂMÎ KESİMLERDE PATLAYAN DEİZM DALGASI...
Deizm dalgasının, özellikle bazı ilâhiyat profesörleri ile ilâhiyatla ilgisi olmayan proje sözde-bilim adamları, felsefeciler tarafından yayıldığı gözleniyor -kitlesel televizyonlar üzerinden hem de!
İlahiyatları töhmet altında tutmak, hedef tahtasına yatırmak çok yanlış.
Bir kaç sığ, çapsız profesörün -Kant’ın deyimiyle- “ergenlik” sorunları, deizm, modernlik, tarihselcilik vesaire.
Ama deizm, ilâhiyatlarda öğrenciler arasında, imamhatiplerdeyse hem öğretmenler hem de öğrenciler arasında süratle yayılıyor; ki, bu oldukça düşündürücü!
Bu okullarda ne tür önlemler alınabilir, bunu başka bir yazıda tartışmak, bu yazıda, meselenin hem küresel hem de yerel sosyo-kültürel boyutlarını mercek altına almak istiyorum.
HIZ, HAZ VE AYARTI REJİMİ, DROMOKRASİ’NİN ZAFERİ!
Deizm dalgası da, ateizm dalgası da, doğrudan Batı’dan yayılıyor bütün dünyaya: Özellikle de kültür endüstrisi aracılığıyla. Deizmin de ateizmin de yayılmasını sağlayan şey, fikir ya da felsefe değil, aksine kültür: Ayartıcı, ruhsuz postmodern popüler kültür.
Film, müzik, kültür ve medya endüstrileri, bütün dünyaya deist ve nihilist bir kültür yayıyorlar...
Dromokratik bir dünya ve kültür bu.
Dromokrasi, hız, haz ve ayartı rejimi, demek.
Bu konuları yıllar önce yazmıştım ama pek ses veren olmamıştı. Ama şimdi iş çığırından çıkmak üzere...
Şu an küresel ölçekte inşa edilen, hepsi birbirinin neredeyse kopyesinden öteye geçemeyen insan türü, insanaltı bir varlık: Düşünme melekelerini yitiren, hız, haz ve ayartının, dolayısıyla nefs-i emmare’sinin kölesine dönüşen zavallı, acınası bir yaratık.
Öylesine zavallı ki, hız, haz ve ayartı’nın kölesi olmayı, özgürlük sanıyor!
Ama bilge adam Goethe’nin yerinde ifadesiyle, “asıl kölelerin kendini özgür zanneden kişiler olduğunu” göremiyor!
Düşünme melekelerini yitiren, hızın, hazzın, ayartının kölelerine dönüşen bu insan türü, çareyi, film, müzik, spor, finans, medya, sanal medya endüstrisinin zihni körleştiren, beyni felçleştiren ve ruhu çölleştiren pornografisine kaçmakta buluyor yalnızca!
Bir yandan kültür endüstrisi hapishanesi, öte yandan bilimsel, özellikle de genetik mühendisliği ve yapay zekâ alanındaki hızlı gelişmelerin başdöndürücü sürati, anlamı anlamsızlaştırıyor; değeri değersizleştiriyor; teknolojik aygıtlarla, oyuncaklarla insanı hayattan uzaklaştırıyor; hayatı ruhsuzlaştırıyor; kitleleri, özellikle de genç kuşakları, çareyi hız, haz ve ayartıya kaçmakta buldukları büyük bir nihilizmin eşiğine fırlatıyor...
DEİZM, ATEİZM VE NİHİLİZMİN TÜRKİYE’DE YAYILMA NEDENLERİ...
Bundan Türkiye de nasibini alıyor...
Medeniyet kimliğini, iddialarını ve ruhunu yitirmiş Türkiye gibi ülkelerde, deizm, ateizm ve nihilizm dalgasının çok daha hızlı yayılacağını bundan tam 17-18 yıl önce haykırmıştım bu sütunda aylarca...
O zaman öngörüydü yazdıklarım; şimdi yaşadığımız, acıtan gerçeklere dönüştü, ne yazık ki.
Deizmin, zamanla ateizmin, dolayısıyla nihilizmin Türkiye’de daha hızlı yayılmasının bu ülkeye özgü nedenleri de var: Pozitivist ezberci, sığ eğitim sistemi; yabancılaştırıcı kültür dünyası, mankurtlaştırıcı ve yozlaştırıcı medya rejimi, özellikle genç kuşağın nihilizmin, dolayısıyla deizmin ve ateizmin eşiğine sürüklenmesinde çok belirleyici roller oynuyor...
Bunlarla hem ilintili hem de ilintisiz bir başka neden de, Türkiye’de genelde bütün eğitim kurumlarının özelde ise İslâmî eğitim kurumlarının ve cemaatlerin çağı iyi tanıyabilecek, çağla yüzleşebilecek, genç kuşağın sorularına ikna edici cevaplar verebilecek nitelikten, çaptan ve derinlikten yoksun olması.
Bunun yanısıra da yine İslâmî eğitim kurumlarının (medreseler, ilâhiyatlar vesaire) ve cemaatlerin genç kuşaklara İslâm itikadı, fıkhı, tasavvufu, ahlâkı, düşüncesi, sanatı eğitimi ve derinlikli, kuşatıcı medeniyetler, düşünce, siyaset, bilim, kültür, sanat tarihi birikimi verebilecek düzeyde, yetkinlikte olmamaları.
Genç insan, kendini, kendi dünyasını da, başka dünyaları da -özlü bir şekilde de olsa- iyi tanıyacak ki, hem bocalamasın hem de yolunu bulsun, esaslı sorular sorsun ve sorduğu cevaplara ulaşsın.
Bu mesele üzerine çokça kafa yormak zorundayız. O yüzden deizmin ve ateizmin, dolayısıyla nihilizmin felsefî ve tarihî köklerine ineceğim yarınki yazıda.
Sorunu iyi tanıyamazsak, doğru sorular soramayız; yanlış sorular sorarız, yanlış soruların da doğru cevabı olmaz, hiç bir zaman.
Daha da önemlisi, eğer gerekli önlemleri hem devlet hem de toplum, cemaatler ve aileler olarak alamazsak, korkarım, -daha önce de dikkat çektiğim gibi- bu ülkede, İslâm, bir kuşaklık bir zaman dilimi içinde azınlıkların dini hâline gelebilir.
Emperyalistlerin iki asırdır dışardan fiilen işgal edemedikleri ülke, içerden zihnen ele geçirilebilir böylelikle -Allah muhafaza.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.