İsrâ ve Mirac: “Lâ”dan “illâ”ya... İki “gece yolculuğu”…
Suriye’de Doğu Guta’ya atılan kimyasal bombalardan sonra Doğu Akdeniz’de sular ısınmaya başladı...
İngiliz hükümeti, Cuma akşamı, deyim yerindeyse, “savaş kabinesi”ni topladı, savaş filosunu Doğu Akdeniz’e gönderme kararı aldı.
Fransızlar da deniz filolarını Doğu Akdeniz’e yönlendirdi.
Ruslar ve Amerikalılar zaten oradalar...
Fransızlar, kimyasal bombaların kim tarafından yapıldığını araştırdıklarını açıklarken, bazı tarafsız gözlemciler, Trump’ın, kötüleşen durumunu düzeltmek için fırsat kolladığını, Tomahawk füzelerini bölgeye gönderme kararı almasının nedeninin bu olduğunu söylüyorlar.
Türkiye, büyük ölçekli bir savaş tehlikesine karşı Amerikalılarla Ruslar arasında arabuluculuk yapıyor...
Bütün bu gerilimlerin, bir oldu-bittiye getirerek Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak ve vurmak, emperyalistlerin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarının intikamını almak amacıyla çıkarılmış olma ihtimalini gözardı edemeyiz.
Bu yazıda, bu mesele hakkında bu kadar yazmakla yetinmek ve manevî bir atmosfere, kardeşlik iklimine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir zaman diliminde Allah’ın bir lûtfu olarak bahşettiği İsrâ ve Mirac hadisesini yazmak istiyorum.
YENİDEN DOĞUŞ VE YENİLENEREK DOĞRULUŞ
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (sav), bu gece iki aziz ve leziz yolculuk gerçekleştirdi: Önce Kudüs’e götürüldü. Ardından Arş-ı A’lâ’ya, Sidretü’I-Müntehâ’ya, yani, nihâi, “son nokta”ya...
Kudüs’e yapılan ilk yolculuk, yani İsrâ hâdisesi, Hakikat Yürüyüşü’nün başlangıç noktası’ydı. Yol’a çıkıştı. Yol’a çıkılmıştı...
İkinci hâdise, yani Mirac, İlâhî Huzur’a Yüksel/ti/liş’ti. Yolculuk’tu. Asıl yolculuk buydu.
İki hâdise de, olağanüstüydü, beşerüstüydü; zamanlar ve mekânlarüstüydü. Mülk âleminden melekût âlemine yapılan yolculuklardı.
İnsanı, beşerî putlardan ve dünyevî kirlerden arındırarak, insanlığa insanlığını hatırlatacak, bütün varlığa ve insanlığa İslâm’ın rahmet kanatlarını gerecek yeniden doğuş ve yenilenerek doğruluş yolculuğuydu Efendimiz’in bu iki beşerüstü, zamanlar ve mekânlarüstü yolculuğu.
Bu iki yolculuğun bize öğrettiği ve hediye ettiği şey, Yol ve Yolculuk hakikatleriydi.
Yol’un adı: Hakikat’ti. Yolculuğun adı, Hakikat Yolculuğu. Meyvesi ise Yükseliş’ti.
Beşerî olan’dan İlâhî olan’a, mülk âlemi’nden melekût âlemine yükseliş. Ve melekût âleminden süt emerek yenileniş, arı-duru, tertemiz bir kişiliğe bürünüş. Yeniden doğuş ve yenilenerek doğruluş.
Deyim yerindeyse, Kudüs yolculuğu, yeniden doğuş’un başlangıcı, Mirac yolculuğu ise yenilenerek doğruluş’un adıydı.
ÖNCE “L”, SONRA “İLL”
Başka bir ifadeyle, Efendimiz (sav), İsrâ / Kudüs Yolculuğu’nda, “Lâ” demiş, bütün beşerî ve dünyevî putları elinin tersiyle itmiş ve yeniden doğuş’un formülünü vermişti; Mirac Yolculuğu’nda ise, insanın nereye ve nasıl yönelebileceğine işaret etmiş, “İllâ” demiş yani “yalnızca O’na” yönelinebileceğini göstermiş, O’na yükselmiş ve yenilenerek doğruluş’un yüce formülünü ilan etmişti.
Önce “Lâ”/ “Hayır!” diyerek bütün putları reddedeceksin ve ayartıcı mülk âlemi’ni terkedeceksin ki, yeniden doğuş gerçekleşsin. Melekût âlemi’ne açılan kapılar, sonuna kadar önüne serilsin!
Sonra, “İllâ”/ “Yalnızca O’na!” yönelmek imkân dâhiline girsin, insan, zaman-mekân sınırlarını aşsın, İlâhî Kaynak’a ulaşsın, orada yunsun, yıkansın, arınsın ve yenilenerek doğrulsun, melekût âleminden devşirilen leziz ve diriltici meyveleri bütün insanlığa sunsun, insanlığa ve varlığa hakikat aşısı yapsın.
İSRÂ VE MİRAC, NAMAZ’DA ÖZETLENMİŞTİ
Mirac’da, Efendimiz’e ve ümmetine namaz hediye edilmişti. “Namaz, mü’min’in miracı”ydı.
Aslında, bu iki gece yolculuğu, namaz’da özetlenmişti: Namaz’a başlarken alınan iftitah tekbiriyle mü’min, beşerî ve dünyevî olan herşeyi “Lâ” diyerek eIinin tersiyle iter: Sanki Kudüs / İsrâ Yolculuğu’nu tekrar eder; bütün putları reddeder.
Secde’de ise, “illâ” / “yalnızca O’na” yönelir ve yalnızca O’na secde ederim, der: Böylelikle, miracını / yükselişini gerçekleştirir. Sağa ve sola, meleklere selâm vererek dünyaya arınmış, temizlenmiş ve dirilmiş olarak döner, yenilenerek doğrulur ve hayatın hakikatle buluşması yolculuğuna bizzat tanıklık eder.
Namaz, hakkıyla ve huşû ile kılındığında, kişiyi, bütün kötülüklerden uzaklaştırır ve mülk âlemi’nde, melekût âlemine ulaştırır ve dolayısıyla Rabbine yaklaştırır. Ne büyük lütuf ve kerem bu!
Mirac’ımız, yükselişimiz olsun; Rabbimiz, bu mübarek gecede hepimize rahmetiyle muamele etsin ve yüreğimizi öyle bir genişletsin ki, bize kem gözle bakanları bile yürek ülkesi’nin rahmetiyle kuşatsın. Vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.