İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Artık Türkiye dışında hesap yoktur. Bin yıl daha..

Artık Türkiye dışında hesap yoktur. Bin yıl daha..

Artık Türkiye dışında hesap yoktur. Bin yıl daha burayı vatan tutacağız. ‘Kurucu nesil’ için seferberlik zamanı!

Küçük oyunlarla uğraşacak vaktimiz yok. Küçük iddialarla, küçük adamlarla, küçük adımlarla, küçük hesaplarla oyalanma lüksümüz yok. Ismarlama ittifaklarla, proje siyasi söylemlerle, tayin edilmiş liderlerle, dışarıdan dayatılan Türkiye tasarımlarıyla kendimizi kandırma, kolaya kaçma, tarihi sorumluluklarımızı bir kenara itme hakkımız yok. Selçuklu’nun kuruluş dönemindeyiz. Osmanlı’nın kuruluş dönemindeyiz. Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeyiz. Dünyanın yeniden biçimlendiği dönemdeyiz. Coğrafyanın yeniden inşa edildiği, bütün haritaların yeniden çizildiği, Türkiye için parçalanmış haritaların masa masa dolaştığı dönemdeyiz.

Her birimizin bir akıncı, bir direniş adamı olması gereken dönemdeyiz. Tarihin yön değiştirdiği, yeni bir yükseliş çağının başladığı, hınçları ve öfkeleriyle hareket edenlerin Türkiye’yi imha ettiği, vatan ekseninde mücadelenin tek hedef haline geldiği bir dönemdeyiz.

“Anadolu size çok büyük” diyorlar Artık Türkiye dışında hesap yok..

Artık parti politikaları yok. İdeolojik cepheleşme yok. Eski siyasi hesaplar yok. Kişisel mücadeleler, dar iktidar hesapları yok. Artık söylediğimiz her söz, attığımız her adım, yürüdüğümüz her yol Türkiye’ye çıkıyor. Artık Türkiye dışında hesap yok, olmayacak. Bundan sonra Türkiye dışında bütün hesaplar sıfırlanacak, bu hesaplara bel bağlayanlar tasfiye olup gidecek, tarihin yanlış sayfalarına gömülüp gidecek.

Suriye sınırından tehdit ediliyoruz, Ege’den tehdit ediliyoruz, Doğu Akdeniz’den tehdit ediliyoruz, “içeriden işgalciler” tarafından tehdit ediliyoruz, coğrafyadaki bütün terör örgütleri tarafından tehdit ediliyoruz, müttefik bildiğimiz ülkeler tarafından tehdit ediliyoruz. Bütün sınırlardan saldırı altındayız. Bize “Anadolu size çok büyük, çok fazla, küçültülmeli” diyorlar. Yeryüzünün bu en değerli vatan parçasını çok görüyorlar. “Diz çökün, itaat edin, kendinizi bize emanet edin, küçülüp rahat edin” diyorlar.

Bin yıldır burayı vatan tutmak için ölüyoruz..

Ama biz, böyle değiliz. Hiçbir zaman böyle olmadık. Tarih boyunca hiç rahatı seçip, boyun eğip, itaat edip, başkalarının merhametine sığınıp tarih yapmadık. Zoru seçtik, mücadeleyi seçtik, bu topraklara geldiğimiz günden bu yana, bin yıldır hemen her gün aralıksız direniyoruz, aralıksız bedel ödüyoruz, mücadele ediyoruz, burayı vatan kılmak için, vatan tutmak için ölüyoruz. Ölmekten asla ürkmedik, kaçınmadık. Biz coğrafyanın her karış toprağında öldük, her adımına hatıralarımızı gömdük, acılarımızı, ağıtlarımızı gömdük. Suriye’ye ilgimiz bundandır, Irak’a ilgimiz bundandır, Gazze’ye ilgimiz bundandır, bütün coğrafyaya yakın oluşumuz bundandır. Biz o topraklarla var olduk, coğrafya ile var olduk, öyle ayakta kaldık.

Anadolu’da coğrafyayı, Afrin’de Anadolu’yu savunduk, biliyoruz

Çanakkale’de Bağdat’ı ve Şam’ı savunduğumuzu biliyorduk. Saraybosna’da İstanbul’u savunduğumuzu biliyorduk. Anadolu direnişinde aslında bütün coğrafyayı ayağa kaldırmaya çalışıyorduk. Bugün de Afrin’de Anadolu’yu savunduğumuzu biliyoruz. 15 Temmuz gecesi aslında bir büyük tarih hesaplaşması, medeniyet hesaplaşması yaptığımızı biliyoruz. Biz hiçbir zaman sadece kendimizi düşünmedik, hiç öyle bencil olmadık, hiç sadece kendi refahımızı düşünmedik.

Bakü’ye giden ordularımız da, Kanal’da acımasız direnişi gösteren askerlerimiz de, Anadolu’yu savunan insanlarımız da, 15 Temmuz gecesi sokak sokak direnen muhteşem milletimiz de aynı şeyleri düşünüyor, aynı istiklâl mücadelesini veriyordu, aynı inancı paylaşıyordu.

Onlara “Hayır” diyoruz. Hep “Hayır” diyeceğiz, başaracağız

Bugün de öyle yapıyoruz. Onlara “hayır” diyoruz; “Size teslim olmayacağız, sizin tayin ettiğiniz kaderi yaşamayacağız, geleceğimizi kendi ellerimizle kuracağız, o harita taslaklarını başınıza geçireceğiz, kendi haritalarımızı çizeceğiz, kendi yolumuzu yürüyeceğiz, o tarih yükselişini yeniden başlatacağız, size rağmen başlatacağız” diyoruz. Kavga budur. Büyük mücadele budur. Saldırıların sebebi budur. Türkiye’yi kuşatma çabasının arkasında yatan irade ve hesap budur. Korkuyorlar, endişe ediyorlar, “Bir yüz yıl bu millete bunları neden unutturamadık, o genetiği nasıl yok edemedik, nasıl oluyor da yeniden büyük iddialara sarılabiliyorlar, büyük adımlar atıyorlar, bir coğrafya tasarımına sahip oluyorlar, bu gücü ve inancı nerede buluyorlar” diye dövünüyorlar.

Meydan okumasaydık imha olurduk: O ‘akıl’, bin yıllık hafıza harekete geçti

Biz, sadece söz söylemiyoruz, hayal kurmuyoruz. Coğrafyanın her karışını tarıyor, hatıra topluyor, hafıza canlandırıyoruz. İçeride çok büyük bir vatan mücadelesi, dışarıda çok büyük bir coğrafya mücadelesi veriyoruz. Biz bu meydan okumayı yaptık. Yapmasaydık imha olacaktık, üç parçalı bir Anadolu’ya razı olacaktık. Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan, Mezopotamya’dan gelip sığındığımız bu topraklardan da sürülecektik, tarih dışına, coğrafya dışına itilecektik.

İşte tam bu sırada bir “akıl” harekete geçti, bin yıllık siyasi hafıza canlandı, bir millet uyandı, o aklı, o hafızayı besledi, güçlendirdi. İşte bu, tarihin akışının değişmesiydi, o siyasi genetiğin öne çıkmasıydı, bize yol göstermesiydi. Şimdi savunma kalkanlarımızı güçlendiriyoruz. İçeriden ve dışarıdan gelen ve gelecek olan yeni saldırı dalgalarına hazırlanıyoruz.

Ama bu yoldan geri dönüş olmayacak, geri adım atılmayacak, tereddüt edilmeyecek, şaşkınlık yaşanmayacak, o büyük hesaplaşma kazanılacak. Tarih boyunca biz bu yükseliş dönemi hesaplaşmalarının tamamını kazanmayı bildik, bunu da bileceğiz.

24 Haziran, bir tarih hesaplaşması olacak

Bugünleri iyi anlayın, ölçün, biçin, zihinsel operasyonların zehirli etkilerine karşı duyarlı olun, kendinizi koruyun, önünüze bakıp körleşmeyin. Artık parti politikaları, kişisel çekişmeler dar iktidar hesapları dönemi kapandı. Artık bir büyük Türkiye mücadelesi var ve herkes nerede durduğunu çok iyi belirlemek zorunda.

24 Haziran seçimleri işte bu tercihlerin çarpışması, hesaplaşması olacak. 17-25 Aralık’ta yapamadıklarını, 27 Haziran seçimlerinde yapamadıklarını 15 Temmuz’da yapamadıklarını, güneyden çevreleme/kuşatma projeleriyle yapamadıklarını yine yapmaya çalışacaklar. Bu seçimler hiçbir şekilde bir iç politika meselesi değildir. Bu seçimler bir tarih hesaplaşması, bir kuruluş ve yükseliş meselesidir ve asla kişiselleştirilemez.

Türkiye seçime gitti, dünya durdu. Neden?

Hiç dikkat ettiniz mi? Türkiye seçim kararı aldı, her şey durdu. Coğrafya sustu, Suriye sustu, dünya sustu. ABD-Çin-Doğu Asya, Baltıklardaki gelişmeler adeta dondu. ABD ve Avrupa politikaları durdu, müthiş bir sessizlik dünyayı kapladı. Neden, hiç düşündünüz mü?

Neden Suriye’de bir hareket yok, neden Irak’ta hareket yok, neden terör örgütleri suskunlaştı, düşündünüz mü? Bunlara bakarak bu ülkede neden seçimler erkene alındı, düşündünüz mü? Sanki bütün dünyayı Türkiye hareketlendiriyordu. Sanki Türkiye iki ay gibi kısa süre içinde seçim kararı alınca herkesin oyunu elinde patladı, yeni oyun kurma telâşına düştüler, suskunluk bundan. Bu ülke hiçbir zaman tek başına bir ülke değildir. Hiçbir zaman sadece Türkiye Cumhuriyeti kadar değildir. Bu yüzden seçimlerin etkisi bölgesel ve küresel etkide olacaktır. Seçeceği kişi de küresel, bölgesel ölçekte etkili olacaktır.

‘Büyük Mücadele’nin ikinci aşaması başladı. Herkes durduğu yere baksın

Bugüne kadar yürünen yolun, çizilen rotanın devam etmesi, yeni yükseliş tarihinin mimarının yolda bırakılmaması, “Türkiye’yi durdurma” projelerine nefes aldırılmaması gerekiyor. Kapı kapı, sokak sokak, köy köy, şehir şehir bu gerçeklerin anlatılması gerekiyor. Çünkü büyük mücadelenin ikinci aşaması başlamıştır.

24 Haziran vatan ekseni ile, coğrafya ekseni ile, büyük yükseliş mücadelesi ile dışarıdan müdahale, ülkeyi küçültme, duvarlar arasına sıkıştırma, yeniden rehin alma arasında bir mücadele olacaktır.

“Kurucu nesil” için seferberlik zamanı

Kurucu nesle, kurucu kadrolara yüzlerce yıldır olduğu gibi büyük sorumluluklar düşüyor. Milletimizin ülkeyi yarı yolda bırakmayacağı, Türkiye’yi durdurma hesapları yapanlara en iyi cevabı vereceği açıktır. Yüzyıllar boyunca, en kritik zamanlarda bu karar hep doğru verilmiş, yine verilecektir. Çünkü 24 Haziran bir seçim değildir, Türkiye adına karar verme tarihidir.

24 Haziran böyle bir şeydir. Bu gerçeği bugün göremeyenler seçim sonrasında görecektir. Bu ülkenin büyümekten, güçlenmekten başka çaresi yoktur. Aksi küçülmek, parçalara ayrılmaktır. Onlar tam da sınırlarımızda hazır, bunu bekliyorlar. Kurucu nesil için seferberlik zamanıdır.

Hiç kimse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü konuşmasını, tarihin derinliklerinden geleceğe söylenen cümleleri hafife almasın, küçük hesaplar arasında unutturmaya kalkışmasın. Bu; Anadolu’nun, coğrafyanın, tarihin hepimize, geleceğe çağrısıdır. Bu yol böyle yürünecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi