Ergenekon davasına "yüzyılın davası" diyoruz. Neden bu davayı bu kadar önemsiyoruz? Çünkü dava sulandırılırsa, fiyasko ile sonuçlanırsa, Türkiye'de Ergenekon iktidar olur. Acımasız ve kanlı bir misilleme yaparlar.

Türkiye'nin geleceğine ipotek konulur.

Evet, endişeleniyoruz; çünkü Ergenekon adındaki çete, gösterilmek istendiği gibi cılız olamaz. Ergenekon epey derinlerdedir: Eline bombalar tutuşturulmuş 70-80 provokatörden ve onlara güya akıl verenlerden ibaret değildir. Bunlar; davanın avukatlığına soyunan CHP'nin ve meseleyi sulandırmak isteyen medyanın, saptırmaya çalıştığı gibi darbe yapmaya kalkanlar olamaz. Herkes görüyor, bunlar darbe yapabilir mi? Bu ülkede darbeleri kimin yaptığını hepimiz biliyoruz...

Ortada 2.500 sayfalık bir iddianame var. İddialar, bu ülkedeki faili meçhul cinayetlerden Danıştay saldırısına, azınlıkları ülkeden kovmak için 6-7 Eylül 1955'teki cinayet ve yağmalardan sivil iktidarlara yönelik komplolara kadar, karanlıkta kalmış pek çok tertibi, yapılanmayı ortaya çıkarabilecek iddialar. Asırlık ezberlerin bozulması söz konusu. Bu iddialar, Cumhuriyet savcılarına ait. Dava mahkemede görülmeye başlanmış. Bir süreç işliyor. Süreç durdurulamadığına göre, şimdi psikolojik savaş taktikleri ile savcıları karalama, yıldırma, mahkeme üyelerini yıpratma, sindirme, kamuoyunu baskı altına alma ve halkın kafasını karıştırma yoluna gidilecektir. Akla hayale gelmeyecek güç gösterileri ile gözdağı verilecektir. Davayı sulandırma, öncelikli stratejidir...

Bu ülkede en büyük tehlike bugün nedir? Bir Türk-Kürt savaşı çıkartılması çabalarıdır. Bunun için karşımızda bir terör örgütü var. Ve biz PKK denilen bu örgütle mücadelede ülkemizin imkânlarını tüketiyor, millet olarak çelmeleniyoruz. Ama artık gerçekler, herkesin gözünü açacak kadar ortaya çıkıyor.

Hafta başında Sabah gazetesinde Ecevit Kılıç'ın, 58 yıllık siyasetçi Abdülmelik Fırat ile yaptığı röportajdaki iddiaların, en azından MİT Müsteşarlığı tarafından cevaplandırılması gerekir. PKK lideri Öcalan'ın, Ankara'ya ilk geldiği yıllarda MİT'e çalışması, bir MİT yöneticisinin Öcalan ve arkadaşlarını Çubuk Barajı kenarında toplaması, bu toplantıdan sonra peyderpey 200 kadar Kürt genci ve aydınının öldürülmesi, PKK'nın son yıllarda JİTEM'le birlikte çalıştığı iddialarını bu devletin kurumları geçiştirecek midir? Öcalan'la görüşen generallerden söz ediliyor. Görüşen var mıdır, yok mudur? Öcalan, cezaevinden örgütü nasıl yönetmektedir? Mesajlarını nasıl gönderebilmektedir? Bunun sorumluları kimdir, kimlerdir? Yoksa bu devlet böyle bir iletişime engel olamayacak kadar zaaflarla mı malûldür?

PKK-Ergenekon işbirliği konusunda Kürt aydınları neden susuyor? Bu işbirliği, milletimizin kardeşliğini isteyenlerin önündeki en büyük engel ise, Ergenekon davasının sonucu hayatî değil midir? Fırat, "Derin devlet bitmeden PKK bitmez." diyor. Derin devletle PKK'nın birbirinin varlık gerekçesi olduğunu söylüyor.

Bu devlet, kendi içindeki hukuk dışı yapılanmaları temizlemeden sağlıklı bir bünyeye kavuşamaz. Demokrasi bütün kurum ve kuralları ile işleyemez. Ergenekon davası bu ülkenin, bu devletin hayat memat meselesidir.

Bu konuda tek demokrat ve cesur ses, DP Genel Başkanı Süleyman Soylu'dan geldi. Gür bir sesle; "Bu dava sulandırılır ve fiyaskoyla sonuçlandırılırsa, derin devlet beraat ettirilir, aklandırılırsa, bu Ergenekon davası bir Ergenekon iktidarı çıkarır." dedi. O iktidarın altın tepsi içinde hangi partiye verileceği şimdiden bellidir: Ergenekon'un avukatlığına soyunan CHP'ye... CHP'nin bütün umudu, Ergenekon davasının sulandırılması ve fiyasko ile sonuçlanmasıdır. Artık halkın oyuyla seçim kazanamayacağını anlamış olan CHP'nin, iktidar hasreti ile yanıp tutuşması, onu Ergenekon durağında heyecanla bekletiyor. Emin olunuz ki, bu yeni CHP iktidarı, tek parti dönemini bile mumla aratır. Ne AB üyeliği kalır, ne de demokrasi...

Hal böyle iken MHP neden susuyor? MHP bu Ergenekon davasında nerede duruyor?Kimin doğru yerde durduğunu, Ergenekon davası gösterecek...