Aday adayının penaltı anındaki endişesi
Kişisel olarak Milletvekili olmayı, veya Milletvekili adayı olmayı hiç düşünmedim.
Hatta bir gün, bir resepsiyonda, Başbakan Erdoğan’a “Erken seçim var mı? Öyle bir dedikodu dolaşıyor” diye sormuştum. “Ne yapacaksın seçimi, sen aday mısın?” dedi Erdoğan. Ben de mukabele ettim: “Aday değilim, kıyamete kadar da olmayacağım.”
(Şimdi buraya, ‘o zaman Başbakandı, şimdi Cumhurbaşkanımız’ diye bir not düşme ihtiyacı var mı yok mu?
Bana göre yok. Fakat notu düşmesen niye düşmedi diye sual edecek bir taife... Veya, ‘Başbakan değil, Cumhurbaşkanı, oruç başına vurdu galiba’ demeye hazır bazı efrat olabilir. Bu fiili durumun, yani böyle soruların muhtemel olmasının, memleketin terakkisiyle alakası olduğunu zannediyorum.
‘Lafın tamamı ahmağa söylenir’ atasözü hala kullanımda. Bir mahkeme kararı falan çıkmadı. Fakat ‘ne olur ne olmaz’ deyip lafın tamamını söylemek bugünlerde ihtiyata muvafık görünüyor.
Ne mahkemesi demeyin, geçenlerde bir mahkeme bazı kelimelerin lügatten çıkarılmasına karar verdi. Allahtan karar üst mahkemede bozuldu. Ufff! Ne parantezmiş! Kapatıyorum.)
Vekil olmak kötü bir şey mi? Niye o kadar mesafeli duruyorsun?
Kötü bir şey olmaması lazım. Önemli bir vazife. Fakat ben, öyle bir vazifeye uygun değilim.
‘Kedi uzanamadığı ciğere pis dermiş.’
Doğru söz. Bu sözün benimle alakası yok. Olmak istesem, muhtemelen başaramazdım. Fakat, ciğere uzanmaya hiç teşebbüs etmedim.
Vekil olmayı hiç düşünmemiş olmama rağmen, vekillerin listeye girip-girmeme heyecanı çarşıda satılan bir şey olsaydı, -param yetiyorsa- gidip satın alırdım.
O heyecan, eminim harikadır.
Karnında kelebekler uçuşur. Başının etrafında yıldızlar...
Birkaç seçim önce, tam partilerin milletvekili aday listelerini YSK’ya teslim edecekleri gün, bir manşet atmıştım Yeni Şafak’ta.
Peter Handke’nin bir romanının adıydı manşet cümlesi.
‘Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi.’
Listede var mıyım, yok muyum?
Cumhurbaşkanı’yla konuşmuştur adam. Bir bakanın, bir başbakanın herhangi bir cümlesini ‘istifa et aday ol’ diye yorumlamıştır.
Belki ona gerçekten ‘istifa et’ diyen de olmuştur. Fakat, diyen, işlerin yoğunluğundan, unutup gitmiştir.
Bazen bir iş için yan odaya gidersin. Gidince niye gittiğimi unutmuş olursun. Niye gittiğimi hatırlamak için geri dönersin...
Yani, bunlar siyasette de olabilir.
Fakat bazı şeyler de unutulmaz. Bazı kimseler unutulmaz.
Çünkü unutulunca, ‘tüh unutmuşuz’ diyemezsin. Skandal olur.
Siz, o kimselerden misiniz?
Bilmiyorsunuz, öyle umuyorsunuz.
Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi...
Seviyor, sevmiyor, oluyor, olmuyor...
Sonra... Golü yiyorsunuz.
Listede yoksunuz!
Bu, kimi zaman bir travma etkisi yapıyor. Etkisi yapmıyor, travmanın ta kendisi. Hele de neticeden emin olanlar için.
İşte bugün... Bilhassa Ak Parti’den aday adayı olanlar açısından, en kritik gün.
Allah herkesin gönlüne göre versin.
Eskiden listeleri merak ederdim.
Filanı filan yere koymuşlar... Çok iyi.
Yahu şu vilayette adam kıtlığı mı varmış? Buna kimse rey vermez!
Böyle yorumlar yapardık, listelere bakarak.
Bir de vatandaştan şikayet gelirdi. Filanı koyacaklar. Halbuki falanı koysalar bir milletvekili fazla çıkarırız.
Yahu, sen ne düşünüyorsun, bırak parti düşünsün.
İyi de, siyaset, her şeyi düşünmeden olmaz ki...
Şimdi oruç zamanına denk geldiği için mi, yoksa listelerin şöyle ya da böyle olmasının neticeyi fazla etkilemeyeceğini düşündüğümden mi...
Eskisi kadar merak etmiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.