Seccadeye kaç damla gözyaşı bıraktık?
Gözyaşı herkeste var, herkes ağlayabilir. Fakat gözyaşının dökülme sebepleri farklıdır. Bâzan tövbedir, duadır, şükürdür. Bâzan gönüllerin inşirah bulması ve hâlden hâle geçiştir.
“Hiçbir damla yoktur ki o, Allah katında O’nun korkusuyla dökülen gözyaşı damlasından veya Allah yolunda akıtılan kan damlasından daha makbul olsun” diye buyuran Resûller Resûlü Efendimiz’in sözü, istikâmetini kaybeden Müslümanların kalplerinden taşra düşmüş olacak ki Müslümanlar sefil hâldedirler.
Allah’ın, üstünlük bakımından gözyaşını şehitlerin kanları ile bir tuttuğunu söyleyen Hz. Mevlânâ, Mesnevî’sinde (cilt:2) gözyaşını, katılaşmış kalpleri dirilten yağmura benzetir ve ağlayan ilk insanın Hz. Âdem olduğunu anlatır:
“O dünyaya gözyaşı dökmek için gelmiştir. Onun çocukları olarak insanlar onun gibi gözyaşı dökmelidir. Akıtılan her gözyaşı birer inci, hattâ ondan daha kıymetlidir. Gözyaşı ve hüzün kalbi nurlandırır.”
“Küçük çocuk gibi ağlayan göz gerek” diyen Hz Pîr’in nasihatine kulak vermenin vakti şimdi: “Gözyaşı dökmek ihsana nâil olduğu gibi mûsibetlerin de def’ine sebep olabilmektedir.”
“Gözyaşları ile yıkanan yüzden daha temiz yüz olamaz” dendiğine göre Seccadeye kaç damla gözyaşı bıraktık? Her gözyaşı bir yürek, bir merhamet, bir vicdan demektir.
“Allah’ım, ağlamayan gözlerden sana sığınırım” diye niyaz edenlerden ve gözünden yaş eksik etmeyenlerden olmalı insan. Gözyaşı, ruhun kirlerden arınışı, muhabbetin harfsiz lisanı, günahların affı, kulun Rabbinden rahmet istirhâmıdır.
ÂHİRETE GÖTÜRECEĞİMİZ BİR VECİBEDİR GÖZYAŞI
Öte tarafa götüreceğimiz, yâni amel defterimizi temiz tutacak en sağlam vecibe gözyaşıdır. Necip Fâzıl’ın sözüyle “Ne olurdu hâlimiz, gözyaşı olmasaydı?”
Müslüman şairlerin pîri Fuzûlî, “mü’minin çeşmi (gözü) ter ü giryan”, yâni ağlamaktan deniz olur, ağlayan göze sahip olmayan mü’minin imanından şüphe edilir, diyor.
Müslümanın alâmeti gözünden akan yaştır. Her damla Allah katında karşılık bulacak. O’nun yolunda dökülen gözyaşı iman ve kalp gücüyle dökülmeli. Bu sebeptendir ki Yunus Emre Hazretleri gözyaşı dökmemizi istiyor:
“Âşık Yunus eder âhı / Gözyaşı, döker günahı / Sular gibi çağlasan / Eyyüb gibi ağlasan.”
GÖZYAŞI “YAKARAK YIKAR VE ARITIR… ”
İskender Pala “Dört Güzeller” kitabında gözyaşını anlatır. Gözyaşını ulvî bilenler dinlesin:
“Bir gözyaşı, gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tövbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Bir gözyaşı, bir cevherdir, ateşten kaynayan. Özü sudur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. Bir ateştir aslında o, dumanı ah ile çıkan. Onun içindir ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler… Fazilettir, diyettir… Bu yüzden denilir ki, gözyaşı yiğitler kârıdır ve civanmertler vakarıdır.”
GÖZYAŞI DÖKMEYEN HAZRET-İ İNSAN SAYILMAZ
“Gözyaşı bizden uzak olsun” deyip kahkaha atmayı “endüstrileştiren” modernler ağlamayı bilmezler. Çünkü semâvî irfandan beslenen kalplerini kaybettiler de ondan.
Sadâkatle dökülen gözyaşı o kadar güçlüdür ki modernizme ve fitneye karşı durur, merhamet hassasını yitirmiş ve maddeleşmiş insanların kalplerini deler geçer. Gözyaşı kalbin, merhametin ve imanın delilidir ki gözyaşı dökmeyenler hazret-i insan sayılmaz.
Bu merhametsiz ve zâlim çağda “ekonomisi yükselmiş” insanlar değil, gözlerinden yaş akan ve yüreği sızlayan insanlar çoğalmalı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.