Örtünün altı
Günümüzde sorunlarımızın kaynağını ve çözüm yolunu bulmuş görünüyoruz. Tüm olumsuzlukların ana sebebi demokrasi ve özgürlüklerin yeterli ölçüde sağlanamaması diyoruz ve çözümün bu konulardaki eksikliklerimizin giderilmesine bağlı olduğunu düşünüyoruz. Ekonomik sorunlar devlet müdahalesinin olmaması ve serbest piyasa koşullarının sağlanmasıyla çözülür. Siyasi sorunlar askerin siyasetin dışına çıkarılmasıyla sona erer. Seçimlerle oluşan iktidarlar en doğru kararları alırlar. Kayda değer bir düşüncesi olanlar medyada bunu ifade imkanı bulurlar ve en doğru düşünenler medyanın ön saflarına yerleşirler.
Oyunun kuralları böyle belirlenince herkes aynı şarkıyı söylemeye başladı. DTP’nin istediği özgürlüklerden ibaretti ve bu özgürlüğü şöyle tanımlıyordu: Kürt kimliği kabul edilmeli ve bu kimliği taşıyanlar özerk olmalıdır. Yani soy bir arada yaşamak için gerekli ve yeter sebeptir. Böylece iki sorunun üstünü örtebileceklerdi: Kürt yöneticiler bunu yönetmek istedikleri halkın sorunlarının çözülmesi için mi yoksa bölgedeki egemenliklerini sürdürmek için mi istiyorlar? Bölgedeki insanlar kendi soylarından olan biri tarafından mı yoksa kendilerine daha iyi şartlar sağlayacak biri tarafından mı yönetilmek istiyor? Soy bütünleşmenin veya ayrışmanın tek kriteri midir?
Özgürlük ve demokrasi aşkı birbirine hiç benzemeyen insanları yan yana da getirebiliyor ya da ayrıştırabiliyordu. Liberallerle dinciler aynı safta buluşabiliyor, sol eğilimliler liberalizmin en güçlü savunucusu olabiliyordu. Çünkü hepsinin hedefi demokrasi ve özgürlüktü ve bu güçlü ortak payda onları bir arada tutuyordu.
Oysa bu talepler asıl sorunun yani siyasi hedefin üstünü örtmek için kullanıldı. Kürtlerin önde gelenlerinin en katlanamayacağı şey bireysel özgürlüklerdi Sıradan bir kişinin birey haline gelmesini, fakir de olsa kendi geçimini sağlamasını, kadının özgür bir birey haline gelmesini hiçbir zaman savunmadılar. Tek özgürlük kimlikle ilgili olandı diğer şartlar aynen devam etmeliydi. Böylece ekonomik ve siyasi egemenliklerini sürdürebileceklerdi.
Sivil siyaset savunucuları ordunun geçmişteki eylemlerinin yani darbe ve müdahalelerinin ülkeye verdiği zararları ortaya koymak yerine onu etkisizleştirmeyi tercih ettiler. Askerin son sözü söylemesi şüphesiz yanlıştı ama su tesisatındaki sorunu çözmek için muslukçuya akıl danışanlar güvenlik konusunda askeri devre dışı bırakmak istiyordu.
Özgürlük ve demokrasi şüphesiz vazgeçilemez değerdedir ama bunun siyasi hedefleri kamufle etmek için kullanılması hiledir. Bu durumda sorunu yeniden tanımlamak durumundayız. Mesela AB üyeliğinin bir demokrasi ve özgürlük sorunu olmadığını, bunun siyasi ve stratejik bir tercih olduğunu bilerek bu çerçeve içinde tartışmalıyız. Askeri müdahalelerin, görünüşte bir güvenlik sorunu olarak tanıtılmış olmasına rağmen gerçekte siyasi hedefleri olan bir eylem olduğunu söyleyip bu hedeflerin isabeti tartışılmalıdır. Güneydoğuda devlet özgürlüklerin savunucusu olmalı ve oradaki insanların özgür bireyler olmasını sağlamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.