Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

15 Temmuz devam ediyor!

15 Temmuz devam ediyor!

Birileri “28 Şubat 1000 yıl sürecek” diye tehdit ediyorlardı, birileri de “sürmedi” diye bayram ediyor.

“Ebu Cehil öldü” diyorlar, ölmedi, kıtalar dolaşıyor”. Ebu Cehiller ölüyor ve arkasından yenileri geliyor. Şeytana kıyamete kadar mühlet verildi. Bu süreç kıyamete kadar bitmeyecek. Şekil değiştirecek, kılık değiştirecek, kapıdan kovacaksınız, bacadan girecek. Fahişe diye kovacaksınız başını örtüp yine gelecek. “Allah, lillah” deyip gelecek.. Şeytanın hileleri bitmez. Şimdi görünmez oldular, kılık değiştirdiler. Gözünüze FETÖ’yü ya da Adnan Hocayı çok yaklaştırırsanız arkasında bir ormanı kaybedersiniz.

Kıbrısi’nin çocukları şimdi Rock in Roll eşliğinde zikir ayinleri düzenliyorlar.. Evrenesoğlu bir başka “Kainat imamı”. Haydar Baş dini önder, siyasi önder, fikri önder, ama bir türlü kendini anlatamıyor..

Aramızda o kadar çok kurtarıcı önder, fikir, fikir sahibi, manevi rehber var ki!

Öyle bir Mevlevilik dalgası geliyor ki, böyle giderse Adnan hocayı ararsınız. Belediye destekli Mevlana okumaları arasında öyleleri var ki; en çok da onlar rağbet görüyor, özellikle de kadınlar ve gençler. Ve onlar arasında da siyaset ve bürokrasi çevresindekiler ve göreceli olarak bu dönemde zenginleşenler.. Kendileri İslamlaşmıyorlar, İslam’ı dönüştürmeye çalışıyorlar. Müslüman kimliği altında her şey mübah olsun istiyorlar adeta. Birileri de bunlara cevaz veriyor.

15 Temmuz’da köprüden saldırıyorlar. Köprücük kemiğinden saldırıyorlar. Köprücük kemiğinin üzerine oturmuşlar sürekli kulağımıza bir şeyler fısıldıyorlar. İman tahtasına saldırıyorlar. 

Saldırı sürüyor, hem de dört bir yandan. Bombalar Meclis’e, Beştepe’ye değil bu defa kalbimize, beynimize karşı.. Uyuşturucu ile geliyorlar.. Kumarla geliyorlar, fuhuşla geliyorlar, hedonizmle geliyorlar, para ile geliyorlar..

Beştepe’den daha çok zayiatımız var bugün.. “Nefes alıp vermekle canlı mı sayılır sanki şerir / Demirci körüğü de hava alır ve verir”.

Şehidlerden de söz edemiyoruz, bu kez topyekun bir direniş de yok.. Düşman görünmez oldu. Şimdi işimiz daha zor.

Çocuklarımızı İmam-Hatiplerde topladık. Şeytan şimdi oralarda fazla mesai yapıyor.. “Euzübillahimineşşeytanirraciym” diyorlar ama, çoğunun ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Taşlanmış şeytanın şerrine karşı nasıl mücadele edeceğimizi bilmiyoruz. “Şeytanın Gülen yüzü” sadece Pensilvanya’da değil, her yerde..

15 Temmuz’un yıldönümünde, 15 Temmuz’u anma törenlerini bir mefahire döndürmeden, övgü ve sövgülerle geçiştirmeden onu bir hafıza tazelemesi şeklinde hatırlayıp, aynı direnişin bugün ve yarın nasıl sürdürülmesi gerektiği konusunda sorumluluklarımızı bir gözden geçirmemiz gerek.

İbadetin çok olanı değil, sürekli olanı makbuldür. Değişen zaman, değişen mekân, değişen şartlarda, değişen kişiler bundan sonra bu mücadeleyi nerede, ne zaman ve nasıl verecekler, bunun hazırlığı içinde olmamız gerek.

Zalimleri, hainleri alem-i ibret olarak cezalandırmak gerek. Yapanın yanına kâr kalmamalı. Yoksa cür’et ve cesaretleri artar. Bu ihanet şebekelerinin para, kadın ve benzer çıkar ilişkisi içinde oldukları ya da bu konuda zaafı olan siyaset, bürokrasi, sivil toplum, cemaat, iş adamlarına da dikkat etmek gerek. Siyaset bu adamlar için bir trampen tahtası olabileceği gibi, paratoner de olabilir, sonunda bu işler bir yerde patlar. Dünyaları da ahiretleri de berbat olur, çocuklarına lanetli bir miras bırakırlar.

Ne denmiştir: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste! Şeytan onlara yaptıkları işi güzel gösterir, onlara güven hissi verir. Onlar şunu bilsinler ki, şeytan yalan söyler. Aldatır. Onlara yeryüzünde bir cennet vadeder ve ölümü unutturur! Ölüm var ölüm. Ağzımızın tadını kaçıran bir ölüm. Herkesin yaptığının ve yapması gerekirken yapmadığının hesabının sorulacağı bir gün!

Kamu malı, bizim geleneğimizde “yetim malı” sayılır!

Bizi, gören, duyan, bilen bir Allah var. Bir hesap günü var. Rüşvet ve torpil yapanların vay haline. Unutmayalım ki, bir hırsız bir bağdan bir bostan çalar, rüşvet alan biri bir bostan karşılığında bir bağı satar.

İşte FETÖ’giller böyle bir bataklıkta boy verir. Unutmayalım ki; FETÖ, DEAŞ, BÇG, PKK, ya da Adnan Hocagiller farklı gözükseler de aslında aynı merkezden yönetiliyorlar. Sonuçta hepsi aynı şeytani yapıların piyonları. Ve o şeytanın hepimizin nefsinde bir şubesi olduğunu unutmayalım. Hiçbirimiz masum değiliz ve hepimizin dikkatli olması gerek. “Bizde öyle şeyler olmaz” demeyin ve diyenlere inanmayın. “Bundan sonra böyle şeyler olmaz” demeyin, diyenlere inanmayın. Şeytan boş durmayacak, fazla mesai yapacak ve bu süreç kıyamete kadar devam edip gidecek..

Şartlar oluşursa darbe de olur. Terör, darbe ve savaşlar birilerinin iktidar ve servetlerini sürdürmek için gerekli. Onsuz yapamazlar. Bugün yaşanan kriz kapitalizmin krizi ve varlıklarını sürdürmek için bugün daha vahşiler, hatta aç köpek sürüleri gibi birbirilerine bile saldırıyorlar.

Bunlara karşı direnebilmek için içimizdeki hainlerden, işbirlikçilerden kurtulmamız gerek önce. Unutmayalım ki, “Def-i mazarrat, celbi menafiden evladır”. Âleme nizam vermeden kendi içimizi bir düzenlememiz ve temizlememiz gerek. Kendimizden başlamalıyız bu işe. Yoksa “başkalarına öğütleyip durduğumuz şeyler” kendi içimizde ve hanemizde köşe bucak her yeri kaplamışsa, laf ile aleme binlerce nizam vermemizin bir faydası yok, kendi hanemizde binlerce seyyie dururken.

15 Temmuz’dan kurtulmak için kendi nefsimizden başlamalıyız. Düşman sadece dışımızda değil, içimizde. Bunu da görelim.. Ekran da, medya da, şeytan da sosyal medya kullanıyor. Markette, köşe başında, dedikoducu teyzenin ağzından konuşan da o.

Tabi şeytan taşlamak da tek başına yetmez. Şeytana sürekli lanet okumak değil, salavat da getirmeliyiz. Şeytanın şerrinden Allah’a sığınacağız da, besmele de getireceğiz. “La İlahe” diyeceğiz de, “İllallah” da diyeceğiz. Selam ve dua ile.. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi