Kemal Öztürk

Kemal Öztürk

Bize yabancı bir kuşak mı geliyor? Değişen sosyolojiyi anlamak

Bize yabancı bir kuşak mı geliyor? Değişen sosyolojiyi anlamak

Hızlı ve köklü bir değişimin ortasında olduğumuz için tam olarak nereye doğru evirildiğimizi, dolayısı ile sosyolojinin nasıl değiştiğini kavramakta zorlanıyoruz.

Lakin hepimiz, aile içindeki ilişkilerimizden dostluklarımıza, iş yapma şeklinden ahlaki yapımıza, insani ilişkilerden çevreyle ilişkimize kadar, bir şeylerin eskisi olmadığını, bazı şeylerin değiştiğini fark ediyoruz değil mi?
Ancak buna tam olarak isim koymadığımız gibi, bunun nasıl bir yere doğru gidip, nerede duracağını da kestiremiyoruz henüz.

‘OKUDUKLARINIZ SOSYOLOJİ TARİHİ OLDU’

Hem sosyoloji hem de siyaset bilimi alanında çalışan sevgili Mustafa Şen, bana şöyle ilginç bir şey anlatmıştı. “Kızım sosyolojide okuyor. Ona dedim ki, şu anda kadar öğrendiğin her şey sosyoloji tarihi oldu. Mevcut sosyoloji başka bir şeye dönüştü.”

Ben de geçtiğimiz günlerde, Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde süren büyük değişim ve dönüşüm projesinde, iletişim bilimi için yapılan beyin fırtınasında aynı şeyi söyledim. “İletişim fakültelerinde okunan müfredat, artık ‘iletişim tarihi’ olarak okutulmalıdır.”

Sosyoloji, iletişim, psikoloji, siyaset bilimi başta, sosyal bilimlerde birçok kuram, kaide, prensip ve öğreti artık ‘tarih’ olarak okutulacak kadar eskidi ve değişti. Zira toplum şaşırtıcı bir biçimde farklılaştı. Durumu mevcut kuramlarla ve kitabi bilgilerle açıklamak imkansız hale geldi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği deizm, ateizm tartışmalarında da aynı şeyi fark ettim. İlahiyatçılarımız, felsefecilerimiz ve sosyologlarımız gençlerde yaşanan değişimi ve farklılaşmayı ellerindeki kavramlar ve kuramlarla açıklamakta zorlanıyorlar. Haklılar, zira yeni bir durum var ortada. O yeni durumu da yeni kavramlarla açıklamak gerekiyor.

MUHAFAZAKARLARIN DEĞİŞEN HAYATI VE ‘KAYAN YILDIZ’ POZU

Son günlerin en moda tartışması ve yazı konusu, muhafazakar camiadaki değişim de anlattığım yeni durumun bir parçası aslında. İnstagram’da moda olan ‘kayan yıldız’ pozu veren, makyaj ve lüks tüketim malzemesiyle görülen başörtülü kızların neden olduğu şaşkınlık bundan. Mevcut durumu anlamakta ve tespitte zorlanıyoruz.

Yine bizim camiadaki kentli yaşamın neden olduğu yeni sosyal tabakayı da anlamakta zorlanıyor insanlar. Muhafazakar ve dindar bir kişinin çirkin yapılaşma, bozuk mimari, sanat yoksunluğu, yozlaşmış tarikatlara ve adalet sistemine getirdiği eleştiriler, bir zamanlar “beyaz Türklerin” argümanları sayılıyordu. Oysa şimdi kentli muhafazakar kesim, kentli liberaller, Kemalistler ve sosyal demokratlarla birçok noktada buluşabiliyor.

Kentli muhafazakar kesimin 7 Haziran ve 24 Haziran seçimlerinde AK Parti’ye mesafeli davrandığı ve iktidarı kaybetmesine neden olduğu tezi, başta İbrahim Uslu olmak üzere bir çok kamuoyu araştırmacısı tarafından dile getirilmişti.

Bu nedenle siyaset biliminde ciddi değişimler var diyorum. Siyaset sosyolojisi ve psikolojisinin yeniden yorumlanması gerekir.

İLETİŞİMDE BİRÇOK ŞEY TARİH OLDU

Değerli meslektaşım, iletişimci Prof. Ali Murat Vural ile yaptığımız tartışmalarda, iletişim biliminin de ‘şaşırtıcı’ denecek kadar bir değişim içinde olduğunu gördüm. Sadece dijital devrimin etkisinde kalmış medyayı kastetmiyorum. İnsanın insanla, doğayla, teknolojiyle ve toplumla iletişimde şaşırtıcı değişimler var. Özellikle gençlerde.

Bu değişimlerin henüz laboratuvar ortamlarında tespitleri yapılmadı. Saha araştırmaları, bilimsel incelemeler, doktora çalışmalarından bahsediyorum. Eminim bu çalışmalar yapıldığında sosyolojinin ne denli değiştiğini göreceğiz.

BİZE YABANCI BİR KUŞAK GELİYOR

Özellikle yeni neslin tahminlerimizin ötesinde bir değişim yaşadığını göreceğiz. Dine bakışından milliyetçiliğe yaklaşımına, uluslararası ilişkilerden siyasete, oradan dostluk kavramına kadar, her şeyleriyle farklı ve biraz da bize yabancı bir kuşak geliyor arkadan.

Bizim gibi olgun yaştaki insanların, ‘bu gençleri anlamıyorum, yahu toplumu tanıyamaz olduk’ demelerinin sebebi, sosyolojideki değişimi tam olarak anlamamamızdan geliyor.

Anlamadığımız için bunun kötü bir şey olduğunu zannediyoruz. Oysa bir gencin dine, milliyetçiliğe, yabancıya, ötekine, farklı fikirlere ve eşyaya bakışı bizden daha sağlıklı da olabilir.

Yeni kuşağın bizim kadar tutucu, ötekileştirici, ayrımcı, ideolojik, politik, karşıtlık üzerine kurulu zihinlerinin olmadığını şimdiden söyleyebiliriz mesela.

Aynı şekilde ilke, prensip, disiplin, ahlaki kurallar konusunda da bizim kuşaktan belki biraz daha kötü durumda olabilirler.

Dedim ya bilimsel olarak bu konuların incelenmeye ihtiyacı var.

Çok değil, bundan on sene sonra, bu kuşak artık ülke yönetiminde, ekonomide, medyada, akademide etkin olmaya başlayacak. Nasıl bir kuşak tarafından yönetileceğimizi merak ediyorsanız yeni sosyolojiyi tanımaya bakın derim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Öztürk Arşivi