Osmanlı’nın son savaşı
1918 yılı sonbaharında İttifak Devletleri (Osmanlı İmparatorluğu, Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan) artık hemen her cephede İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya, ABD vd.) karşısında gerilemeye başlamıştı. Önce Avusturya-Macaristan ateşkes istedi, ardından, 28 Eylül’de Bulgaristan yenilerek savaştan çekildi. Almanya da ateşkes ve teslim yollarını aramaya başladı.
Bulgaristan’ın teslim olmasıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu için de savaş bitmiş, mütareke (ateşkes) süreci başlamıştı.
Hem İngilizler, hem de Osmanlı Devleti, mütareke imzalandığında var olan sınırların mütareke sonrasında da korunacağına inanıyordu. İstanbul, Bağdat’ın kuzeyinden, Medine’yi de içine alacak şekilde Nablus ve Akdeniz’e kadar olan sınırlarını muhafaza etmek istiyor; Londra ise Mersin, Adana, Osmaniye, Kilis, Antep’e kadar ilerleyip mütareke masasına oturmak istiyordu.
Cemal Paşa hatıralarında, eğer taktik hatalar yapılmasa ve Osmanlı Ordusu Filistin’de tutunabilse, mütarekenin bu hat üzerinden imzalanacağını söyler ve “aksi iddiada olanlarla fenni tartışmaya her zaman hazırım” diyerek meydan okur.
Genelkurmay Başkanı Enver Paşa da 13 Ekim 1918’de 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal’e bir emir göndermiş, mütarekenin yakın olduğunu, mütareke öncesinde, düşmana fayda sağlayacak şekilde vatanın bir karış toprağının bile bırakılmamasının, ordunun fedakarlık göstermesinin şeref ve namus meselesi olduğunu vurgulamıştır.
Ne var ki, Yıldırım Ordular Grubu İngilizler ve Şerif Hüseyin’in çapulcuları karşısında sürekli geri çekilmektedir. 1 Ekim 1918’de Şam İngilizlere bırakılır; 14 Ekim’de Humus, 19 Ekim’de Hama terkedilir. Sınır artık Halep şehridir.
Doğu’da, 6. Ordu kumandanı Ali İhsan (Sabis) Paşa İngilizleri Musul önlerinde durdurmuştur ve direnmektedir. Osmanlı Devleti’nin sınırlarının mütareke anında Süleymaniye, Erbil, Musul, Kerkük, Halep, Antakya’yı içine alacak şekilde çizilmesi mümkündür.
Ancak 7. Ordu Halep’i de koruyamayıp düşmana bırakacaktır.
25 Ekim 1918’de, İngilizler ve Şerif Hüseyin Halep’e saldırırlar. Halep halkının bir kısmı da isyan eder. 25 Ekim gecesi Mustafa Kemal “Halep’te Şam İstasyonu ve Bağdat İstasyonu tahrip edilmiş olup, Müslimiye İstasyonu’nun da tahrip emri verilmiştir… 7. Ordu’nun Cerablus Köprüsü’ne hiç ehemmiyet vermediğini arz ederim” mesajı çekerek, Halep’i düşmana bırakarak Afrin ile Azez arasındaki Katma Köyü’ne karargâhını taşır.
Mustafa Kemal de, sonradan hatıralarında, “Kuvvetlerime emir verdim ki düşman bu hattın ilerisine geçmeyecektir. Nitekim geçmemiştir” demektedir. “Bu hat” dediği, Halep’in, hatta Katma Köyü’nün kuzeyi, Kilis yakınlarıdır. “Süngü, kuvvet, şeref ve haysiyetin müdafaa edemediği sınırlar başka hiçbir prensiple müdafaa edilemez” diyerek mütareke anındaki sınırların önemini vurgulayan Mustafa Kemal, süngüsünü Nablus’ta tutmak yerine, Halep’in kuzeyine kadar çekmiştir. Katma’da da durmayacak, Afrin’in Raco Köyü’ne karargâhını taşıyacaktır.
Bu esnada Antakya da bağımsızlığını ilan eder ve Osmanlı topraklarından ayrılır. Sınır artık İskenderun’dur.
26 Ekim 1918 sabahı düşman, Halep’in kuzeyindeki Osmanlı ordusuna zırhlı arabalar ve uçaklarla saldırır. 1. Tümen kahramanca bir savunma sergiler ve düşmanı püskürtür.
Bu muharebe, Osmanlı Cihan Devleti’nin son muharebesidir.
1299’da Söğüt’ten kılıçlarıyla, oklarıyla yola çıkan Osmanlı Ordusu, 619 yıl sonra, Afrin yakınlarında son muharebesini yapmıştır. Tarihinde Niğbolu, Mohaç, Kosova, Mercidabık, İnebahtı, Preveze, Çanakkale, Kutül Amare, İstanbul’un fethi gibi sayısız zafer sayfası bulunan Osmanlı Ordusu, 100 yıl önce bugünlerde yapılan, ama kimsenin hatırlamadığı mütevazı bir savunmayla perdeyi kapatacaktır.
Bundan sonrası, Limni Adası’nın Mondros Limanı’na demirlemiş Agamemnon Gemisi’nde, 30 Ekim 1918 tarihinde teslimiyetin imzası olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.