Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Zalimlere yardım etmeyin, ateş size de dokunur

Zalimlere yardım etmeyin, ateş size de dokunur

Bu dünyada kim ne yapmışsa, ister Müslüman olsun ister kâfir, her kim ne yapmışsa ya da yapması gerekirken yapmamışsa, bu zerre-i miktar iyilik ya da kötülük de olsa, bu dünyada ya da ahirette bir gün mutlaka karşılığını görecektir.

Haksızlıklar karşısında susanlar, bu anlayışa göre “dilsiz şeytanlar”dır.

Kural şu; işi ehline vereceksiniz, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacaksınız. Yoksa o ateş size de dokunur. “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir. “Zulm ile abad olunmaz” bunu bilesiniz. 

Müslüman ya da kâfir, bizim tarikattan, bizim mezhebimizden, bizim partimizden, bizim hemşehrimiz ya da değil, farketmez. Söz konusu olan babanız ya da şeyhiniz de olsa Alemlerin Rabbi’nin hükmü bu. Allah böyle buyururken, siz, Allah’ın hükmüne, ahlaka, hukuka rağmen amirlerinizin bu değerlere karşı emirlerine uymaya devam edecekseniz, size karşı İlah’lık ve Rab’lik taslayanların emirlerini İlahınız ve Rabbiniz olan Allah’ın emrinden üstün tutup, onlara itaat edecekseniz, o gün geldiğinde sizi Allah’ın elinden alsınlar bakalım. 

“Ekmek kapısı” değil mi, unuttum, “rızkınızı onlar veriyor”du değil mi (Haşa!?) O zaman İlahınız ve Rabbiniz de rızkınızı veren oluyordu değil mi?

Sahi siz “‘İman ettik’ demekle yakanızın bırakılıvereceğini mi sanıyorsunuz.”

Bakın, ihtirasla istediğiniz şey her neyse o sizin imtihanınız olur. Aşk ve öfke aklı zail eder. Merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olmalı.

Çok yemin edene, sürekli kendine güven telkin edene, başkaları hakkında konuşurken ahvali şahsiyesini ortaya döküp, hakaretler edene itimat etmeyin. Kaşığı belinde dolaşan adamlardan, helale harama dikkat etmeyenlerden uzak durmak gerek.

Şu Kaşıkçı olayına bakın. Emirle iş yapanlar, şimdi emir verenin kurbanı olacaklar. İşledikleri cinayetin faturası kendilerine ödetilecek.

Haksızlık yapanlar ve bu işlere alet olanlar verdikleri acı, zarar ve aldıkları bedduanın sonucu, ahir ömürlerinde başlarına geleceklerden korksunlar. O servet, o makam, o dostlar, o evlat, damat, gelinler başlarına bela olduğunda etraflarında kendilerine yardım edici kimse de bulamazlar. Hatta ölemezler bile!

Allah (c.c) birilerinin servet ve gücünün büyümesine mani olmuyorsa bu O’nun, ona/onlara gazabının büyüklüğündendir. Onlara fırsat veriyor ki, midelerini ve cüzdanlarını, kasalarını haramla doldurmaya devam etsinler, kendilerini yakacak cehennemlerine odun taşımaya devam etsinler. O büyük servetleri, o göz kamaştıran ihtişamları, evleri, yatları, plazaları, sonunda yakıcı bir ateşin odununa dönüşecek, o dolarları ile cehenneme yakıt alınıp, o yakıtlar tüketilene kadar onlara o haksız servet ve makamlarının onlara sağladığı imtiyazlar süresince azab edilecek. Evet! Yaşasın zalimler ve müstekbirler için, (yeryüzünden kibirlenerek yürüyenler için) cehennem!

Zalimlere yardım edenler, onları alkışlayanlar, onların peşinden gidenlerin de varacakları yer aynı yerdir.

Kimi mi kastediyorum? Allah’ın sözünün muhatabı olan herkesi, kendi nefsimden başlayarak, en yakınımda olandan, en uzakta olana kadar herkesi.

Muhatabım olarak siyasetçi, bürokrat, işadamı, bilim adamı, müftü, alim farketmiyor. Hatta sadece Müslümanlar değil, tüm Âdemoğulları! Nasıl cennet 7 kat ise, cehennem de 7 kattır. Herkes için yaptığının karşılığını görecekleri bir yer vardır. İman edenler ya da etmeyenler farketmiyor. Kâlû belada ikrarı olan herkesin yapıp-yapmadıklarının hesabının sorulacağı bir gün var.

Kimin bu dünyada malı ve makamı ne kadar çoksa ve eğer onlar onun gözünde, Hz. İbrahim’in gözündeki İsmail hükmünde değilse, o mal ve makamın verilmesinin hesabı o kadar zor ve çetin olacaktır. O mallar ve makamları, kendi sırtlarında kendi cehennemlerine taşıyacakları odun hükmünde olacaktır. O varacakları yer, ne kötü bir yerdir. Yakıtı insan ve yakıt olan bir azabı görmeyip, şeytanın yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat yalanına kanıp, geçici zevkler uğruna cehenneme doğru koşan bu insanlara sesimizi nasıl duyuracağız bilmiyorum. Şeytan bizim kardeşlerimizi ve çocuklarımızı heva ve heveslerini okşayarak alıp götürürken ellerimiz böğrümüzde ne zamana kadar durup bekleyeceğiz bilmiyorum.

Aile dağılıyor, gençlerin hali felaket. Demek ki, sadece bakanlıklar kurarak, yasa çıkartarak, “din ve ahlak KÜLTÜRÜ”, “DEĞERLER eğitimi” ile olmuyormuş bu iş!

Şimdi oturup, düşünelim, “Biz nerede yanlış yaptık” diye! Bizi destekleyen medyada ahlak yerlerde sürükleniyor. Sahi, o vakıflarımız ne yapıyor, iktidar da oldunuz, paranız da var, mazeretiniz de kalmadı, peki şimdi değişen ne!

Gerçek şu ki, para, şöhret ve makam ahlakımızı bozdu. Bunu beklemiyorduk. Bizim paramız olunca başka şeyler yapacağımızı sanıyorduk. Ama paranın satın alacağı başka şeyler de olduğunu gördük.. Dönüştürmeyi düşünürken dönüştürüldük. Ava giderken avlandık. Biz de ötekilere benzemeye başladık.

Vakit daha da geç olmadan aklımızı başımıza alalım. Allah’a, resulüne, kitaba dönelim.. O din zannettiğimiz birçok şey din değildi. Şeytan bizi Allah’la aldattı!. FETÖGİLLER’in peşine takılıp başka vadilere sürüklendik. 

Allah’ın dini yeri-göğü, ölümü ve hayatı açıklar. Bizim yaşadığımız din, karı ile koca arasındaki ihtilafı bile çözmüyor. Bunu görelim..

Şimdi tevbe zamanıdır!

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi