Alaturka birikim
James Watt buhar makinesini icat etti, sonra da burjuvazi iktidara geldi... Bazı ülkelerde vakitlice, bazı ülkelerde daha geç... Bazı ülkelerde kanlı, bazı ülkelerde kansız...
Burjuva denilen yaratık o zamanlar
"mazbut" bir yaratıktı. Zevk ve sefa, hele cinsel serserilikler, iktidardan devirdiği aristokrasinin tu kaka özellikleriydi.
Akşamları evinde oturup gazetesini okur, kızı piyano çalar, karısı dikiş dikerdi... Yalnızca pazar günleri gezmeye çıkarlardı...
Burjuva yemez içmez para biriktirir, bununla yatırım yapar, iş çevirirdi. Üretim yapar, istihdam yaratırdı.
"Cukkası" yoktu, borsada batan, tek atışlı, tahta kabzalı, çakaralmaz tabancayı şakağına dayar, intihar ederdi... İflas, işçi sınıfının saflarına "düşmek" demekti...
Çünkü çalıştırdığı işçinin hiçbir hakkı hukuku yoktu, işçi günde on iki, hatta on dört saat çalışır, çalışmadığı zaman aç kalırdı. Kadın işçiye, erkeklere verilen ücretin yarısı ödenir, altı yaşında çocuklar kömür madenlerinde hem de kırbaçla çalıştırılırlardı...
Bir yandan da sömürgeler soyulur, üretilen hammadde, yaratılan artıdeğer merkeze çekilirdi...
Burjuva, ancak iktidara iyice yerleştikten sonra, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında "dağıtmaya", aristokratlarla "aşık atmaya" başladı.
Artık o da para "yiyebilirdi", lüks artık onun da hakkıydı.
Önceleri yol yordam bilemedi tabii, aristokratlar tarafından alay konusu edildi, "sonradan görmelikle" suçlandı. Ama zamanla oturmayı kalkmayı da öğrendi, ince zevkler edinmeyi de.
Geri kalan ülkelerde bu süreç nasıl işledi?
Para kazanan, öncelikle kendini sağlama almayı düşündü.
Önce, açlığını çektiği tüketimi garantiye alacaktı, yatırım matırım sonra gelecekti.
Tüketime henüz doymuş değildir.
Sömürgesi olmadığı için dönüp kendi halkını soymaktan başka çaresi de yoktur.
Soygun, kimi zaman "fiili soygun" şeklinde de tezahür edebilmektedir: Batılı burjuvanın dedesinin dedesinin dedesi korsandı, azgelişmiş ülkenin çiçeği burnunda zengininin daha henüz kendisi korsan.
Örneğin Somalili şoparlar, gemi kaçırmayı Kaptan Flint ve Karasakal'dan üç yüz yıl sonra keşfettiler!
Bu soygunlardan en kestirmelerinden biri, banka soymak.
Fakat ganimet, sermayeye dönüştürülemiyor.
Antalya'da müşterilerin hesaplarını boşaltan bir bankacı hanım yakalanmış. Kocasıyla birlikte iki yılda tam dört buçuk milyon dolar götürmüşler. Yalnızca bir tek müşteriden bir buçuk milyon dolar çarpmışlar.
Ve de paraları "barda" yemişler! Kocası uyuzluk olsun diye "hamamda" şeklinde yanıt vermiş. Hizmet sektörüne nakit pompalamaya yarıyor ancak suçları...
Bu herzeyi iki yüz yıl önce Fransa'da yeselerdi, şimdi torunları, saygın bir işletmenin sahipleri olarak "Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne alalım, ama..." şeklinde ahkâm keseceklerdi.
Cümlenin sonunu da getirelim: "Çok geri kalmışlar, daha soygun yapmayı bile bilmiyorlar!"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.