Pakistan’ı işgal etmek!
Mumbai saldırıları, sonuçları itibarıyla tehlikeli bir mecraya doğru akıyor. Bu da Pakistan’da kontrol dışı odakların olduğu iddiası ve bunların müdahale nedeni olarak kullanılması ihtimalidir. Benzeri argümanlar üzerinden Pakistan, uluslararası müdahale ve denetime açık hale getirilmek isteniyor. Özellikle de kontrol dışı ülke bir nükleer güç ise ve nükleer silahlara haiz ise. Bu mantığın tabii sonucu şudur: Öyleyse bu ülkeye bir vesayet rejimi lazım. Şimdi Pakistan, Mumbai saldırıları sonrasında böyle bir kıskaç ile karşı karşıya bırakılmak isteniyor. Bu noktada Zerdari de Neoconların salyalarını akıtan bu projeyi yani Pakistan’ın işgal edilmesi projesini kolaylaştırıyor. Önünü açıyor. Kimi yazarların da ifade ettiği gibi Obama tarihin gelmiş geçmiş en zayıf Amerikan başkanlarından birisi olmaya aday. Pakistan için de Zerdari aynı vasfa haiz. Mumbai saldırılarından sonra şöyle bir ifade kullanmış: “Büyük ülkeler ve milletler devlet dışı aktörler tarafından esir ve rehin alınabilir mi?” Bu sözler şimdi Pakistan aleyhinde kullanılıyor. ‘Bir avuç’ Veziristan veya Keşmirli direnişçinin ülkeyi rehin aldığı propagandası yapılıyor ve bunun üzerinden de ‘kırk satır mı kırk katır mı?’ tarzında Pakistan’a bir yaptırım rejimi düşünülüyor. The Washington Post’un Neocon yazarlarından Robert Kagan, Zerdari’nin sözlerini referans yaparak durumdan vazife çıkartıyor. Pakistan’ın işgal edilerek bir şekilde vesayet altına alınmasını savunuyor. Karşı tarafın ve Pakistan düşmanlarının elini güçlendirmesi nedeniyle de Zerdari, Pakistan’da homurdanmalara sebep oluyor. Suriye kökenli el Cezire Kanalı İslâmabad Temsilcisi Ahmet Muvaffak Zeydan, Pakistan’da askeri ve istihbarat çevrelerinin şöyle düşündüklerini ortaya koyuyor: “Zerdari hükümet etme konusunda çok zayıf ve Pakistan’ın çıkarlarını tehlikeye atıyor.” Daha birkaç ayını doldurmadan yozlaşmış demokrasinin en güzel numune ve örneklerinden birini sergileyen Zerdari, daha şimdiden aşınmaya, genleşmeye ve yıpranmaya başladı.
¥
Pakistan, makyavelist otokrat veya diktatör ile yozlaşmış demokrat arasında bir seçim talihsizliğini yaşıyor. Fakat bunun uzun süre böyle gitmeyeceği şimdiden ortada. Zerdari’nin zafiyeti üzerinden ABD, Somali üzerine Etiyopya’yı saldığı gibi, Pakistan üzerine de Hindistan’ı salmanın hesaplarını yapıyor. Veya Hindistan’ı bu bağlamda kullanmak istiyor. Robert Kagan’ın tezi inanılır gibi değil. Adam açıkça Pakistan’ın vesayet altına alınması gerektiğini savunuyor. Robert Kagan, Hindistan’ın topyekün Pakistan’la bir savaşa girmesi yerine Keşmir ve Veziristan’daki direnişçi ve Taliban unsurlarının derdest edilmesi ve sökülüp atılması için uluslararası bir güç teşkil edilmesini salık veriyor (Establish an international force to work with the Pakistanis to root out terrorist camps in Kashmir as well as in the tribal areas). Hindistan ve Pakistan’ın kapışmaması için en iyi yolun bu olduğunu ileri sürüyor. Kagan’a göre, bu seçenek Pakistan yönetimi için de en ideal seçenek! Böylece halkının üzerindeki kayıp otoritesini yabancı güç sayesinde yeniden tesis edebilecek. Soru cevap şeklinde süren makalesinde (The Sovereignty Dodge What Pakistan Won’t Do, the World Should By Robert Kagan, Tuesday, December 2, 2008; Page A21) bu seçeneğin ve müdahalenin Pakistan’ın hükümranlığını zedelemek ve ihlal etmek anlamına gelip gelmediğini soruyor ve cevabını da kendisi veriyor: Evet bu durumda Pakistan’ın hükümranlığı zedelenir. Ama bir ülke, topraklarının terörist saldırıları için eylem üssü olmasını engelleyemiyorsa zaten bağımsızlıktan veya hükümranlıktan söz etmeye hakkı yoktur. İnsani felaketler doğuracak komşu ülkeler arasında bir kapışmayı önlemek için başka bir seçenek ve çare olmayabileceğini de savunuyor. Galiba Mumbai saldırıları 11 Eylül’ü planlayan kafanın son ürünü. Veya habis Neocon çekirdeğin son marifeti ve oyunu.
Kagan, Müşerref’e milyarlarca dolar akıtarak Pakistan’da İslâmcı dalgayı durdurma planlarının başarısız olduğunu ve dolayısıyla politika değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu ve vaktinin gelip çattığını savunuyor. Mumbai saldırılarının Müşerref üzerinden yürütülen bu politikayı tamamen başarısız kıldığını savunuyor ve yeni bir politika ihtiyacının işaretlerini veriyor. Neoconlar 1998 yılında Clinton’a yaptıkları baskı gibi, şimdi de daha gelmeden Pakistan gibi Obama’yı da cendereye almak ve manipüle etmek istiyorlar. Mumbai saldırıları kesinlikle buna dönük. Adamlar fitne ile politika tayin ediyor. Hulasa, ‘Hükümranlık verilmez alınır ve hak edilir ve 21. yüzyıl başında Pakistan eylemcilere karşı duruşuyla buna ehil olmadığını ispat edecektir’ diyor. Pakistan’ın hedef tahtasına oturtulmasına cevap, İsrail üzerinden verilmelidir. Zira bütün bunlar İsrail için yapılmaktadır.
Not: Sevgili okurlarımın bayramlarını tebrik eder ve hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.