Benzemek ya da tamamlamak
Yunanistan’da bir gencin polis kurşunuyla ölümü sebebi aşan sonuçlar yaratıyor. Yaşanan ekonomik sıkıntılar eylemlerin olayın protesto boyutunu aşmasının nedenlerini açıklamak için yeterli değil. Bu sıkıntılar birçok ülkede aynı biçimde hatta daha büyük ölçekte hissediliyor.
Ülkemizde AB üyeliğinin hem demokratik hem de ekonomik sorunların tamamını çözeceğini ileri sürenlerin bu iddialarının geçersiz olduğunu anlamaları için somut bir örnekle karşı karşıyayız.
Sözlerimin AB karşıtlığı olarak algılanacağını, ülkemizi ekonomik ve demokratik açıdan çağdaşlaştıracak olan AB üyeliğine destek vermemenin olumsuz tüm sıfatlara layık olmak için yeterli sayılacağını biliyorum. Ancak bir projenin yanlış olduğunu ve başarısızlıkla sonuçlanacağını söylemek onu ve yaratacağı düşünülen olumlu sonuçları reddetmek anlamı taşımaz.
AB benzer ülkeleri bir araya getirmek amacını taşıyordu. Nitekim üyeliğimize itiraz bu benzerliği yakalamamış olmamızdan kaynaklanıyordu. Üstelik benzerleri bir araya getirmenin doğru olacağı en yaygın düşünce biçimiydi. Oysa etkin bir güç olmak birbirini tamamlayanların birlikteliği ile mümkün olabilirdi. Bu eksiklik tamamlayıcı üzerinde kontrol sağlamakla telafi edilebilirdi ama AB ne doğal kaynaklar ne de pazarları üzerinde siyasi bir kontrol sağlayamadı. Enerji kaynaklarına ABD ve Rusya hakimdi, pazarları üzerinde de siyasi bir etkinliği söz konusu değildi.
AB bunu bir eksiklik olarak görmedi. Dünyada ekonomik gücün egemen olacağını, bunun serbest piyasa koşulları dışına çıkmayacağını ve bu nedenle hem ihtiyaçlarını karşılamak hem de pazar bulmak için siyasi kontrole ihtiyacı olmadığını düşündü. Oysa ABD Büyük Ortadoğu projesiyle, Rusya zaten sahip olduğu konum nedeniyle bu kaynakları kontrol ediyordu.
Yaşanan ekonomik kriz dünya üzerinde geçerli global bir ekonomik düzen beklentisini geri dönülmez bir biçimde sonlandırdı. Her ülke kendi sorunlarını çözmek kaygısı içindeydi ve çözüm küreselci anlayışı ihya etmek amacı taşımıyordu.
Yaşadığımız ekonomik krize, sanılanın aksine, en hazırlıklı olan ABD idi. Bu onun sorunlarını çözebileceği anlamına gelmez ama diğerlerinin ondan daha fazla zarar göreceği söylenebilir. ABD, her zaman, benzerlerini değil gücünü tamamlayacak olanları kontrol etmek istemiştir. Geçmişte Ortadoğu’ya şimdi Afrika’ya yönelmektedir. Bu petrolün yerini alternatif enerji kaynaklarına bırakmasıyla uyumlu ve tutarlıdır.
Yunanistan’da başlayan olayların başka AB ülkelerine de yayılacağı ve AB’nin tüm sorunların çözen sihirli bir oluşum olduğu düşüncesinin sona ereceği, şekil olarak kalsa bile içinin boşalacağı ve siyasi bir güç olamayacağı söylenebilir.
Bizim de şu soruları cevaplandırmamız gerekir: Küreselci ekonomik düzen devam edecek midir? Edeceğini varsayarak uyguladığımız ekonomik ve siyasi politikalarımızda değişiklik gerekir mi? Neredeyse genel bir kanıya dönüşen, başta ABD olmak üzere Batının egemen güçlerinin çökeceği ve yeni güç merkezinin Uzakdoğu olacağı iddiası doğru mu? Daha açık bir ifadeyle ya falcıya giderek ya da düşünerek bir gelecek tasavvuruna sahip olmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.