Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Ah şu bizim devlet!

Ah şu bizim devlet!

12 Eylül sonrasında "Ülkücüler" yaşamıştı böyle bir travmayı...
Onlar "Devlet"i komünist harekata karşı koruduklarını, bunun için silaha sarıldıklarını düşünüyorlardı, ama 12 Eylül'den sonra "Devlet" komünistlerle birlikte onları da kodese tıkmış, hatta bir kısmını komünistlerle birlikte dar ağacına göndermişti. Veli Küçük "Devletin komplo yapacağını düşünmemiştim" diyor Ergenekon davasında...

O kendisini devlet sanıyordu oysa... Bir tür "Turşu" tarifinin yer aldığı ajandasının bile "devlet sırrı" olduğunu düşünüyordu. Devlet devlete komplo kurmuştu demek ki... Kim yoktu ki o devletin içinde... Jitem devletti. Cem Ersever devletti. Yeşil de devletti.

Tansu Çiller devletti. Ağar devletti. Abdullah Çatlı ve Alaattin Çakıcı bile devletti. Sedat Bucak devletti. İtirafçılar bile devlet oldular bir ara ve devlet adına yargısız infazlarda rol aldılar. Şimdilerde Kanada'da hahamlık yapan Tuncay Güney'in devlet olduğunu da öğrendik Ergenekon içinde...

"Ne yaptıysak devletin bilgisi dahilinde yaptık" diyen Mehmet Eymür devletti. Kutlu Savaş, Susurluk'u "Devlet adına" soruşturdu, ve devletin rutin dışı işler yaptığı sonucuna vardı. Demirel de "Her devletin rutin dışı işleri olur" dedi. Menderes devletti.

27 Mayısçılar da devlet oldular. Demirel devletti. 12 Eylülcüler devletti. Halktan yüzde 47 oy alan Adalet ve Kalkınma Partisi de, onun kurduğu hükümete güven oyu veren TBMM de devlet, onun yakasına "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı" yaftasını yapıştıran Anayasa Mahkemesi de devlet. Zaman zaman ya da çoğu zaman, ya da her zaman medyanın önemli bir bölümü devlet oldu.

Ergenekon davası, tam da "devlet adına neler yapıldı?" sorusunun cevabını arayan bir yargı süreci... Bir anlamda devletin kendisini aradığı, kendisini tanımlamaya çalıştığı bir süreç... Sanki devlet kendi kendisine soruyor: -Bu el benim mi, bu ayak benim mi, bu kalp, bu kafa benim mi? Bu polis, bu yargı, bu asker, bu istihbarat servisi, bu dil, bu göz benim mi?

Veli Küçük, kendisine sorulan birçok şeyi "devlet sırrı"na havale ediyor. Ergenekon, devlet içindeki devletleri ne kadar tanımlayabilecek ve bu davanın sonunda, herkesin kendisini devlet diye tanımlayıp yetki kullandığı bir yapının sonuna gelinecek mi? Ümitlenmek kolay değil. Kolay değil, çünkü hâlâ, "devlet" adına kim bu işin neresinde duruyor, tanımlamak kolay değil.

Belki de Veli Küçük, kendisine "devlet" misyonu veren çevrelere sesleniyordur: -Neredesiniz, heeey, neredesiniz? Devletseniz çıkın ortaya! Kim çıkacak, bilinmiyor.

-Ben Ergenekon'un avukatıyım! Diyen ana muhalefet lideri, iktidar olsa acaba yukarda saydığım veya sayamadığım devletlerden hangisiyle el ele tutuşurdu, bilemiyorum.

Bir şey biliyorum: Devlet kendini arıyor ve bir an önce kendini bulmasında, elini ayağını, kafasını ve kalbini toparlamasında büyük yarar var. Bu coğrafya tekin bir coğrafya değil. Ve bu coğrafyada aklını başına toplamış bir Türkiye çok büyük roller üstlenebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi