Özür, bir işe yararsa kıymetli olur...
Bir grup aydın, bireysel bir kampanya açarak, "Ermeni kardeşlerimizden" özür diliyorlar. Kısa gerekçeleri de şöyle: "1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor.
Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."
Önce şunu söyleyeyim. "Ermeni kardeşlerimiz"den benim hiç rahatsızlığım yok. Evet, onlar bizim insan kardeşlerimiz. Biz önce insanız. Bu kampanyaya çok sert tepkiler gösterenler var. Tepkileri hakaret boyutuna taşıyanlar ise gerçekten ayıp ediyorlar.
Bizim ülkemizde maalesef demokratik terbiye yok. Çoğumuz itibarıyla sadece kendimize demokratız. Aykırı hiçbir ses, fikirlerimize hiçbir itiraz istemiyoruz. Adam gibi tartışmayı da bilmiyoruz.
Kampanyada imzası olan aydınların bazılarıyla arkadaşız. Onların demokrat duruşlarını hep takdir ettim. 28 Şubat sürecinde demokrasi, fikir ve ifade hürriyeti, özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi adına yapılan ortak mücadelenin, Türkiye'nin demokratikleşmesi adına ne kadar değerli olduğunun da idraki içerisindeyim. Öncelikle, Ermeni kardeşlerden özür dileme kampanyası, demokrat cephede bir zaaf oluşturmamalıdır. Çünkü malûm çevreler, milliyetçi duyguları istismar ederek şimdiden bir karşı saldırı başlattılar.
Kampanyaya gelince... Evvela bu kampanya kişisel bir kampanyadır. İster katılırsınız, ister katılmazsınız. Katılanları; "işbirlikçiler, gördünüz mü kimlerin adamı oldukları ortaya çıktı" türünden karalamalar, hele hele vatan hainliği suçlamaları, kin ve nefret siyasetinin tezahürüdür. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bu kampanya, zamanlama açısından eleştirilebilecek bir kampanyadır. Bende, Türkiye ile Ermenistan arasındaki meselelerin çözümüne bir fayda sağlamayacağı kanaati var. Sayın Cumhurbaşkanı'nın milli maç vesilesiyle yaptığı Erivan ziyaretinin ardından doğan olumlu havayı bozabileceğini bile söyleyebilirim. Zira bu meselenin çözümünde kamuoyu desteği çok önemlidir. Aydın arkadaşlar, tam da olumlu bir hava doğmuşken, "nereden çıktı bu Ermenilerden özür dileme kardeşim, sen dilersen dile biz özür dilemiyoruz" tepkilerinin öne çıkmasına vesile oldular. Yani kaş yapayım derken göz çıkarma gibi bir zemine kaydık.
Kampanyada imzası olan aydınlar, Birinci Cihan Harbi'nde Ermeni çetelerinin Ruslarla işbirliği yaparak on binlerce Müslüman'ın, Türk'ün, Kürt'ün katledildiğini inkâr etmiyorlar. O zaman vicdanen ve ahlaken, iki olay birlikte anılıp; "Tarihte böyle zulümler, haksızlıklar olmuştur. İnsan olarak bunların hepsinden acı çekiyoruz. Karşılıklı olarak bu acıları paylaşıyor, karşılıklı olarak özür dilenmesini doğru buluyoruz" dense, daha doğru olmaz mıydı? Farklı düşünen aydınların da bu imza kampanyasına katılmasına imkân tanınsaydı, daha isabetli davranılmış olmaz mıydı? Üzerinde düşünülmesi gereken bir eleştiriyi de hatırlatmalıyım: "Kamuoyu, büyük çoğunluk itibarıyla ortak hissiyat gösterdiği alanlarda bu aydınların hiç tepkisini duymuyor, görmüyor. Neden, Doğu Anadolu'da Ermeni katliamlarını hiç telin etmiyorlar? Balkan faciasından hiç söz etmiyorlar?"
Bence bu kampanyada, bir üslûp hatası, bir derdini tam anlatamama ve bu yüzden yok yere pek çok insanı da günaha sokma yanlışı var. Hırant Dink ailesinden ben de özür diliyorum. Varlık Vergisi'yle, 6-7 Eylül 1955'teki devlet komploları ile gayrimüslimlere zulmedilmesini asla tasvip etmiyorum. Başka zulümleri de, dünyadaki bütün zulümleri de, vicdanımı yaralayan, beni insanlığımdan utandıran facialar olarak asla tasvip etmiyorum. Ama gelecek önemli. Vicdanımdaki özürleri, çözüm adına bir itici güç olarak değerlendirebilmem önemli.
Özür erdemli bir davranıştır. Aydınların özür dilemesi daha anlamlı, değerli bir davranıştır. Ama o özür, çözümü kolaylaştırmalı, çözüm adına bir işe yaramalıdır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.