'Müslüm Gürses asla baba olmayı istemedi'

'Müslüm Gürses asla baba olmayı istemedi'
Müslüm Gürses'in hayatını beyazperdeye aktaran filmin yapımcısı Uslu, "Babası gibi bir baba olacağı korkusuyla, evlat sahibi olmaktan hep kaçınmış." dedi.

Müslüm Gürses'i Timuçin Esen, eşi Muhterem Nur'u ise Zerrin Tekindor'un canlandırdığı "Müslüm" filmi 26 Ekim'de izleyiciyle buluşacak.

Senaryosunu Hakan Günday'ın kaleme aldığı filme ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan yapımcı Mustafa Uslu, filmi iki yönetmenle çektiklerini belirterek, "Adana çekimlerini Ketche, İstanbul çekimlerini ise Can Ulkay yönetti. Filmde böyle bir gereksinim vardı. Çünkü Müslüm Gürses'in hayatı, Adana ve İstanbul olmak üzere iki parça. Birisinde daha karanlık, sert ve acımasız bir hayat var. İstanbul'a geldiğinde ise her şey daha güzelleşiyor. Aşkla tanışıyor. Kalbine aşk düşüyor ve her şey daha renkleniyor. Yönetmen değişikliği de açıkçası bu anlamda çok iyi oldu." diye konuştu.

Yapımcı Uslu, 17 milyon liraya mal olan filmin çekimlerinin 28 haftada tamamlandığını aktardı.

Prodüksiyonun başlangıç ve bitiş arasının 2,5 yıl sürdüğünü ifade eden Uslu, şunları kaydetti:

"Aşağı yukarı 6,5 ayda, 127 kişilik bir ekiple çalıştık. Sanat ve kostüm grupları vardı. Kostümler o yıllara özel. 1970-1980'lere ve hatta 1967'ye kadar gittik. Oradan 1990'lara 2000'lere geldik. Kostüm dizaynı buna göre yapıldı. Çok fazla arşiv araştırması gerçekleştirildi. Filmin ön araştırması da çok detaylı yapıldı. Filmi yaparken, gerçekleri göstereceğiz diye filmini yaptığımız karaktere zarar veremezdik. Bunlara çok dikkat edildi. İlgilendiğimiz her konunun tarihsel gerçekliği üzerine çok çalıştık. Bunun için üç kişiden oluşan ayrı bir ekip oluşturduk. Bu ekip Bursa, Tarsus ve Adana'ya gitti, canlı şahitlerle konuştular. Onlarla röportajlar yaptılar ve senaryoya eklentilerde bulunuldu."

"O kadar dramatik ki gerçek olmasa kimse inanmaz"
Gürses'in hayatının oldukça dramatik olduğuna işaret eden Uslu, daha dramatik göstermek için hiçbir şey yapmadıklarının altını çizerek, "Tam tersine bazı dramaları törpüleyerek daha seyredilebilir hale getirdik. Çünkü Müslüm Gürses'in hayatı gerçek olmasa ve birisi anlatsa, kimse inanmaz. 'Hadi canım böyle bir hayat mı olur? Bir insanın başına bunlar mı gelir?' denir. Sağ kulağı duymuyor. Burnu koku almıyor. Kendi konserinde bir hayranı tarafından aşırı sevgi nedeniyle bıçaklanıyor. Bütün ailesini kaybediyor. Gerçekten inanılmaz bir hayatı var. Biz ekstra bir şey yapma gereği duymadık. Sadece, bu yaşanmış dramatik hayatı en modern anlatım diliyle beyazperdeye yansıtmaya çalıştık." ifadelerini kullandı.

Mustafa Uslu, izleyecilerin Müslüm Gürses'in yaşam hikayesini öğreneceğini vurgulayarak, sanatçının hayatına dair var olan tüm soruların cevabının filmde olduğunu dile getirdi.

Yapımda Gürses'in gerçek görüntülerini de kullanan Uslu, şunları söyledi:

"(Steven) Spielberg'ün bir lafı var, 'Eğer gerçek bir hayat hikayesi çekiyorsan mutlaka bunu gerçeğe dayandır ve gerçek kahramanını filminin ya sonuna ya içine koy'. Ayla filminde de Süleyman Dilbirliği amca, bir sahnede, bir planda son selamını verdi Türkiye'ye ve Türk halkına. Biz istedik ki bu filmin içinde, kendi filminde de Müslüm Gürses olsun. O da çok denk geldi şansımıza. Bizim daha önce kendisiyle yapmış olduğumuz bir reklam filmi çalışmasında, kameranın kayıtta olduğunu bilmediği bir andaki görseli çok uyum sağladı. Biz o görselin açılarına göre bir mekan yarattık ve kullandık. Onun da çok güzel olduğunu düşünüyorum. Oradan babaya bir selam verdiğimizi düşünüyorum."

"Sadece hayranlarının önünde eğildi"
Uslu, Müslüm Gürses'in hayata karşı duruşunu çok saygıyla karşıladığını ifade ederek, "Biz gerçek bir hayat hikayesi yaparken en ince detaylarını öğreniyoruz. Müslüm Gürses devlet erkanından çok fazla davet almış. Hem de 7-8 kere. Hiçbirine katılmamış. Bu bana çok enteresan geldi ve bunu Muhterem Nur'a sordum. Çok net bir cevap verdi, 'O, önünü iliklemeyi, kapatmayı pek sevmezdi. Bir tek hayranlarının önünde önünü iliklemeyi ve onların önünde eğilmeyi uygun görürdü. Onun dışında pek sevmezdi.' dedi. Hiçbir zaman, hiçbir siyasi durumun içinde bulunmadı. Sanatçı kimliğiyle yaşadı ve sanatçı kimliğiyle öldü. Sadece hayranlarının alkışını aldı ve sadece hayranları onu sevdi." açıklamasını yaptı.

Gürses'in kendisini her zaman geliştirdiğinin altını çizen Uslu, insanların okuyamaz dedikleri şarkıları da okuduğunu söyleyerek, böylece onu dinlemeyen bir kitleyi de kucakladığını kaydetti.

Yapımcı Uslu, Gürses'in Türkiye'de yaşamış efsane sanatçılardan biri olduğunu aktararak, izleyicilerin filmde gördüklerine inanamayacaklarını ifade etti.

Sanatçının eşi Muhterem Nur'un verdiği desteğe de vurgu yapan Uslu, "İyi ki bize filmi çekme hakkını verdi. Bu hakkı vermeseydi unutulup gidebilirdi. Kolay kolay unutulmaz ama yine de şu anda Müslüm Gürses adına bir başyapıt oluştu. Bundan sonra gelecek nesillerle, Müslüm Gürses'i tanımak isteyenlerin bu filmi seyretmeleri bence yeterli." dedi.

"O her kırılma noktasında müziğin yolunu takip ediyor"
Filmde gençlerin örnek alacağı çok şey olduğunu sözlerine ekleyen Uslu, Gürses'in hayatında üç kez kırılma noktası olduğunu kaydederek şu bilgileri verdi:

"Aslında Müslüm Gürses, babası gibi kötü bir insan olabilir, her şey olabilir ama o üç defa hep müziğin yolunu takip ediyor. Bağlamasına sarılıyor. Ustası Limoncu Ali'nin lafları aklına geliyor. Hayata yeniden asılıyor ve asla kötü biri olmuyor. Gençlerin filmi bu gözle izlemelerini çok rica ederim. Hayatta yılmamaları, ısrarla doğru bildikleri hedefin peşinden gitmeleri ve asla taviz vermemeleri gerektiğini düşünüyorum. Müslüm Gürses bunu, yokluklar içerisinde, hiçbir şey yokken yaptı. Günümüz gençlerinin imkanları var. Devlet destekleri, konservatuarlar, eğitim enstitüleri var. Her şeyimiz var, Allah'a şükür. Onun için daha kolay. Herkes inandığı ve hayalini kurduğu işin peşinden gitsin. Karşılarına çıkan engeller onları yıldırmasın. Devam etsinler, çok istesinler. İstedikleri her şeye kavuşurlar."

Mustafa Uslu, Gürses'in babasının gerçekten çok kötü biri olduğunu söyleyerek, "Müslüm Gürses'in babası küçük kardeşi Ahmet'i annesine, Müslüm'ü ise kendisine benzetirmiş. Bu da onu çok rahatsız edermiş. Asla babası gibi bir baba olmak istemediği, en kesin ve kestirme yol baba olmamaktan geçtiği için baba olmaktan hep korkmuş. Bir gün baba olduğunda içindeki canavarın canlanacağını ve babası gibi bir baba olacağı korkusuyla, evlat sahibi olmaktan hep kaçınmış. Kendisini de 'Ben zaten babayım. Benim evlatlarım var. Bana baba diyorlar.' diyerek teselli etmiş. Aslında bir erkek için baba olmak, babalık duygusu yaşamak çok muhteşem bir duygudur. Yani ondan feragat etmiş. Bu korkularından dolayı, 'Topluma zararlı bir adam olurum, yeni doğmuş bir cana kötü davranırım, kötü bir evlat yetiştiririm.' diye bundan feragat etmiş." değerlendirmesinde bulundu.

Film çekimi sırasında her konuda çok itinalı davrandıklarını vurgulayan "Müslüm"ün yapımcısı Uslu, "Çünkü elimizdeki emanet çok kıymetliydi ve onu çok iyi bir şekilde beyaz perdeye aktarmak zorundaydık." diye konuştu.

Madame Tussauds İstanbul Müzesi tarafından bir yılda hazırlanan Müslüm Gürses'in birebir ölçülerindeki balmumu figürü de filmin gala gösteriminde ilk kez hayranlarıyla buluşacak.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.