Devleti çiftlik olmaktan kurtarmak
Mevcut iktidarın en büyük suçlarından birisi, devleti belli çevrelerin çiftliği olmaktan kurtarmak ve onlara peşkeş çekmemektir. Bundan daha büyük bir suçları var mı bilmiyorum.
Kırklı yıllardan bu yana babalarının çiftliği gibi devleti kullanan ve şimdiye kadar da her iktidar döneminde “dokunulmazlıkları” bulunan ve kazara dokunulmaya kalkıldığında da darbelerle veya 28 Şubat benzeri hareketler gelip başlarına çökmüş.
Rahmetli Adnan Menderes bu hareketin ilk kurbanlarındandır mesela. Ondan sonra gelen ve her geldiğinde de memleketi elli yıl geri götüren hareketlerin temelinde yatan ana sebep, devleti çiftlik olarak kullanamamanın bir neticesidir.
Şimdiki iktidarın başına örülen her çorabın ilmeğinde de bu zihniyet yatmaktadır. Devleti belli çevrelere sömürttürmeyen hükümet, halka indikçe, halkla devleti barıştırdıkça olmadık senaryolarla, olmadık hukuk oyunlarıyla karşılaşıyor ve bu oyunlara direnebilmek için yapacağı işlerini yapamıyor.
Şahsım adına hükümettekilerin devleti ve milleti düşündüğüne inanıyorum. “O zaman ben iktidar yanlısıyım” demektir. Yarın bu hükümet gitse de başka namuslu insanlar iş başına gelse, onlardan da yana olurum. Yeter ki, devleti belli çevrelere peşkeş çekip, halkı haklardan ve imkânlardan mahrum etmesinler. Bunu istemek bir yurttaşlık hakkı değil midir?
Şimdi gelelim neden bu kadar laf ettiğime. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, MÜSİAD genel idare kurulu toplantısının şeref konuğuydu. İki günlük bir çalışmada hem işadamlarını dinledi hem de kendi çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Bir devlet nasıl çiftlik olarak kullanılırmış onu gösterme adına, Bakan Faruk Çelik’in anlattıklarından özet sunmak isterim.
“Bakanlık görevine başlar başlamaz, uzun zamandır devam eden bir çalışmayı sonlandırmak bana nasip oldu. Ak Parti hükümeti iş başına geldiği 2002 yılında bu yana bakanlığımıza bağlı kurumlardan haksız yere maaş alan insanların tespit çalışmaları, haliyle çok uzun sürdü ve neticelendirdik, maalesef 18 bini aşkın insan hiç hak etmediği halde maaş alıyormuş, hepsinin maaşına son verdik. Buna geçmiş iktidarlar göz yummuş.
“Devletin birbirine bağlı kurumları ayrı cumhuriyetler gibi çalışıyordu ve sanki iş yavaşlatma eylemi yaparcasına her kurum diğerine havlu atarak iş yapıyordu. Bu tür engelleri ortadan kaldırdık ve kaldırmaya da devam ediyoruz. Devletimizin kurumlarıyla iş çevreleri de işçi ve memurlar da nihayet anlaşmaya ve kaynaşmaya başladı, vatandaş artık karşısında kendisini reddeden bir devlet görmüyor.
“Ülkemizde öyle bir yeşil kart dağıtılmış ki, bazı yerlerde ilçe nüfusundan fazla yeşil kart verildiğini gördük ve hemen işlemlere başlayarak iptalleri sağladık. Daha da devam ediyor. Geçmiş iktidarlar oy adına; eşine dostuna, zengine fakire, boyuna yeşil kart dağıtmış ve devletin kaynaklarını heba etmişler.
“1991 yılından 2002 yılına kadar hiçbir şekilde değerlendirilme imkânı olmayan tütünler, sırf oy kaygısıyla satın alınmış, satın alınan tütünler için büyük depolar yapılmış ve atıl bir şekilde beklemeye başlamış. Şu anda bu tütünler bir işe yaramadığı gibi başımıza dert olmuş durumda. Tütünleri yakmak için bile yine o kadar masraf etmek gerekiyor. En az masrafla bu hiçbir işe yaramayan tütünleri nasıl imha ederiz, onun peşindeyiz.
“Yine sağlıkta hiçbir iktidarın yapamadığını yaptık, halka sağlık hizmetini ayağına kadar götürdük, maalesef o konuda da çok büyük suiistimallerle karşılaştık ve hemen önlemlerini almaya çalıştık ve devam ediyoruz.
“Taşrada memur ve üst görevlerde çalışması gereken binlerce insanın Ankara’da geçici görevlerde olduğunu tespit ettik. Bizden önceki uygulamalar böyleymiş, bizim de aynı uygulamayı sürdürmemizi istediler. Şimdi herkesi görev yerine gönderiyoruz ve hizmet istiyoruz.”
Elbet bu kadar değil Faruk Çelik’in anlattıkları. Bunlar ne ki, devede kulak bile değil. Geçmiş iktidarların zihniyetini anlama ve devleti babalarının çiftliği gibi kullanmalarına birer örnek olsun diye bunları yazdım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.