Açık mektuba cevap

Hürriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever, dünkü yazısında, "Gülen Cemaati'ne açık mektup" başlığı ile iki konuda eleştiride bulunuyor. Sayın Ülsever benim arkadaşım.

Samimiyetini biliyorum. İyi niyetle yapılmış eleştirilere de cevap verilmesi gerektiğine inanıyorum.

Eleştirileri kısaca şöyle:

"1) Zaman Gazetesi, son yıllarda adeta iktidarın resmi gazetesi gibi bir görüntü vermektedir.

2) TSK'nın aleyhine kullanılmak üzere bazı belgelerin, bilgilerin, resimlerin dış ülkelerden getirtildiği ve bunların basına, Emniyet'teki Gülenci grup tarafından servis edildiği şayiası/dedikodusu çok değişik kesimlerde dillendirilmektedir.

Ben bunlardan hareketle Gülen Cemaati hakkında yanlış genellemeler yapıldığını veya çamur atmak için yalanlar uydurulduğunu düşünüyorum, ama bazı insanların aklı karışmış vaziyette."

Ben sözcü değilim, ama kendimce iki gerekçeden dolayı eleştirilere cevap vermek ihtiyacı duyuyorum. Birincisi, kendimi bu hareketin içinde görüyorum. Bu dönemde, isabetli, faydalı, verimli, Türkiye'yi ve dünyayı doğru okuma adına benim mantık, idrak ve anlayışıma, fıtratıma uygun bir hareket olarak da Gülen hareketini görüyorum.

İkincisi ben Zaman Gazetesi'nin bir mensubuyum. Geçmiş yıllarda bu gazetede yöneticilik de yaptım. Gazeteme gelen eleştirileri de cevaplamak ihtiyacı hissediyorum.

Zaman Gazetesi, AK Parti iktidarının sözcüsü müdür? Buna evet demek haksızlık ve insafsızlık olur. Zaman, Anadolu'da en çok okunan gazetedir. 40 civarındaki ilde, diğer gazetelerin toplamından fazla satmaktadır. 6-7 il hariç, bütün illerde tirajı en yüksek gazetedir. Yani Anadolu'da kamuoyunu etkileyen birinci gazete Zaman'dır. Bunu bilenler, özellikle siyasîler, Zaman'ın hep yanlarında olmasını, görünmesini isterler. Yıllardan beri bundan muzdaribiz. DYP kazanır, Zaman'dan bilinir. DSP kazanır, Zaman'dan bilinir. Falan kaybeder, Zaman'dan bilinir.

Zaman, AK Parti'nin değil, demokratikleşmenin, hukukun üstünlüğünün, özgürlüklerin sözcüsü oldu ve olacak. Şu AK Parti iktidarı döneminde neler yaşanmadı ki... 27 Nisan e-muhtırasından tutun Cumhurbaşkanlığı seçimine, CHP'nin, başka kurumların temsilcisi gibi hareket edip Anayasa Mahkemesi'yle sanki ortak hareket ediyormuş fotoğrafına kadar, akıl almaz pek çok yanlış yapıldı. Zaman da durması gereken doğru yerde durdu. Şimdi bu, AK Parti sözcülüğü mü? Alın Ergenekon davasını. CHP, avukatlığına soyundu. Medyanın belli bir bölümü, "bu siyasî bir dava, AK Parti, muhaliflerini sindiriyor" dedi. Biz ise "asrın davası" diyerek, devlet içindeki hukuk dışı yapılanmaların temizlenmesini ve demokratikleşmenin önünün açılmasını savunduk. Olduk, AK Parti sözcüsü... CHP çarşaf açılımıyla çoğulcu demokrasiye vurgu yaptığında da en büyük destek Zaman'dan geldi. Hangi demokratik açılım Zaman'dan destek görmedi ki?

Zaman, kimsenin sözcüsü değil. Bütün partiler, bizim insanımızın partileri ve biz hepsine eşit yakınlıktayız.

Dış ülkelerden gelen bazı belgelerin "Emniyet'teki Gülenci" gruba verilerek, bazı medya organlarına servis edilmesi iddialarına gelince.

Önce şunu söylemek istiyorum. Gülen hareketinin en büyük vasfı; yabancı güçlere değil, milletimize yaslanmasıdır. Bu hareket, iddia ediyorum, bu ülkenin en bağımsız hareketidir. Değerlerimiz asıldır, özümüz asıldır, millet evlatlarının himmetleri asıldır. Bu hareket; insan haklarının, vatanseverliğin, gerçek milliyetçiliğin, milletimizin, dinimizin onurunu korumayı, birinci erdem kabul ediyor. Hiçbir fiyata satın alınamayacak bir karakter ortaya konuyor.

Yabancıyla, ülkemiz, milletimiz, devletimiz aleyhine işbirliği yapan, en büyük alçak, en büyük şerefsizdir.

Bir de şunu söyleyeyim. Devlet kurumlarının mensupları arasında dürüstçe, yiğitçe vazifesini yapan insanları, "Gülenciler" olarak niteleyenler var. Bunlar, oyunları bozulduğu, tekerlerine çomak sokulduğu için rahatsız olanlar... Bunlar, her taşın altından "Gülenci" çıkarıp, hedef şaşırtmak isteyenler... Bunlar, Türkiye'nin dirilme ve yükselme davasını mecrasından saptırmak isteyenler... Kafaları karıştırmak isteyenler de onlar. Ama başaramayacaklar...