Kurban aynı, ihanet aynı, alçaklık aynı…
Bir hatırlatma önce: Yüzlerce insan katledildi, binlerce insan elleri ve gözleri bağlanarak toplama kamplarına götürüldü, binlerce kadın ve çocuk evlerinden kovuldu, genç kızlar ve kadınlar işkence altında tutuldu, yüzlerce ev yerle bir edildi, hastaneler çalışamaz hale getirildi, elektrik ve su kesildi, sokaklarda çürüyen cesetlerin gömülmesine ve yaralıların tedavisine izin verilmedi, ambulanslar askeri hedef gibi ateş altına alındı, kuşatma altındaki insanlara ilaç ve yiyecek yardımları engellendi, sokağa çıkana ateş açıldı, evlere baskın yapılıp insanlar kurşunlandı, esir alınanlar kurşuna dizildi, doğum yapan kadınların hastaneye götürülmesine izin verilmedi, evlerin/hastanelerin bahçelerine mezarlar kazıldı.
Üç yüz tank ve zırhlı araçla, binlerce asker bir kasabayı kuşattı. Bir kilometrekarelik mülteci kampına yüzlerce füze atıldı, sadece bir saatte 50 füze fırlatıldı, F-16 savaş uçakları ve Apache helikopterleriyle durmaksızın bombalandı. Silahlı-silahsız, kadın-erkek, çocuk-ihtiyar ayırımı yapmadan insanların evleri başlarına yakıldı, bölge toplu mezara dönüştürüldü, bir halkın özgürlük ruhu, yaşama hakkı ve mahremiyeti ayaklar altına alındı. Camiler, yollar, dükkanlar, evler, devlet daireleri, Filistin halkının ekonomik değerleri yok edildi. Cinayet, yıkım, vandalizm, yağma ve terör dehşetine, katledilen kadın ve çocukların cesetlerinin buldozerlerle toplu mezarlara sürüklenmesine karşı bütün dünya sustu, susturuldu.
Tarih; 3-15 Nisan 2002, yer; Cenin'di… Bugün Gazze'de olanlar… Altı yıl oldu, ne değişti! Düşman aynı, kurban aynı, yöntem aynı, ihanet aynı, ikiyüzlülük aynı, alçaklık aynı, kan üzerinden hesap aynı, çirkinlik aynı…
Arap dünyası o zaman da kan üzerinden siyaset yapıyordu. Dünya o zaman da İsrail'in dokunulmazlığına esir olup kalmıştı. Böyle kaç olay var yaşadığımız, acısını hissettiğimiz, öfkesini büyüttüğümüz. Ürdün Kralı, 20. yüzyılın en büyük insanlık suçlularından Ariel Şaron'un çiftliğini gizlice ziyaret ediyor ardından Şeyh Ahmed Yasin füzelerle şehid ediliyordu. Elli yıl öncesine gitmeye gerek yok. Altı yılda olanlar bile; bir devletin yeryüzünü nasıl fesada sürüklediğini, insan ırkına bakışının ne kadar sapkınca olduğunu, bu devletin kontrolsüzlüğü üzerinden komşularının nasıl ucuz hesaplar yaptığını, kan üzerine nasıl da iki yüzlü davranabildiğini, bir yandan ağlarken diğer yandan katillerle gizli pazarlıklar yürüttüğünü daha kaç kez anlatacak bize.
Ortada güvenlik kaygısı yok, siyaset yok, varoluş mücadelesi yok, yaşama hakkını garantiye alma yok, ekonomik sebep yok, etnik mesele bile yok. Ortada bir toplumun sapkın anlayışı var, ırkçı bakışı var, sadece Filistinlilere değil bütün insanlığa bakışındaki sakatlık var.
İsrail Türkiye'ye yalan söylemiş!
Birkaç gündür Gazze'de olanlar; yüzlerce bombardıman, hiçbir hesaba sığmayan ölçüsüz saldırganlık, insan ırkına duyulan nefretten başka bir şeyle açıklanamayacak hınç, dünya ile alay edercesine bir azgınlık, Hitler zulmünün hesabını sorarcasına bir ahlaksızlık, kendi mutsuzluğunu şiddet olarak ihraç eden bir ülke.
Gazze'deki vahşeti izlerken, en az o kadar nefret edici bir gerçek daha vardı. Filistin Kurtuluş Örgütü temsilcisi, “İsrail Gazze'de Hamas'ı devirdiği anda orayı kontrol etmeye hazırlanıyoruz. Tabii bu İsrail'in Hamas'ı devirip deviremeyeceğine bağlı” diyordu. Arafat'ın zehirlenmesinde bile parmağı olan Mahmud Abbas, o sonradan görme tüccar, İsrail silahlarıyla iç savaş başlatan ABD/İsrail ataması Devlet Başkanı, Batı Şeria'da ve Gazze'de ABD/İsrail istihbaratıyla birlikte savaş veren kukla, Gazze'ye yönelik son saldırının da içinde. Bakmayın kınamasına, bakmayın görüşmeleri askıya almasına, bu işte İsrail'le ortak hareket ediyor. Kendi halkının kanı üzerinden, bir trajedi üzerinden, yok oluşu yaşayan bir halkın acısı üzerinden iktidar sağlamaya çalışıyor. Bütün mesele seçimleri kaybetmemek. “Hamas'ı tefsiye edeceğiz” diyen İsrail'in amacıyla Abbas'ın amacı aynı. Arap rejimleriyle Abbas rejimi İsrail'in bu cürümlerinden muaf olabilir mi?
Şu işe bakın. Bir devlet, altı ay barış görüşmeleri yapıyor. Kahire'de, Ankara'da barış sürecini tartışıyor. Türkiye'ye ve daha bir çok ülkeye taahhütlerde bulunuyor. Sonra bakıyorsunuz ki, bu saldırı altı ay önce planlanmış. Ateşkes istihbarat toplamak için kullanılmış. Bu ülkeler üzerinden Gazze'ye saldırmayacağı güvencesini verirken aynı zamanda bile bu hazırlıkları yapıyormuş. Böyle bir devlet nasıl güven verebilir. Türkiye dahil, her ülkeyi aldatmış, devlet değil adeta bir çete yönetimin.
Şimdi, ABD'nin Bağdat'ı bombaladığı gibi Gazze'yi bombalıyor. Dün Lübnan'a atılan füzeleri kutsayan hahamlar bugün Filistinli çocukları katleden bombaları, füzeleri, tankları Tevrat okuyarak kutsuyor. Yarın Gazze'ye girdiklerinde daha feci sonuçlarla karşılaşacağız. Belki Lübnan'a yeniden saldıracaklar, 2006'daki senaryoyu yeniden yaşayacağız. Ama ne Hizbullah'ı ne de Hamas'ı tasfiye edebilecekler. ABD de, İsrail de, Mahmud Abbas da avucunu yalayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.