Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yıllar yıllar ve takvim isyanları

Yıllar yıllar ve takvim isyanları

Bu kaçıncı yılbaşım?..
Bu kaçıncı yılbaşı kavgası?..
Her yıl, aslında, yeni bir başlangıç, yeni bir umut, yeni bir ufuk, yeni bir beklenti, ayrıca da derin bir vicdan muhasebesi olmalı iken, bizde her yıl maalesef kavga kapısı oluyor.
En az bayramlar üstüne (dini bayram, milli bayram ayırımı), tarih üstüne (Osmanlı-Cumhuriyet ayırımı) ettiğimiz kavgalar kadar yersiz bir kavga daha veririz, her yılbaşı…
Miladi Takvim mi, Hicri Takvim mi?..
Yılbaşında eğlenmek haram mı, helâl mi?..
Tabii bu kavganın da galibi olmaz. Galibi olmadığı için de yıllardır sürer gider.
Özel ve güzel günleri kavgalarla tüketmenin, kendimize bir anlamda zehir etmenin ne anlamı var?
Tarih boyunca bu topraklarda sayısız takvim türü kullanıldı. Farklı zamanlarda farklı tarihler “yeni yıl” olarak kutlandı. Kimseye de bir zararı olmadı.
Yakın tarihlerde bu topraklarda kullanılan üç tür takvim üç farklı yılbaşı var. Bu bize diğer milletlerin sahip olmadığı bir zenginlik katar. Çünkü herkes tek yılbaşına sahipken, bu toprakların mirasçısı olan bizler üç ayrı yılbaşına sahibiz. İsteyen istediğini kutlasın. İsteyen üçünü birden kutlasın.
Bakın: Miladi Takvime göre, bugün 01 Ocak 2009…
Rumi Takvime göre, bugün 19 Kânunuevvel 1424 (13 Mart gece yarısından sonra 1425’e girilecek)…
Hicri Takvime göre, bugün 04 Muharrem 1430 (04 gün önce yılbaşıydı)…
Bu topraklarda dönem dönem kullanılmış üç farklı takvime göre üç farklı yıl, üç farklı ay ve üç farklı gün yaşıyoruz… Bu ne harika bir zenginliktir! Bu zenginliğe şükredelim, sevgiyle yaşamaya çalışalım ve “farklar”ı zenginleştiren takvimlerin hikâyesine geçelim.
Pek çok şey gibi takvimin de, kökleri uzak geçmişte bulunan bir hikâyesi var. Bu hikâyenin başı Hz. İsa’nın (asm) dünyayı teşrifinden 45 yıl öncesine kadar uzanır. Eski Roma’da günlerin sayılmasında kargaşa yaşandığını gören meşhur Roma İmparatoru Jül Sezar, yeni bir takvim sistemini yürürlüğe koydu. Bu sistem “Jülyen Takvimi” olarak anıldı.
Bu takvime göre yeni yıl 01 Ocak’ta başlıyordu. Ama güneş yılına nispetle hatalı yönleri vardı. 1582 tarihinde Papa Gregorius takvimde bazı köklü düzeltmeler yaptı. O yılın 05 Ekim gününü 15 Ekim saydı. Hesap doğruydu, ancak onbir gün hiç yaşanmadan geçmiş, ziyan olup gitmişti! Bunu içlerine sindiremeyenler ayaklandı. “Ömrümüzü çaldınız” diyerek sokağa döküldüler.
Yine de “Gregoryen Takvimi” doğmuştu. Bu takvimde yeni yıl 25 Mart’ta başlıyordu. Ne var ki, 1752 yılında yeni bir düzeltme daha yapılacak, bu kez yeni yıl tekrar 01 Ocak’ta başlatılacaktı. (01 Ocak Hz. İsa’nın doğum günü değildir. Takvim düzeltmelerinde görüleceği gibi, 01 Ocak tarihinin Hıristiyanlıkta bir kudsiyeti de yoktur. Tabiatıyla yeni yıl kutlamalarının dini tarafı bulunmuyor). İngiltere’de ancak o zaman “Gregoryen Takvimi”ni kabul edecekti. (Bazı Avrupa ülkelerinden yaklaşık ikiyüz sene sonra).
O zaman bile İngiliz halkı isyan edecek, “Gregoryen Takvimi”ni kabul eden “İngiltere Krallık Cemiyeti” üyelerinden hesap soracaktı.

Rumi Takvim’in hikayesi daha farklı: Esas olarak Jül Sezar’ın yürürlüğe koyduğu “Jülyen Takvimi”ne dayanmakla birlikte, bu takvimde 01 Mart yılbaşıdır. Sıfır noktası Milattan Sonra 584’dür. Bu sebeple Rumi yılı bulmak isteyen Miladi yıldan 584 çıkmalıdır. Bu takvimde de her yıl 365 gündür, ama dört yılda bir gün eklenerek düzeltme yapılan Miladi Takvimle günleri uyuşmaz.
Rumi Takvim Osmanlı Devleti’nde 1678 yılından itibaren resmi işlerde kullanılmış, 1925 yılında ise Miladi Takvime geçilmiştir. (Buna rağmen yakın zamana kadar 01 Mart’ın “mali yıl başlangıcı” sayılması bu takvimin getirdiği alışkanlık sebebiyledir)

Hicri Takvim, genelde, Müslüman ülkelerce benimsenen bir takvim türüdür. Çünkü Efendimiz’in (s.a.v) Mekke’den Medine’ye göçünü esas almaktadır. Hicret’in on yedinci yılında Hz. Ömer’in (r.a) halifeliği döneminde, hicretin hesaplanmasında yaşanan karışıklığı önlemek amacıyla yürürlüğe konmuştur.
Hicret, Muharrem ayında gerçekleştiği için de bu ay yılın ilk ayı olarak benimsenmiştir. Hicri aylar yirmidokuz, ya da otuz gündür. Bu sebeple Miladi ile Hicri aylar arasında on günlük bir fark bulunur.
Miladi ve Rumi Takvimlerdeki gibi bu takvimde de yıl on iki aydır. Günlerin sayısı 354’dür. Rumi yıl her otuz üç yılda bir, Hicri yılı bir yıl geçer. Buna “sıvış senesi” denir.
Osmanlılarda da kullanılan Hicri Takvimde ay isimleri şöyledir: Muharrem, cemaziyülevvel, cemaziyülahir, safer, rebiülevvel, rebiülahir, recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade, zilhicce…
Hicri yılı Miladi yıla çevirmek için Hicri yıl 33’e bölünür. Çıkan sayı Hicri yıldan düşülür. Bu sayıya 622 eklenirse Miladi yıl bulunur.
Aslında önemli olan takvimin türü değil, yılın nasıl yaşandığıdır.
Yine de bugün itibariyle yılın değiştiğine inanan herkesin yeni yılını kutluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi