Ergenekon'da darbeli matkap paniği...
Ergenekon davasındaki son tutuklamalar kimi çevrelerde paniğe sebep oldu. Bu son dalga diğerlerinden daha derin. Tsunami gibi bir şey. Neden bu tutuklamalar ve Ergenekon davası, birilerini rahatsız ediyor? O birilerinin ortak özelliğini hatırlayınca, sorunun cevabı da kendiliğinden geliyor.
Rahatsız olanların hepsi, Türkiye'yi, millet iradesinin vermediği yetkilerle ve CHP'nin tek parti zihniyetinden beslenen totaliter bir anlayışla yönetmek isteyenler. Bu yüzden hepsi hukuk dışında, hepsi demokrasi dışı yollardan, yerlerden, odaklardan medet umuyorlar. Ama yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, halkın seçtikleri için meşruiyet tartışması başlatıyorlar. Menderes'e bunu yaptılar... Özal'a bunu yaptılar... Erdoğan'a bunu yapıyorlar... Hukuk dışına çıktıkları için hep suçüstü yakalanıyorlar. Askerî darbelere davetiye çıkarırken öyle, 28 Şubatlara goygoyculuk yaparken öyle, e-muhtıralara sarılıp sarmalanırken öyle... Yargıç ve rektör cübbeleriyle yürürken öyle, koskoca YÖK başkanı ve İstanbul Üniversitesi rektörü "Ordu Göreve" pankartları altında boy gösterirken öyle... Meclis'e cumhurbaşkanı seçtirmemek için sıkılmadan "hukuk adına", "Anayasa adına" deyip 367 ucubesine sarılırken öyle... CHP, sandıktan umudunu kesip, yenilen pehlivanın güreşe doymaması misali hep o güç odaklarına mesaj gönderirken, Anayasa Mahkemesi'nin kapılarını aşındırırken öyle... Ama bir pişkinlik, bir pişkinlik... Sanki hep bunlar doğru, hep bunlar asıl, hep bunlar haklı... Zeytinyağı gibi hep suyun üstünde, hep suyun üstünde... Bunlara ben artık millet iradesi ve hukukun üstünlüğü karşısında, darbelerden medet umdukları için "darbeli matkap" diyeceğim. Hukuku delmeye çalışan darbeli matkap.. seçmen iradesini delmeye çalışan darbeli matkap... Özgürlükleri, fikir ve ifade hürriyetini yok etmeye çalışan darbeli matkap...
Darbeli matkap yine iş başında. Hem de fena paniklemiş olarak... Siz anladınız mı, CHP'li üç milletvekilinin, eski YÖK Başkanı Gürüz'ün evi aranırken kapıya dayanmalarını? Savcının talimatıyla emniyet güçleri arama yapıyor, sizin işiniz ne orada? Sonra da yargı bağımsızlığı öyle mi?
Hâlâ yargı mensubu olan Yargıçlar ve Savcılar Birliği başkanının gırtlağına kadar siyasetin içine batmış vaziyetteyken evi aranan Kanadoğlu'nun arkasında koruma gibi durmasının, bu kabadayılığın izahı ne? Kime gözdağı veriyorsun? Dalan'ın vakfı aranırken Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya neden koşturup geliyor, eli ayağına dolanmış vaziyette? Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne başkanlık yapmış Sayın Cindoruk'un şu sözlerine ne demeli: "Türk Silahlı Kuvvetleri dâhil bazı kurumları fazla rahatsız etmemek gerekir. Ne olur darbelere olanak sağlayacak duygusal ve matematiksel birtakım hareketlere girişmeyin..."
Hâsılı, panikteki darbeli matkap yine siyasetçisinden medya mensubuna, siyasete bulaşmış yargıçlarından majestelerinin akademi mensuplarına kadar görev başında. Yine Silahlı Kuvvetler tahrik ediliyor. "Hâlâ susacak mısınız? Üzerinize düşeni yapmayacak mısınız?" diye ağır bir baskı ve tahrik ortamı var. Hâlbuki Ergenekon davasının mesajı ortada. Bir dönem, NATO üyesi ülkelerde CIA parası ve ABD-İngiltere projesi olarak, komünizmin yayılmasına karşı kurulmuş ve Avrupa'da "Gladyo" olarak anılan bir yapı vardı. Sovyet sisteminin dağılmasından sonra "harç bitti inşaata paydos" dendi. Gücün şehvetine kapılanlar, tasfiye olmayı kabullenemediler. Durumdan vazife çıkardılar. Türkiye'yi derinlerde zaten yöneten resmî ideoloji sahiplerinin, bürokratik vesayet uygulayıcılarının arayıp da bulamadığı yeni bir fırsattı bu. Darbeler aleni olduğu için yıprananlar, Ergenekon eldivenini aleni giydiler.
Şimdi insanımız demokrasi istiyor. Hukukun üstünlüğünü istiyor. Herkesin hesap verebilmesini istiyor. "Biz lâyüs'eliz. Bize hesap ve soru sorulamaz. Bizim evimiz aranamaz. Biz sorgulanamayız." diyenler işte bundan rahatsız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.