Reaksiyon değil Aksiyon Müslümanı Olmak
Aksiyon ile reaksiyon arasındaki farkı bilmeliyiz. Müslümanlar reaksiyon (tepki, aksülamel) ehli değil, aksiyon ehli olmalı.
İsrail'in Gazze'de bütün Filistin'de yaptığı zulümler, cinayetler, kırımlar yeni değildir. Kriz müzmindi, son günlerde şiddetlenmiştir.
Reaksiyonlar bize güç kazandırmaz, aksine enerjimizi boşa harcatır, imkanlarımızı israf ettirir, gücümüzü zayıflatır.
Gazze yıllardan beri can çekişen bir İslâm toprağıdır. Bugün, kriz şiddetlendiği, fazla kan akmaya başladığı için tepki gösteren, feryat eden biz Müslümanlar 1948'den beri Filistin için ne yaptık?
Müslümanların mutlaka reaksiyondan aksiyona geçmeleri lazımdır. Ne Filistin'de, ne Türkiye'de, ne öteki ülkelerde başka türlü kurtulamazlar.
İslâm aksiyon dinidir. Aksiyon Frenkçe bir kelimedir. Türkçesi iş, hareket, amel, eylem demektir. Dinimizde salih ameller kavramı vardır.
Birinci vazifemiz iman etmektir, ondan sonra salih ameller işlemektir.
İslâm ülkelerinin hemen hepsinde zulüm vardır. Kur'an'a, Sünnete, ahkam-ı şer'iyeye aykırı ve zıt her şey zulümdür.
Filistin'in kan ve ateş ile yanması ve ölmesi elbette çok büyük bir zulümdür. Peki Mısır'daki durum nasıldır. Orası İslâmî bakımdan güllük gülistanlık mıdır? Anayasasında "Devletin dini İslâm'dır" yazılı ama orada da Müslümanlara zulüm ve baskı yapılıyor.
Bazı Müslüman ülkelerin rejimleri sinsice İsrail ve ABD ile işbirliği yapıyor. Mısır'ın son hadisede Gazze sınırlarını açması gerekmez miydi?
Ankara rejimi İsrail için acı ve sert beyanlarda bulunuyor ama birtakım yağlı ve yüklü ihaleler, işler o terörist devlete aktarılmaya devam ediliyor. Türkiye son on yıl içinde İsrail'e kaç milyon dolar verdi?
Cesaretleri varsa, Türkiye ile İsrail arasındaki gizli anlaşmaları açıklasınlar. Hiçbir yerini, maddesini gizlemeden. Halkımız, "Açıklaması sakıncalı" olan bu metinleri öğrensin, bilsin.
Filistin Türkiye'den yardım bekliyor. Ne gibi yardımlar yapabiliriz, madde madde sayayım. Benim hatırıma gelmeyenler de vardır. Onları da başkaları bulsunlar, yazsınlar...
1. Dünyanın her yerinde anti-siyonist, anti-İsrail Yahudiler vardır. Mesela Naturei Karta cemaati mensupları. Bunlar, yaptığı zulümler, döktüğü kanlar dolayısıyla İsrail'e ateş püskürüyor. Bu gibi Yahudilerin beyanları, protestoları incelensin, seçmeler yapılsın ve biri Türkçe, biri İngilizce iki kitap çıkartılsın. Bu kitaplar, her baskısı 100 bin adet olmak üzere yayılsın, dağıtılsın. Bu hizmet ticarete, ranta alet edilmesin.
2. Siyonizmin ırkçı ve insan haklarına aykırı bir ideoloji olduğuna dair ciddî ve vasıflı yayınlar yapılsın. Boş laflar, şifahî edebiyat değil, yazılı ve basılı yayın...
3. Birkaç gün önce yazmıştım. Filistinli yetimlere el uzatılsın, onların bir kısmı en müsait ve uygun bir İslâm ülkesinde koruma altına alınsın, yetiştirilsin. (Bu konudaki çalışma ve teşebbüslerimi ayrıca yazacağım). Yüzde yüz garanti verebilirsem imkânı olanlar yardımcı olabilirler. Yüzde yüz garanti veremezsem kesinlikle yardım etmesinler. Bendeniz ve dostlarım hayır için toplanmış paraları zimmetlerine geçirecek kadar alçak ve kötü insanlar değiliz. Zimmete geçirilmez ama israf olabilir, yanlış harcama olabilir...
4. Gazzeli yaralıların tedavi edilmesi bizim üzerimize borçtur. Bu hizmeti kimler yapacak, nasıl yapacaklar?.. Yaralıların bizi beklemeye tahammülleri ve zamanları yoktur. Bu hayırlı hizmete ne zaman başlayacağız?
5. Gazzeli Müslüman kardeşlerimiz ekmeksiz ve aşsız kaldılar. Onlara kim ekmek ve aş gönderecek?
6. Evleri yıkıldı. Orası bizim kuzey bölgemiz kadar soğuk değil ama yine de kış var, yağmur var. Nerede barınacaklar? Onlara çadır göndermemiz gerekmez mi?
Yüce Kur'ân biz Müslümanları hayır işlerinde, salih amellerde yarışmaya (müsabaka etmeye) çağırıyor. Bu gibi yardımlar en güzel ticarettir. Mazlum (zulme uğramış) bir Müslümanı doyurursun, tedavi ettirirsin, ona başını sokacak bir barınak bulursun, cebine harçlık koyarsın, yetimlere koruma ve şefkat elini uzatırsın, dulları himaye edersin... İşte bunlar Allah ile yapılmış ticaretlerdir. Biz şimdi dehşetli bir imtihan (sınav) veriyoruz. Bağırdık çağırdık ama maddî ve parasal yardım yapmadık... Nerede kaldı İslâm kardeşliği, nerede kaldı bizim hayırseverliğimiz, nerede kaldı bizim sınavımız?
Her şey devletten, Kızılay'dan, Kızılhaç'tan beklenmez. Gazze felaketi için topyekûn bir yardım kampanyası başlatılmalıdır.
Bunları yazmak ne kolay... Bunları yapmak ne kadar zor...
Paranın düşmanı çoktur.
Yardım toplanır... Bu paranın bir kısmı ile birtakım yardımseverler uçaklarda seyahat ederler, beş yıldızlı otellerde konaklar, bir yığın masraf yaparlar. Bendeniz böyle masraflara taraftar değilim.
İstanbul'dan banka veya posta ile Ankara'ya 200 lira zekat göndereceksin. Gönderme masrafını (10 lira...) 200 liradan kesemezsin. Zekat parası aynen gidecek, gönderme masrafı külfeti gönderene aittir.
Bugün ülkemizde zekat konusunda çok suiistimal yapılmaktadır. İlmihal ve fıkıh bilgileri olmayan bir kısım saf Müslümanların zekatları fıkha ve şeriata aykırı olarak toplanmaktadır. Birtakım naylon müctehidler ve sahte müftüler "olur olur... caizdir efendim..." diyorlar ama Müslümanların zekatları verilmemiş, zekat borçları ödenmemiş oluyor.
Bir ara bu konuda hayli yazdım, bazı zekat simsarlarının da hayli hakaretine maruz kaldım. Olsun... Müslümanlar zekatlarını nasıl, nereyle, kimlere vereceklerini iyi bilsinler.
Sırası gelmişken tekrar ediyorum: Tüzel kişilere zekat verilmez... Zekatınızı yerli yerinde vermez, şuna buna kaptırırsanız, zekat borcunuz ödenmiş olmaz...
Fıkha ve Şeriata göre zekat öncelikle kimlere verilir?
1. Müslüman fakirlere verilir.
2. Müslüman miskinlere verilir.
3. Talebe-i ulûma verilir.
Zekat parasıyla cep telefonu kontörü alacak olana, otomobiline benzin doldurtacak olana, sigara satın alacağa verilmez.
Ülkemizde aç, perişan, sefil Müslümanlar vardır. Şu soğuklarda yakacak odunu kömürü olmayanlar var. Geçen yıllarda resimlerini gördük, çöplüklerden ekmek ve pide toplayanlar var, zekat öncelikle bunlara verilmelidir.
Yine Gazze'ye dönelim... Oradaki mazlum kardeşlerimiz için büyük miktarda para toplansa bile teşkilat, plan program, vicdan yoksa bu paraların bir kısmı yerli yerinde harcanmaz, israf olur.
Hazret-i Ömer bir kabilenin mensubu olan topluluğa sormuş: Sizin orada ne var ne yok?.. İyilik güzellik var ama develerimiz uyuz oldu, olumsuz bir o husus var. Peki ne yapıyorsunuz? Çok sâliha ihtiyar bir kadın var, o müessir dualar okuyor... cevabını vermişler. Hazret-i Faruk "O kadıncağızın dualarına biraz da ardıç katranı katsanız fena olmaz..." buyurmuş.
Protestolar, mitingler, feryatlar... Hepsi lazım, hepsi güzel... Lâkin bunların içine gerekli miktarda somut ve etkili yardım da ilave etmeliyiz.
Allah ile ticaret yapmak...