Kim suçlu
Vatandaş otomobil kullanırken burnunu kâğıt bir mendille siliyor, mendili yola atıyor. Bu hareketin tahlilini yapalım:
1- Bunu yapan görgüsüz, terbiyesiz, ahlâksız bir kimsedir.
2- Asıl suçlu kimdir?.. Vatandaşa ahlâk, terbiye, görgü, temizlik eğitimi veremeyen devlettir. Sonra Millî Eğitim sistemidir. Ailesidir, toplumdur, vatandaş Müslüman’sa Diyanet İşleri Başkanlığı ve öteki özel diyanetlerdir. Vazifelerini ihmal etmişler adamı yetiştirememişlerdir.
3- Singapur’da böyle bir şey düşünülemez.
4- Dünyanın en temiz ülkesi olan Japonya’da böyle bir görgüsüzlük yoktur. Japon okullarının ilk üç senesinde çocuklara ahlak, kibarlık, görgü, selamlaşma, iyi vatandaş olma eğitimi verilir, kültürü kazandırılır.
Bizde piknik yapılan mekânların, akşam dönerken pislik içinde bırakılması milli kusurlarımızdan biridir. Bunda da devlet ve eğitim suçludur.
İslam’da yol hukuku vardır. Şuabü’l-İman kitabında yazılıdır, iman şubelerinin birincisi La ilahe illallah demek, sonuncusu da yolda gelip gidene zarar veren bir nesneyi kaldırmakmış.
***
Bendeniz TV seyretmiyorum. Hastanedeki odamda TV cihazı vardı. Spikerler, sunucular, kodamanlar, önemli-önemsiz şahsiyetler, politikacılar, belediyeciler gece gündüz konuşup durdular. İstisnası olabilir ama genelde Türkçeleri hiç parlak değildi. Üç beş yüz kelimeden oluşan ahenksiz, musikîsiz bir lisanla tekellüm ediyorlardı. Onları dinlerken İngiliz GeoffreyLewis’in “Trajik Bir Başarı: Türk Dil Devrimi” kitabını düşündüm.
Edebî, zengin, ahenkli Türkçeyi kurtarıp ayakta tutamazsak, Türkiye’yi kurtarıp ayakta tutmamız mümkün olmaz.
Hatta Müslüman kesimin kalburüstü kaymak tabakası zengin Türkçeye vakıf ve sahip olmazlarsa dinlerini koruyamazlar.
Sığırdili, leylek takırtısı ile yüksek kültür, yüksek düşünce olmaz.
***
Kaynak suyu içenlere: Şişesinin üzerindeki etikette sertliği vasıfları anlatılan sudan iki bardak içtikten sonra, midenize taş gibi oturuyorsa bilin ki o su etiketteki kaynağın suyu değildir. Arıtılmış artezyen suyu olabilir.
Kaliteli suların özellikleri:
1- İnsanın, içtikçe içesi gelir.
2- Şişkinlik hissi vermez.
3- Mideye taş gibi oturmaz.
4- Su kültürüne ve damak zevkine sahip olanlar tarifi çok zor olan bir haz ve lezzet alırlar.
Kalitesiz ağır suları iyi su diye satanların ve onlara göz yumanların Cenab-ı Hak belâsını versin.
Çocukluğumda ve gençliğimde İstanbul’da ne sular vardı. Çırçır suyu kurşun mühürlü cam şişelerde satılırdı. Her bakkaldan satın alabildiğimiz Taşdelen Suyuna ne oldu. Ahhh… Çubuklu Suyu!..
Rahmetli üstat muallim Mahir beyefendi sudan anlayan bir İstanbul efendisiydi. Bir bardak içtiğinde notunu verirdi.
Ekmekleri, suları bozdular. Havayı kirlettiler, gıdalarımızı kimyevi madde koruyucu ve boyalarla zehirlediler. Vah başımıza gelenler…
***
Şimdiye kadar kaç defa yazdım. Milli eğitimimizi düzeltemezsek Türkiye düzelmez. Düzelmeyen, düzelemeyen, düzeltilmeyen bir ülkenin bekası tehlikeye girmiştir.
***
Diyanet İşleri Başkanlığı’na:
Evvela arz-ı hürmet ve selam ederim…
Saniyen Ramazan’da İstanbul’da bu sene de bir kitap fuarı açılacaksa geçen seneki hataların yapılmamasını temenni ederim. Kitap Fuarı nerede yapılacaksa haftalarca önce halka duyurulmalıdır. Geçen sene birkaç yayınevi hariç, yayınevlerinin büyük kısmı ya zarar etti ya da umduğunu bulamadı. Bendeniz bir köşe yazarı olarak fuar hakkında bir tanıtım kaleme alabilirim. Lâkin tenezzül buyrulup tarafıma bilgi verilmelidir.
***
Doktorlar birçok şeyi yememi yasakladılar, sıkı perhiz yapmamı tembih ettiler. Bundan sonra her türlü tatlı, börek, unlu madde ve pilavdan uzak durmalıymışım. Yağsız et tavuk yememe, yağlı balık yememe izin verdiler. Bu da bana yeter. Peki canım tatlı çekerse ne yapacağım. Eski yediklerime sayarım.
***
Hırslar ikiye ayrılır: Dünyevî ve uhrevî hırslar.
Dünyevîlerin hemen hepsi kötüdür. Makbul, iyi güzel hırslar nelerdir?
1- İlmi, irfanı, imkânı yeterli ise bizzat doğrudan doğruya İman İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat ve Ümmet hizmetleri yapmak.
2- Kendisi bunları doğrudan doğruya yapamayacaksa gerçekten ve hakkı ile yapanlara destek vermek.
3- İnsanî hizmetler yapmak, fakir ve muhtaçlara yardım etmek.
4- Kültür hizmetleri yapmak, bilgisiz bir cahile onu uyaracak aydınlatacak bilgilendirecek içinde hiçbir yanlış bulunmayan çok faydalı lüzumlu kitap ve kitapçıklar risaleler hediye etmek.
Bütün hayırlı hizmetlerin Allah rızası için yapılması gerekir. İhlâs olmazsa hizmet lafta ve yüzeyde kalır. Yapana faidesi olmaz.
***
Cadde boyunca en az yüz vasıta nizamlara aykırı olarak park etmişti. Bunların beş tanesi taşıyıcı ile çekildi. Sahipleri maddi zarara uğratıldı, üzüldü. Bu beş aracın çekilmesi ile trafik hiç ama hiç rahatlamadı. Bu işten faydası olan Trafik Vakfı oldu. Haaa unutmadan şunu da söyleyeyim: O yüz araç içindeki en lüks, en şatafatlı arabalardan biri bile çekilmedi. Ne olur ne olmaz belki dişli bir kodamanın otosu olabilirdi.