Boşların Ramazan Talimatnamesi
İçi boşların Ramazan talimatnamesi:
1) Bağırtlakların seslerinin daha cırtlak olması için ses cihazları ince makina yağı ile yağlanacak.
2) Şadırvan musluklarının contaları değiştirilecek.
3) Ramazan pidelerinin susamlı mı yoksa çörek otlu mu olması konusunda kesin karara varılacak.
4) Filancaların seslerinin yanık çıkması için iftarda ekolojik yumurta içirilecek.
5) Benim iftarım mı daha lüks, daha şatafatlı, daha israflı; yoksa seninki mi yarışmaları yapılması.
6) Açlık ayı Ramazan’ın tokluk ve tıkınma ayına dönüştürülmesi.
7) On bir ayda olduğu gibi Ramazan ayında da bir araya gelinmemesi, eski bölünmüşlük ve tefrikanın devam ettirilmesi.
8) Kışırda yüzeyde kalınması, içe deruna inilmemesi.
9) Kur’an’a, Sünnet’e, Şeriat’a, fıkha göre zekât almaya hakkı olmayanların zekât toplaması.
10) Ağır tatlıların üzerine bir de kaymak veya dondurma konulması.
Bunlara benzer şeyler…
**
Eskiden din hürriyeti yoktu. Dindarlara baskılar yapılıyordu, dinsizlik vardı; şimdi din hürriyeti var. İnançlarından, dini kanaatlerinden dolayı kimseye zulmedilmiyor ama nedense yine dinsizlik var.
**
Egemen azınlıklar, vesayet rejimi taraftarları resmi ideoloji holiganları kolay kolay pes etmezler. Şu anda şartlar müsait değildir ama ilk fırsatta darbe teşebbüsü yapabilirler. Fransa’daki sarı yelekliler gibi, eski GEZİ kalkışmasına benzer fesat hareketlerine teşebbüs edeceklerdir. Bunun için, beyinlerini yıkadıkları yaşı küçük öğrencileri kullanacaklardır. Gafil olunmaya.
**
Pandora’nın kutusu açılmıştır, artık kapanmaz. Mehdi’nin zuhurundan ve akıl almaz dehşetli hadiselerin vukuundan sonra yedi yıl boyunca huzur ve sükun gelir ama ondan önce gelmez.
**
Dünyayı yalancı bir cennet haline getirmek isteyenler büyük hata ediyor. Tarihte düzgün, huzurlu, güvenli, insanların çoğunun mes’ud yaşadığı devirler olmuştur ama ahir zamanda fitne fesat, nifak şikak, isyan tuğyan çoğalır. Gafil Avrupa 1939’dan 1945’e kadar savaş yangınları içinde perişan oldu. Ne gövde üstünde baş ne taş üzerinde taş kaldı. Derin gafilleri uyarmak imkânsız denecek derecede zordur. Selim akla sahip olanlar tedbir alsınlar. Alacak tedbirleri varsa…
**
Ahir zamanda Melhame-i Kübra savaşı cereyan ederken ben yüksek bir tepeden seyrine bakarım diyen gafil ender gafil adama: Savaşı bütün detayları ile görmen için sana bir dürbün verelim mi? Ha dikkat et, başına bir atom bombası düşmesin.
**
Hastahaneden çıktıktan, biraz dinlendikten sonra bir gün kuşluk vaktinde İstanbul’dan çıkıp Babaeski’ye gideceğim. Öğle yemeğini (perhizime dikkat ederek) Belediyenin karşısındaki lokantada yedikten sonra, adını unuttuğum dere civarında çay veya kahve içeceğim. Trafik yoğunlaşmadan inşallah eve döneceğim. Seyahat, sağlık kazandırır. Orada kaç yıl önce tekerlekli arabada bumbar dolması satan esnaf görmüştüm. Perhizim dolayısıyla artık bumbar dolması yiyemem. Dere kenarında şaheser bir Osmanlı köprüsü vardı. Şehirde fazla tarihi eser kalmamış. Cedit Ali Paşa Camii bunlardan biri. Oraya gidince mutlaka ziyaret edilmeli.
**
Bugünkü bazı cihaz ve yenilikler bundan kırk-elli yıl önce tahayyül ve tasavvur bile edilemezdi. Realite bilim-kurgu kitaplarını aştı. Cep telefonları, dijital fotoğraf makinaları, bilgisayar, internet daha neler neler… Teknik ilerleme var mı, elbette hem de çok var lakin irfan, bilgelik, ahlak, ilerlemekten geçtim hızla sukut ediyor (düşüyor, geriliyor.)
**
Çocukluğumun Türkiye’sinde halkın çoğunun doğru dürüst ayakkabısı yoktu. Kırsal kesimde çarıkla gezilirdi. Çarığı olmayanlar yalın ayak… Ayakkabı sahipleri, onlar eskiyince yırtılınca, altları delinince atmazlar, tamir ettirirler, yeni pençe yaptırırlardı. Ayakkabılar aşınmasın diye altlarına kabara çivileri çakılırdı. Yeni bir gömlek aldığınız zaman yedek yakasıyla birlikte verirlerdi. Yaka eskiyip yırtılınca atmak yok, yakası değişecek.
**
Ramazan, açlıkla terbiye ayıdır. Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Oruç tutunuz, sıhhat bulasınız” buyurmuşlardır. Bu mübarek ayı tıkınma, oburluk ayı haline getirmek Müslüman’a yakışmaz.
**
Bakalım önümüzdeki Ramazan’da fazla kilolarımızı atabilecek miyiz? Yoksa birkaç kilo daha mı alacağız?
**
Hattat Profesör Süleyman Berk Beyefendi lütfedip ziyaretime geldi. Kendisi Zeytinburnu Belediyesi’nde kültür işleriyle meşgul oluyor. Mezkur belediyenin yayınladığı büyük boy “Z” dergisinin 3’üncü sayısını getirdi. 552 sayfa harika bir dergi. Böyle üstün kültür hizmetleri yapan eski Zeytinburnu, yeni Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın Beyefendi’yi tebrik ediyorum.
**
Lisanımızdaki atasözleri ve deyimler hikmet hazineleridir. Bunların biri “Ne oldum deme, ne olacağım de” sözüdür. Tarihten misaller vererek yüzlerce sayfalık şerhi yapılabilir. Ne oldum diyenler, ne olacağım sorusunu sormayı ihmal etmesinler.
**
Ankara’ya gidersem Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin türbesini ziyaret edeceğim. Sonra Saman Pazarı’ndan yukarıya kaleye çıkacağım. Yükseklerden Yenişehir tarafına öfkeli öfkeli şöyle bir bakacağım. Bir işim yoksa modern Ankara’ya gitmem.
**
Beyit: “Mazhar-ı feyz olamaz düşmeyince hake nebat / Mütevazı olanı rahmet-i Rahman büyütür.”