Hokkabazlık
Karadayı “Böyle hokkabazlık görmedim” diyor. Tuncay'ın iddiaları için.
Bunun yeni mi farkına vardınız paşam! O iddialardan habersiz olamazsınız. O zaman neden bu iddiaları cevaplandırmadınız?
Ben haftada 5 gün, günde beş kez mahkemeye çıkartılıp sanık sandalyesine oturtulurken, o iddialar karşısında niçin sesiniz çıkmadı?..
Muhbir sizinkilerdi çünki değil mi? Arkası arkasına sizinkiler suç duyurusunda bulunuyordu.
40 yıldır kesintisiz sanık olarak çağrıldı mahkeme koridorlarında adım! Ve Karadayı, biliyor musunuz ben hiç içeri girmedim..
12 Mart'ta, Milli Nizam davasından mahkeme huzuruna çıktım ilk kez.. 16 yaşında, sokakta izinsiz duvar gazetesi çıkardığım ve bir derneğin üyesi olduğum için jandarma karakoluna çağırıldım.. Ceza davaları değil ama, hukuk davalarında beni 5 kez mahkûm ettiniz.. İlki Bahriye Üçok davası.. Ben haklıydım. Sonunda kadıncağızın işini çeteciler bitirdiler.. Sonra Koman, JİTEM konusunda “Ya bilmiyor, ya da yalan söylüyor” dediğim için beni mahkûm ettirdi.. Gerçeği artık herkes biliyor. Ben haklıydım aslında.. Meşhur Şişli Terakki davası.. Yazmadığım bir yazı yüzünden mahkûm oldum, Yargıtay da onadı. Dava şimdi AİHM'de.. Bilal Kartal'a ve bu kararda imzası bulunan İstanbul Sirkeci'deki hakime hanıma ve yüksek yargı mensuplarına saygılarımı sunarım!? Bir gün bu davanın sırrı da ya bir insaf sahibinin ifadeleri ile ya da dinlemeye takılan telefon görüşmeleri sonucu çıkar ortaya.. Görünürde her şey yolunda. Verilen karar Yargıtay'da onanmış.. Eee, şeriatın kestiği parmak acımaz değil mi? Yüce yargı öyle buyurmuş.. Kanun devletinde bile olmaz böyle bir şey. Kaldı ki, “hukuka uymayan yasa suç aletidir” denmiştir.. Tuzu kokuttu sizinkiler be paşam, tuzu kokuttu! Asıl hokkabazlık bu!
Güven Erkaya davasına gelince, o da öyle, ya telefon dinlemeye takılmıştır, aile, avukat, yargıçlar arasındaki görüşme ya da birileri bir gün konuşur.. Daha hesabımız bitmedi.. Daha sıra Erkaya'ya gelmedi..
312 General davasının arkasındaki derin gerçek de çıkacak daha ortaya.. Başka davaların arkasındaki yargıya müdahale örnekleri de..
Yalçınkaya ya da YARSAV Başkanının, Barolar Birliği Başkanının, Yargıtay Başkanının o zaman ne diyeceğini merak ediyorum..
Hukuk komedisi bir sürü dava var ajandamda..
Hiç kimsenin bunlar olurken sesi çıkmadı.
Şimdi, yargının itibarı, ordunun itibarı diyorlar.
Meclis'in, hükümetin, siyasi partilerin, gazetelerin, gazetecilerin hiç mi itibarı yoktu..
Şimdi ortaya çıkan gerçekler karşısında ordudan irtica gerekçesi ile ihraç ettiğiniz isimleri geri çağıracak mısınız, özür dileyecek misiniz? Çünki ihraç ettiklerinizin bir kısmının sicilini tanzim edenler Ergenekoncu çıktı paşam.. ASDER üyelerinin ihracı ile ilgili (hokkabazlıklar konusunda demeyeceğim) yapacak bir şeyiniz yok mu? Hani sizin döneminizde oldu da bütün bunlar. O fişlemeler, o 28 Şubat rezaletleri.. Hiç mi farkına varmadınız olanların, o zaman orada niye oturuyordunuz, farkındaysanız niye bir şey yapmadınız?
Bu kadar yolsuzluk, usulsüzlük, cinayet, gasb, hırsızlık, çeteleşme iddiasına muhatap olan hangi kurum var Türkiye'de? Böyle bir şey hangi kurumda gerçekleşseydi, o kurum ne olurdu? Peki neden hâlâ yargı sessiz? Neden Meclis bu işleri soruşturmuyor?..
Ele geçen bombalar daha ne ki? Geçen gün bir Gazze gösterisinden geliyorum, yanıma yaklaşan biri diyor ki: “Bu ortaya çıkan ne ki.. Yeraltındaki silah depoları, arşivler ele geçmedi daha. Daha Maraş, Sıvas, Bolu/Gerede, Afyon, Balıkesir, Adana, Diyarbakır, Trabzon'daki, Kayseri'deki depolara ulaşılmadı. Askeri birliklerin içinde, ya da meskun bölgelerde, yeraltında özel mekanlar var, toplu mezarlar var” diyor..
Olanlara bakınca inanacağı geliyor insanın..
Deli saçması gibi görünen birçok şeyin gerçek olduğunu gördük..
Özbek komutanın Cip’i de Ergenekonun çıktı. Raşit Dostum da Afgan Ergenekonuymuş meğerse..
Ergenekon konusunda daha yolun başındayız.. Daha Demirel'e, Denktaş'a, Cindoruk'a, Evren'e, Yılmaz'a, Çiller'e, Bir’e, Özkasnak’a, Silahçıoğlu'na bile sıra gelmedi.. Daha Koman'ın ifadesi alınmadı.. Daha Ağar konuşmadı.. Daha Doğramacı'nın adı geçmiyor.. Daha sıra Koç'a, Doğan'a gelmedi..
Özkök geçen gün, “Devlet eliyle tehdit edildim” diyor. Sayın Özkök, peki dün gazeteleriniz, televizyonlarınızla beni tehdit ederken, terör estirirken iyi miydi? Beslediğiniz kargaların bir gün sizin de gözünüzü oyacağını düşünmeniz gerekmez mi idi? Tetikçi gazetecilerin, gazetelerin vardı. Gözcü-Sözcü neyin nesi idi? Şikayet ettiğiniz güçlerin o gün amiral gemisi olarak yayın yapmıyor mu idi medianız..
Bekleyin, daha neler göreceksiniz!..
Daha eklemlenmiş media ve STK'lara, odalara, sendikalara, emekli asker derneklerine, kulüplere, localara, kurullara, vakıflara, kurumlara, yarı resmi kurumlara gelmedi sıra..
Tetikçiler haberleşemiyor, para akışı durdu. Güvendikleri dağlara karlar yağmaya başlayınca kimi elindeki bombaları bırakıp kaçıyor, kimi toprağa gömüyor.. Ricat başladı.. Etki ajanlarının baskılarından kurtulup kendi vicdanları ile baş başa kalınca konuşmaya başladılar, haberiniz olsun! Arkasından kendi aralarında, mal kavgası ve karşılıklı suçlamalarla kanlı bir hesaplaşma başlayabilir.. Dünki “silah arkadaşları” bu kez silahları suç ortaklarına çevirebilir.. Sonra da birileri “benden sonrası tufan” diye düğmeye basabilir..
Bu aşamada darbe-marbe olmaz. Herkes kendini kurtarma peşinde. Evren hastalandı, Dalan da.. Tolon hapishaneden hastahaneye çıkma çabasında. Hani oradan da GATA’ya filan.. Ha! Bu arada bizim Tolon davası devam ediyor hâlâ. Adam 1. Ordu komutanı, adam, suç duyurusunda bulunan kişi.. Aynı zamanda da, yargılamayı yapan mahkemeye dilediği bir kişiyi üye atama yetkisine birkişi.. Verilen kararı beğenmezse emirle temyiz etme yetkisine sahip. Karadayı peki siz yargı adına böyle (Hokkabazlık demeyeceğim) bir şey gördünüz mü?
Benim başıma gelen, sizin başınıza gelseydi ne yapardınız?
Benim başıma gelenlerin sebebi sizsiniz Karadayı!
Tamam size de haksızlık yapılmasın, ama bana da..
Bilal Kartal'ı, Erkaya ailesini tanır mısınız? Bilal Kartal'a bir de benden selam söyleyin lütfen. Sorun bakalım, bu işler nasıl oluyormuş, size anlatsınlar.. Çevik Bir de bilir bu işleri, basına andıçlar, yargıya müdahaleler, YÖK’e talimatlar.. Daha neler neler?
Sahi Encümeni Daniş bu olanlardan habersiz miydi? O zaman neyi danışıyordunuz ki, aranızda.. İrtica da, terör de yalandı değil mi, “Bizim çocuklar”ın işiydi bütün bu olanlar değil mi? “İyi çocuklar”ın işi..
Yanılıyorsunuz paşam! Ergenekon yayınları devlete zarar vermiyor, devletin arınmasına sebeb oluyor. “Kol kırılıp yen içinde kalmamalı” paşam. Sonra kangren olur, çolak asker savaşamaz paşam! Asıl askerin yasama, yürütme ve yargıya müdahaleleri, yani Ergenekonvari yapılanmalar devlete zarar veriyor! Bunların konuşulmaması, yazılamaması..
Mızrak çuvala sığmıyor komutanım..
İttihatçıların Osmanlı'ya yaptığını, siz cumhuriyete yaptınız.. Yazık değil mi bu ülkeye, bu halka.. Bu kan ve gözyaşına, açlığa, sefalete..
Konuşmayın bari.
Susun!
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.