Nasıl da işi sulandırmak istiyorlar…
İtirafçılardan bazılarına çoktan “deli” damgasını vurdular bile…
Ekrandan teşhis: Müthiş, görülmemiş bir maharet…
Hele bir de teşhisi yapan psikiatr değil de bir avukatsa…
“Ergenekon avukatı…”
Baş avukatlığa Sayın Baykal’ın soyunduğunu dikkate alırsak bir nevi meslekdaşları…
Nasıl da alarga yorumlar yazıyorlar…
Mizah karıştırıp işi hafife almaya çalışıyorlar.
Fakat mızrak büyük…
Ve de ucu çok keskin bu kez…
Hiçbir çuvala sığmıyor.
Toprağın kustuğu lav silahları, Büyükçekmece’de yola atılan uçaksavar mermileri, ordu malı mühimmat kimsenin dikkatinden kaçmıyor.
Sayın Baykal’la birlikte en mahir “avukat”ların bile savunması boşa gidiyor.
Ötekiler neyse ne de, koskoca tarihi olan bir partinin ne hale getirildiğini insan ibret ve dehşetle seyrediyor!
•
Buna ne buyurursunuz?..
“Canım adam zırdeli…”
Ya öbürüne?..
“Canım, ajandır o…”
Berikine?
“İntikam alıyor,”
Neyin intikamı?
“28 Şubat’ın tabii.”
İyi ki hatırlattınız.
Sahi “Demokrasiye balans ayarı” yapmak için millet malı tankları, milleti tehdit için Sincan’dan geçiren iradenin sahipleri nerede?
Yasadışı “biringler”i ayakta alkışlamak suretiyle laikliği koruyan gazeteciler, yazarlar, politikacılar, sendikacılar, oda-moda başkanları neredeler?
“Kurşun atan da kurşun yiyen de vatansever” edebiyatını yapanlar neredeler?
Emir-komuta zincirine uygun siyaset yapanlar nerede?
“28 Şubat” dediğimiz o en acımasız, en ilkesiz ve en antidemokratik süreci kimler tezgâhlamıştı?
Amaçları neydi?
O sırada Ergenekon çetesi nerelerdeydi?
Bütün bunlar iç içe geçmiş halkalar değil mi sanki?
Biri aydınlanmadan ötekisi aydınlanamıyor!
•
Susurluk da var…
Bir Mercedes otomobil ve bir kamyonun tokuşmasından doğan bir hilkat garibesi…
Ne idüğü belirsiz bir süreç…
Yine eşkıyalar, politikacılar, polis şefleri, mafya bir arada…
Bir alaca karanlık kuşağı daha...
•
Şimdi ne yapıyorlar, “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” kampanyası çerçevesinde ışıklarını yakıp söndürenler…
Neden Ergenekon’u “ti”ye alıyorlar?
“fasafiso” demeye getiriyorlar?
Hani toprak silâh kusmasa, neredeyse rüya gördüğümüzü düşüneceğiz…
Hayrolsun inşallah!