Vakit’teki “derin kalem” kim?
ASDER Başkanı Tanrıverdi paşanın Özel Harp paşası olduğunu biliyor muydunuz?
İşte birilerinin sağda-solda, internet mediasında yaymaya çalıştığı büyük sır bu..
Geçen gün Nevzat Tarhan da yazmıştı bunu. ASDER çevresinde Tanrıverdi paşanın askeri görevini bilmeyen var mı?
Peki Vakit’in Amerika’dan maaş alan yazarı kim?
Kafanız karışmasın hemen. Tabii Merve Kavakçı.
Peki Amerikan meclisinin açılışında Kur’an okuyan şeriatçı Prof. kim?
Merve Kavakçı’nın babası..
Peki Mustafa Erdoğan Sürat kim ya da Adnan Hoca?
Vakit’te herkes var. Erbakancı da Muhsin Yazıcıoğlu taraftarı da. Muhsin Yazıcıoğlu’ndan biraz eşelerseniz Çatlı’ya bile ulaşabilirsiniz..
Mesela Namık Kemal Bingöl benim umre arkadaşım..
Birileri sapla samanı karıştırıp zihinleri bulandırmaya çalışırken bu tür iddialar ortaya atabiliyor.. Kaldı ki, biri dün birçok şey yapmış olabilir. Bugün farklı bir yerde olabilir..
Bu gazetede bir zamanlar Demirel’le çok iyi ilişkiler kuran Mustafa Kaplan da vardı, Selahaddin Eş de..
Hüseyin Üzmez’den Müslüm Gündüz’e de ulaşabilirdiniz, Ergenekonculara da..
Benim üzerimden Şanar’a da ulaşabilirsiniz mesela.. Bir sürü başka solculara da.. Tanıdıklarımın listesinde olmayan yok ki.
Aytunç Altundal’la ilişkilerim üzerinden Vakit için bir künye okuması yapacak olursanız nereye çıkar bu kapı?
Vakit’in yazarlarından biri gitti AK Parti’ye danışman oldu, Sibel Eraslan’ın eşi AK Partili bir belediye başkanı..
Vakit’te sıkı Saadetçiler, Erbakancılar da var! Yalçın Turgut Büyük Doğu’cu.. Abdullah Birisi, farklı birisi..
Tanrıverdi Paşa’nın Özel Harp’te çalışması ile Ergenekon arasında birebir ilişki yok..
Tamam, Özel Harp NATO tarafından kuruldu, parasını da Amerika ödedi. Soğuk savaşta, Rusya Anadolu’yu işgal ederse işgal altındaki topraklardaki direnişi örgütlemek için özel harpçiler yetiştirdi ve silahlar depolandı..
Adnan paşa bu projeye atandı ve bu projenin bilinen-görünen yanında görev yaptı..
Kaldı ki, bana göre bu yapı zaten başından beri sorunlu idi..
Ama bu arka planın bir ara yüzü vardı, bir derin yüzü, bir de ön yüzü..
Derin yüzde Amerika vardı. Ara yüzünde ise başka birimler..
Rusya dağıldıktan sonra, bu yapının tasfiye edilmesi gerekiyordu.. Ama olmadı, ara yüzdekiler bu yapının insan kaynaklarını ve silah depolarını kendi çıkarları için kullanmaya devam ettiler..
Ergenekonvari yapılar işte bu yapı..
Ergenekoncular için işin can sıkıcı yanı, bu kadroların ihraçlarının ardından bunların büyük sermayeye danışman olmak yerine ASDER’i kurup farklı kulvarlarda yollarına devam etmeleri.. Yani Ergenekon’un dışında kalmaları. Ellerini kana bulamamaları..
Şimdi bu insanlarla ilişkilerimiz, diyaloğumuz yüzünden bizi suçlamaya kalkıyorlar. Akıllarınca bizim de şaibeli bir konumda olduğumuzu, “sistem içi” olduğumuzu anlatmaya çalışıyorlar..
Kimbilir belki aramızda da sureti haktan gözüken birileri vardır.. Her yerde de olabilir bunlar.. Birileri için rutin bir görevdir, birileri ise ajan provokatör, tetikçi olarak orada bulunuyordur.. Bunlar bataklık gülleri gibi her yerde var, ama bunlar daha çok, daha münbit bir alan olan kartel içinde yuvalanmışlardır..
Ne yani, Merve hanım Amerika’da öğretim üyeliği yapmayacak mı? Maaş almayacak mı?
Ne alakası var şimdi söyledikleriyle Merve hanımın yaptığı işin?
Amerika’da yaşayan herkes ajan mı?
Amerikan vatandaşı olmak suç mu? Malcolm X de Amerikalı idi..
Orada da namuslu ve namussuz insanlar var..
Vakit’teki çoğulculuk, kartelden daha fazla.. Özgürlük limitleri de. Elbette eksiklikler ve yanlışlıklar dün de vardı, bugün de var, yarın da olacaktır. Hiçbirimiz masum değiliz ve insan olan her yerde hata da olabilir..
İnsanlar iyiyken kötü de olabilir. Malcolm X uyuşturucu işi yapıyordu, cahil, kaba, kötü biriydi. Sonra mükemmel bir insan oldu..
Kötü biri doğru da söyleyebilir, iyi biri yanlış da yapabilir.
Bize düşen, sözü dinleyip doğrusuna uymaktır..
Bir kişi ya da topluluğa olan öfkemizin bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerekir..
Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, bizim mazlumdan yana olmamız gerek.. Adil şahitler olmamız gerek..
Mevlana’nın dediği gibi; önce söze bakalım söz mü diye, sonra söyleyene bakalım adam mı diye!
Unutmamak gerekir ki, ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı.. Sakın sizi Kur’an’la / Hakikatle, yalanı gerçeğe katıp aldatmasınlar.. Bataklık güllerinden kaçının.. Fasıklar size bir haber getirdiğinde önce inanmayın, ihtiyad edin, araştırın..
Birileri sap ile samanı birbirine karıştırmak, gerçekleri saptırmak, bazı ciddi iddiaları sulandırmak için, daha önce tıpkı Sabatay meselesinde olduğu gibi yeni takdikler deniyor..
Hani bunları açık açık yazmak, konuşmak lazım ki, birileri dedikoduların arkasına saklanarak ima yollu da olsa, kafaları karıştırmasın..
Bizim bilmediklerimiz de olabilir elbette. Hani varsa, onları deşifre ederlerse biz de öğrenmiş oluruz.. Yoksa Merve Kavakçı’dan, “Amerika’dan maaş alan Vakit Gazetesi yazarı kim?” sorusunun cevabı çıkmaz..
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.