Şeytana rahmet okutturan canavarlıklar
Bu mağrur ve bencil dünya, her zaman kendisini medeniyet kürsüsünün biricik hatibi, ilim ve düşünce hayatının en aldatmaz rehberi görmüş; dolayısıyla da herkesi cehaletle, barbarlıkla karalamış; tabiî, ona göre, bu cahil ve barbar yığınların (!) hakk-ı hayatı ve hikmet-i vücudu olmadığından, onları ortadan kaldırmada da beis görmemiştir.
Görmemiş ve bu vahşî, bedevî -gerçek vahşîler ve bedevîler zamanın tefsiri içinde ortaya çıkacaktır- milletlerin içişlerine karışmış; bu karışmayı da medeniyet ve demokrasi, -bunca zulüm ve şenaate vize veren bu ucubeler de ne ise- hamleleri saymış; kan dökmüş, kan içmiş, ülkeler yakıp-yıkmış, idare şekillerine müdahalede bulunmuş ve kendi içindeki boğuşmaları aşabildiği ölçüde hemen her zaman başkalarıyla uğraşmış, sonra da bütün bunları, bir fazilet ve insanlık mücadelesi gibi göstermeye çalışmıştır.
İhtimal ki, bugün hâlâ o, sebebiyet verdiği katliamları, çiğnenen ırzları, pâyimâl olan namusları, gizli-açık yağmaları, bir temaşa zevki içinde seyretmekte ve bu temaşadan da, arenalarda ma’sum insanları, vahşî hayvanlara parçalatan nâpâk soyu kadar olsun teessür duymamaktadır.
Bir zamanlar Orta Asya ve Balkanlarda, tarihin en utandırıcı, en zalim tahrip ve yağmalarını gerçekleştiren bu ikiyüzlü dünya, mübarek soyumuzun bize emanet ve hatırası olan bu ülkeleri bir baştan bir başa, günahsız insanların gözyaşları, tâli’siz nesillerin al kanlarıyla suladığı gibi, şimdilerde yeni ilâve, yeni sistem ve farklı usullerle insaniyet perverliğini, ruh asâletini (!) bir kere daha gözler önüne serdi ve kendini ispatladı.
Ah uğursuz insanlık! Sen, hem de medeniyet, demokrasi, hürriyet ve insan hakları gibi kelimelerin, dilden düşürülmediği ve edebiyatının yapıldığı bir çağda, binlerce ma’sum çocuk, tâli’siz genç ve bedbaht yaşlıların, bir kısım modern cellatlar elinde böyle parçalanıp doğranmasına sessiz mi kalacaktın?
Şeytanlara rahmet okutturan bu canavarlıklara alkış mı tutacaktın? Nerede Batının yüksek tirajlı gazeteleri! Nerede Times’lar, Washington Post’lar, Le Figaro’lar, Independent’lar, Le Monde’lar, Tribune’ler, Daily Telegraph’lar! Nerede insanlık için intişar ettiğini dilden düşürmeyen büyük mecmualar! Nerede Observer’lar, Stern’ler, Newsweek’ler, Reader’s Digest’ler! Nerede dünya radyo ve televizyon kurumları! Bütün bunlar niçin sustular? Ve yazarken de mazlumları hakir görüp zalimlere “bravo” çektiler!
Aman Allah’ım! Meğer menfaat hırsı, çıkar düşüncesi, İslâm düşmanlığı ve küfür yobazlığı, insanları ne seviyeye düşürüyormuş? Biz hem muhteşem devirlerimizde hem de tâli’imize yenik düştüğümüz dönemlerde insanları hep aziz bildik, aziz tanıdık; başkalarının da böyle davranacağı kuruntusuna kapıldık. Ama esefle ifade edelim ki, şimdiye kadar pek çok defa aldandığımız gibi, şu anda da aldatılmak istendiğimizi görüyor ve “yazıklar olsun!” diyoruz.
Yazıklar olsun asırlardan beri bize göz açtırmayan Batının kırk haramilerine! Yazıklar olsun İslâm dünyasını bir kere daha zulüm paletleriyle çiğneyip geçenlere! Yazıklar olsun denizlerimizi kirletip topraklarımızda kan seylâpları meydana getirenlere! Yazıklar olsun hunhâr haydutların katlettikleri bunca günâhsız insan karşısında sessiz kalanlara! Yazıklar olsun semaları titreten ma’sum çığlıklarını duyup ürpermeyenlere! Yazıklar olsun zalime, zulmü alkışlayana ve bu kızıl kıyametten bir şey anlamayana!
Biz, hicran dolu sinelerimizin ahiyle inledik ve bir sürü “yazıklar olsun!” çektik. Bu önemsiz olabilir. Ne var ki, Gayretullâh’ın dile gelmesi böyle olmayacaktır. O konuşunca, bugünkü mağrur ve gaddar başlar; “keşke!..” deyip iki büklüm olacak ve oturup ağlamaya bile fırsat bulamayacaklardır.
“Zâlimlere bir gün söyletir Kudret-i Mevlâ,
Tallâhi lekad âserakâllâhü aleynâ” (1)
(1) “Vallâhi, Allah seni bizden üstün kıldı.” (Yusuf, 12/91)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.