Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Helal olsun size...

Helal olsun size...

Silah ve Kur’an üzerine ‘kuva-yı milliye yemini’ ettiren çete bakıyesi vatanı seviyor, biz sevmiyoruz, öyle mi?

‘Bu uğurda öldürmek var, öldürülmek var! Bin kere pişman olmak, çoluk çocuğunun önünde pişman olmak var...’ şeklinde nutuklar atan mütekait albay vatanı seviyor, biz sevmiyoruz...

Bilgisayarında ‘öldürülecek hainler listesi’ bulunan ucuz tetikçi vatanı seviyor, biz sevmiyoruz...

Sivil toplum faaliyetinde bulunduğunu ileri süren ve bir de çıkıp ‘Derneğimiz başkanlığınca Türkiye’de tespit edilmiş 13.500 hain bulunmaktadır, bu hainlerden hesap sorulacaktır...’ şeklinde beyanatlar veren yasal dernek (!) yetkilisi vatanı seviyor, biz sevmiyoruz...

Katile poster yaptıranlar vatanı seviyor, biz sevmiyoruz...

öyle mi?

Nasıl bir dernek, nasıl bir örgütlenmeyse, içinde aynı anda hem milliyetçileri, hem solcuları, hem de ‘sağ’ ve ‘sol’ yelpazeden küçük ideolojik grupları barındırıyor.

Bunlar emperyalizme kafa tutuyorlar.

Hainleri sevmiyorlar.

Demokratikleşmeyi ve serbest piyasa ekonomisini savunan hemen herkes ‘hain’ sayılıyor.

İçlerinde mafyöz tipler de var.

Otopark mafyasının saygın temsilcileri de var...

Sağdan ve soldan eklemlenmiş olsalar da, ‘kuva-yı milliye’ ekseninde birleşiyorlar.

Diyeceksiniz ki, ‘Ne var yani, milliyetçi sağcıyla, ulusal solcu kuva-yı milliye saflarında birleşmişler. Siyasî uzlaşma açısından hiç de fena bir tablo değil.’

E, ben de tersini savunmuyorum ki.

Zaten ayrılmamışlardı.

Soğuk savaşın ‘zorunlu’ kıldığı ve bir gizli servis tertibi olduğu bugün apaçık görülen ‘sağ-sol’ kutuplaşmasında birbirlerinin kanına ekmek doğramış, karşılıklı bilmem kaç bin ‘şehit’ vermişlerdi; lakin, bu görece ayrışma aynı kökene ait olmadıkları anlamına gelmiyor.

İttihat ve Terakki’nin evlatları birbirlerini yemişlerdi alt tarafı.

üç-beş bin insan ölmüştü.

Sistem öyle istemişti.

Sistem şimdi de belki meşruiyete, hak ve özgürlüklere, hatta Avrupa Birliği’nin zorunlu kıldığı ‘demokratikleşme yasaları’na karşı düşman kardeşler konsensusunun canlandırılmasını istiyor.

Demokrasiye karşı kuva-yı milliye.

Parlamentoya karşı kuva-yı milliye.

TBMM’den çıkan meşru hükümete karşı kuva-yı milliye.

özgürlüklere karşı kuva-yı milliye.

Başörtüsüne karşı kuva-yı milliye.

Ahlak ve moral değerlere karşı kuva-yı milliye.

İyi de, hiçbir zaman bu toprakların ruhuyla, ahlakıyla, kültürüyle kesişmemiş (örtüşmemiş, örtüşmeyi zül addetmiş) insanlar nereden de ‘kuva-yı milliye ruhu’nu temsil ediyorlar?

Ayıp olmuyor mu?

Mao’dan, Pol Pot’tan dolana dolana gelip önce komünizme, sonra Kürtçülüğe, sonra Kemalizme kapağı atmış kazurat takımıyla mı kuva-yı milliye? çete bakıyesiyle mi? Otopark mafyasıyla mı? Elinde ‘öldürülecek hinler listesi’yle dolaşan ucuz tetikçilerle mi? ‘çok partili hayat Osmanlı gericiliğidir’ diyen cunta artıklarıyla mı? Demokrasiyi katletmekle övünüp, bir de ‘balans ayarı’ çektiğini itiraf eden postmodern darbecilerle mi?

Bu mudur yani?

Şu güzelim kavramı (‘kuva-yı milliye’yi) götürüp ‘tetikçi ideolojisi’ne dönüştürdünüz ya, helal olsun size...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi