Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kanaltürk ve Tuncay Özkan, Ergenekon’un neresinde?

Kanaltürk ve Tuncay Özkan, Ergenekon’un neresinde?

Çoğunuz bilirsiniz... Nasreddin Hoca merhum, kasaptan ciğer alıp, göndermiş eve... Akşam geldiğinde, sofraya oturup da, beklediği “ciğer yahnisi”ni göremeyince sormuş hanımına:
“Hani bizim ciğer?”
Hanımı demiş ki;
“Kedi yedi”
Hoca merhum, hiç üşenmemiş, kalkmış sofradan, tartmış “kedi”yi.
Sonra da söylenmiş hanımına:
“Ciğeri bizim kedi yediyse, kedi nerede?.. Bu, bizim kediyse, ciğer nerede?”
Hikâye bu... Merhum Nasreddin Hoca’nın, “Ciğeri bizim kedi yediyse, kedi nerede?.. Bu, bizim kediyse, ciğer nerede?” diye sorması gibi; bizim de sormamızın tam sırasıdır:
“Kanaltürk, CHP ve Koç’un paralarıyla kurulduysa, Tuncay Özkan nerede?.. Yoook, kanalı Tuncay Özkan kurduysa, CHP ve Koç nerede?”
Soruyu sormama sebep olan olayı biliyorsunuz...
“Kanaltürk’ü nasıl kurduğu” konusunda öteden beri “istifham ve şaibe”ler bulunan, konu her açıldığında “Borç aldım, kurdum!.. Alın terimle kurdum!.. Aldığım tazminatla kurdum!” savunması yapan Tuncay Özkan’ın; Kanaltürk’ün kuruluş günlerinde CHP’den Kanaltürk’e aktarılan paraların toplam 5 Trilyon 536 Milyar lira olduğu ortaya çıkmıştı!..
CHP, Tuncay Özkan’a verilen bu para konusunda, her ne kadar “CHP’nin tanıtımı içindi!.. Reklâm içindi!.. CHP’nin belgeseli içindi!” dese de; ortada ne “reklâm” vardı, ne de “belgesel”e benzeyen bir yapım!..

TUNCAY ÖZKAN BİR FATURA BULDU AMA!
Ortada birkaç “fatura” vardı ama, onlar da “çelişki”lerle doluydu!.. Yani, CHP’nin “parayı verdim” dediği tarihle, Kanaltürk’ün “aldım” deyip “fatura” kestiği tarih birbirini tutmuyordu!..
Olayı biraz açalım:
Geçen yılki bazı gazetelerde de yer aldığı gibi; Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi 2004-2005 yılları arasında yaptığı incelemeler sonucunda CHP Genel Merkezi'nin İş Bankası'ndaki hesabından Kanaltürk'ün Finansbank'taki hesabına 2004 ve 2005 yılları içerisinde beş ayrı havale ile toplam 3 milyon dolar (4 milyon 102 bin YTL) para aktarıldığını tesbit eder!..
Gelirler İdaresi'nin yaptığı incelemede CHP'nin kasasından çıkan 3 milyon dolarlık harcama için fatura kesilmediği tespit edilir. Olay yargıya intikal ettirilince, Tuncay Özkan'ın, 2004-2005 yılında yapılan para transferi için 3 yıl sonra 3 ayrı fatura kestiği ortaya çıkar!
Ancak bu faturaların, CHP'nin banka hesabından Kanaltürk'ün banka hesabına yapılan aktarımdan çok daha sonra düzenlendiği görülür!..
Bu faturaların tarihi; yapılan para transferinden sonraki tarihlere ait olduğu gibi, iki tanesi de Maliye incelemesinden sonraki tarihlere aittir!..
Yani CHP'nin hesabından Kanaltürk'ün hesabına aktarılan paralarla, çekilen belgesel(!) karşılığında kesilmiş faturaların tarihi ve miktarları birbirini tutmamaktadır!..
Meselâ;
13 Eylül 2007 tarihli bir faturada 3 milyon 209 bin YTL, 31 Mayıs 2005 tarihli faturada 1 milyon 100 bin YTL, 21 Mart 2007 tarihli faturada ise 1 milyon 227 bin YTL para aktarıldığı görülür!..
Böylece CHP'den Kanaltürk'e aktarılan paraların toplamı 5 milyon 536 bin YTL'ye ulaşır!..
Evet, “faturalar tartışmalı”dır!..
Ama, ortada tartışılmayan bir gerçek vardır!..
Sonuç itibariyle CHP, Kanaltürk’e 5 Trilyon 536 Milyar Lira aktarmıştır!..

KOÇ’TAN KANALTÜRK’E 8 TRİLYON!
Duruun, daha bitmedi...
Dünkü Vakit’in 2. sayfasında yer alan haberden de anlıyoruz ki; Kanaltürk’e, yani Tuncayım Özkanım’a para aktaran tek kuruluş CHP değildir!..
Tuncayım Özkanım’ın Kanaltürk’üne para pompalayanlar arasında Koç Holding bünyesindeki Beko da vardır!.. Evet Mustafa Koç’un Beko’su!
Haberimizde de yer aldığı gibi;
Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Beko Ticaret A.Ş.’nin Kanaltürk’ün kuruluşu sırasında 8 Trilyon 440 milyar Lira’lık ödemesi hakkında Maliye Bakanlığı’ndan bilgi ister!..
İşte bu bilgi üzerine, muhabirimiz Kenan Kıran, konunun muhataplarından; eski adıyla Beko Ticaret’e, yeni adıyla Zer Merkezi Hizmetler ve Ticaret A.Ş’ye sorar:
“Böyle bir para yatırdınız mı?”
19 Ocak 2009’da Zer Hizmetler A.Ş’den gelen açıklamada özetle denilir ki;
“Yaşam Televizyon Hizmetleri A.Ş ile Gökcan Prodüksiyon A.Ş’ye (“Kanaltürk”) yapılan ödemeler, söz konusu şirketlere finansman sağlanması amaçlı değil, diğer medya kuruluşlarında olduğu gibi, Koç Topluluğu şirketlerinin reklamlarının uygun fiyatlarla Kanaltürk’te yayınlanması amaçlıdır.
Tüm ödemeler, Koç Topluluğu şirketlerinin reklamlarının Kanaltürk’te yayınlanması için şirketlere yapılmış ve faturalandırılmıştır.”

BU PARALAR NEYİN NESİ?
Uzun lâfın kısası;
Tuncayım Özkanım, Kanaltürk’ün kuruluşu aşamasında CHP’den 5 trilyon, Koç’tan 8 trilyon almış!..
Allah bilir, daha başka kişi ve kuruluşlardan daha kaç trilyon aldı?..
İşte bu yüzden soruyorum ya;
“Kanaltürk CHP ve Koç’un paralarıyla kurulduysa, Tuncay Özkan nerede?.. Yoookk; Tuncay Özkan’ın paralarıyla kurulduysa, CHP ve Koç nerede?..”
Kimin, “nerede” olduğu, elbette ortaya çıkacak!.. Tabii, CHP ve Koç Holding’in “Kanaltürk’e hangi sebeple para pompaladıkları”nın sebebi de!..
Tuncay Özkan mı çok “maharetli” bir televizyoncudur, yoksa CHP ve Koç Holding mi çok “merhametli”dir?!?
Ya da; Kanaltürk’ün kuruluş amacı nedir?..
Dedim ya;
“Kimin, nerede” olduğunu, Kanaltürk’ün “ne amaçla” kurulduğunu, Ergenekon Soruşturması sonunda öğreneceğiz!..
Kimbilir, belki de;
“Faili Meçhul Cinayetler”i de öğreniriz!..

AKMAN AKYÜREK NASIL ÖLDÜ?

Hani, hazırladığı “100 sayfalık rapor”dan sonra, “Susurluk benzeri bir kaza” sonrası ölen Hakim Akman Akyürek’in araştırdığı “Faili Meçhul Cinayetler” vardı ya, işte onları!..
Çünkü efendim, ne ilginçtir ki, bu “şüpheli kaza”nın içinde de Tuncay Özkan’ın adı geçiyor!..
Nasıl mı?..
Bakın, şöyle:
Tarih, 8 Aralık 1997...
Güney Afrika’daki “çete araştırması”ndan dönüşünde Fethiye’ye giden ve birkaç gün burada kalan Akman Akyürek, Susurluk kazasıyla ilgili çok önemli bazı dosyalar almak üzere İstanbul’a hareket eder...
Akyürek’in TEM Otoyolu’na Bolu’da 73 No’lu gişeden saat 01.15’te girdiği ve kaza yerine 3 saat sonra ulaştığı belirlenir!..
Akyürek’in saat 02.00 sıralarında çok yakın arkadaşı olan Kanal D Haber Müdürü Tuncay Özkan’ı telefonla arayarak sabah mutlaka görüşmek istediği, ancak görüşmenin nedeni konusunda bilgi vermediği de ifade edilir!..
Akyürek’in 15 yıldır yanından ayrılmayan yakın arkadaşı Gazi Buzkaya adlı emekli polis ise, işleri olduğu için bir gün önce uçakla İstanbul’a gelir!
Akman Akyürek’in çarptığı kamyonun şoförü Hasan Bakcan, olayı şöyle anlatır:
“Yenişehir’den Rami’ye yük getiriyordum.
Hava yağmurlu, yerler ıslaktı!
E-80 Karayolu üzerinde ve sağ şeritte seyrederken, dikiz aynasından önce arkamda farların döndüğünü gördüm. Daha sonra bir otomobilin döndüğünü farkettim. Yolun sağında gidiyordum ama, bana çarpmasını engellemek için daha sağa kaçmak istedim. Ancak tam o sırada otomobil bana, sol arka köşemden çarptı. Kaza sırasında etrafımızda hiçbir araba yoktu. Yanımdaki muavin Hüsnü Aslan ile kamyondan inerek, daha sonra olay yerine gelen diğer sürücülerin de yardımıyla bana çarpan otomobil sürücüsünü arabadan çıkararak hastaneye gönderdik.”
Sonuçta, kamyon şoförü serbest bırakılır!..
Çünkü, olay bir “kaza”(!)dır!..

KAZA DEĞİL, CİNAYET!
Kazanın sabahında, yani saat 09.45 sıralarında Şişli Adliyesi’ne gelen Kanal D Haber Müdürü Tuncay Özkan’ın, Savcı Tunç Onat tarafından bir süre bilgisine başvurulur...
Savcılıktaki ifadesinin ardından soruları cevaplayan Özkan, Savcı Onat’ın kendisine “Akman Akyürek, kazadan 2 saat önce sizi aramış. Sizinle görüşmeye mi geliyordu?” şeklinde soru yönelttiğini bildirir!..
Özkan, bu soruyu, “Beni saat 02.00 sıralarında aradığı doğrudur. Bana yolda olduğunu söyledi ve 09.30 gibi kendisiyle görüşmeyi kararlaştırdık” şeklinde cevapladığını söyler!..
Uzatmayalım...
Dosya kapanır!..
Böylece, Hakim Akman Akyürek de “sırlarıyla ölenler” kervanına katılır!..
Gelelim, bugüne...
8 Aralık 1997’nin üzerinden 11 yıl geçtikten sonra, 30 Kasım 2008’de bir “tanık” çıkar ortaya ve der ki;
“Akman Akyürek kazada ölmedi, öldürüldü!”
İfadeyi ortaya atan kişi, adından biraz önce söz ettiğimiz ve 15 yıldır Akman Akyürek’in yanından ayrılmayan Gazi Buzkaya adlı emekli polistir!..

O EVRAKLAR TUNCAY ÖZKAN’DA MI?
Ne ilginçtir ki;
Bu emekli polisin, “Hakim Akman Akyürek’in öldürüldüğünü” söylediği televizyon kanalı, “Tuncay Özkan’ın eski kanalı Kanaltürk”tür!..
Kanaltürk’te 30 Kasım’da yayınlanan Pazar Politika programına katılan Gazi Buzkaya, ilginç şeyler söyler.
Emekli polis memuru Gazi Buzkaya, Akman Akyürek’in son günlerinde çok tedirgin olduğunu ve ölümünün normal olmadığını iddia ederek Akman’ın birileri tarafından susturulduğuna inandığını ifade eder!..
Program hazırlayıp sunan Sami Dadağlıoğlu’nun “Akyürek’in arabasında bant kayıtları olduğu, belge ve kendi arşivinin bulunduğu söyleniyordu. Özel arşivi nerede” sorusuna Buzkaya şöyle cevap verir:
“Akman’la İstanbul’da buluşacaktık. Trafik kazası geçirdiğini telefonla öğrendim. Hastaneye gittiğimde Akman ölmüştü. Olay yerine gittim. Akman, Tuncay Özkan’ı daha önceden tanıyordu, çok yakınlardı. Özkan’a telefon ederek trafik kazası geçirdiğini söyledim. Telefonla birbirimize bilgi verdik.
Ben Akman’ın bürosunda çalışıyordum. Her konuyu biliyordum. Özel arşivi derken büyük bir kitaplığı ve yazışma portalı vardı.
Cenaze merasimlerinin ardından Tuncay Özkan ile Ankara’daki büroya uğradık!.. Özkan, bürodan Akman’ın arşivinden üç dört kutu evrak aldı!.. Ama, Özkan’ın aldığı belgelerin içeriği hakkında bilgim yok!..”

2 SORUYA NASIL CEVAP VERECEK?
Ne ilginç değil mi?..
Bakın, nerelerden neler çıkıyor?..
Görüyorsunuz ya;
Tuncay Özkan’la ilgili tek soru, “Kanaltürk’ü nasıl ve kimin parasıyla kurduğu?” sorusu değil!..
Şimdi, şu soru da cevap bekliyor:
“8 Aralık 1997 gecesi, Hakim Akman Akyürek’in seni araması sadece buluşma saatini bildirmek için miydi?.. Daha başka hiçbir şey söylemedi mi?..
Cenaze merasiminden sonra gittiğin Ankara’da, Akman Akyürek’in bürosundan hangi evrakları aldın?.. O evraklar, ne ile ilgiliydi?..
O evrakları ne yaptın?”
Bu sorular, aslında birçok konuya açıklık getiriyor!..
Ama ben merak ediyorum;
Tuncay Özkan’ın, Akman’ın bürosundan aldığı “evrak”lar ile Kanaltürk’ün kuruluş aşamasında aldığı “paralar” arasında bir ilişki var mı acaba?..
Şimdilik bu kadarla yetiniyor ve Ergenekon’dan tutuklu Tuncay Özkan’ın Silivri’de yapacağı “savunma”yı merakla bekliyorum!..
Bakalım, bu “savunma”da “Hakim Akman Akyürek’in evrakları” ve “Kanaltürk’e aktarılan trilyonlar” konusu yer alacak mı?..
Kanaltürk’e kim para verdi?.. Neden verdi?..
Tuncay Özkan, Ergenekon’un neresinde?..
Ve de, “Kaç Kişi”ler?!?..
Kulaklarım Silivri’de!..
Ağırlık atıyorlar!
Malûm, dün İzmir’in Buca ilçesinde, bir “çöp bidonu”nda “2 uçaksavar mermisi ile 746 mermi” daha elegeçirilmiş!.. Daha doğrusu, çöp bidonuna bırakılmış, orada bulunmuş!..
Herkesin düşüncesi birbirinden farklı... Kimi “hedef saptırma” diyor, kimi başka bir şey!.. Ben, buna “safra atma” diyorum!..
Hani, “uçan balonlar” yükselemediği zamanlarda “kum çuvalı” gibi ağırlıklar atılır ya!.. Hani, “gemi”lerin batma tehlikesine karşı “sintine” boşaltırlar ya!.. Hani, insanlar “safra” boşaltıp rahatlarlar ya!..
Bana öyle geliyor ki; evlerinde “mermi” bulunduğunda bunun hesabını veremeyecek olanlar, son günlerde “mermi boşaltmaya” başladı!.. Mermi boşaltıp, gözaltı korkusundan kurtuluyorlar!..
Tabiî, bu arada “koğuşlarda kavga” etmeler, “birbirlerini ele verme”ler ya da “birbirlerini tanımazlıktan gelme”ler ve “O adamı tanımıyorum” demeler de cabası!..
Hele sabredin... Bir gün gelip, “yumruklaşma”ya başlarlarsa hiç şaşmayın!.. Böyle böyle çözülecekler işte!..
Kendilerini kurtarmak için, arkadaşlarını harcayacaklar!..
Ergenekon Soruşturması’nın en faydalı yanı da bu!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi