Sarı saçlım-yeşil gözlüm ley ley ley
Sabah ezanı saat 06.00’da okunur hemen hemen...
Ben, dün 04.00’te uyandım ve tekrar uyanamam diye açtım televizyon kutusunu, seyreyledim etrafı...
Kanallar arası gezinirken karşıma Metalik sendikanın, yani Mustafa Özbek’in art televizyonu çıktı...
Saygı Öztürk isimli gazeteci ile bir emekli subayın muhabbetinden önce tanıdık simalar ilişti gözüme:
Emin Çölaşan ve Mustafa Balbay...
Mustafa Balbay, malum olduğu üzere Ergenekon sanığıdır... Mustafa Özbek de aynı sanıklar sıralamasında olunca hayret etmemek lazım...
Çölaşan, adaletin ayağa düştüğünden, taraflı olduğundan ve yandaş medyanın hiç ses çıkarmadığından dem vurdu... Neredeyse, “Tansel Çölaşan hanım olacaktı da siz tarafsız hukukçuyu görecektiniz” demeye getirdi...
“Yandaş medya” diye küçümsedikleri ve “hain” sınıfına soktukları gazeteler, televizyonlar, Ergenekon kasırgasına engel olmamışlar...
Vay “ulusalcı” ortaklar vay!..
Aydın Doğan medyasında şekillendirdiğiniz dedikodu kumkumasını bu sefer de Özbek metalikasyonuna taşımışsınız...
Hadi hadi sızlanmayı bırakın, işiniz iştir...
Artık sizleri televizyon ekranlarında görmek istemeyenlerin sayısı yandaşlarınızdan milyon kat fazladır...
Geçelim bu hususları...
Atatürk’ün sevdiği şarkıları taş plaklarından Safiye Ayla’yı dinlettiler benim gibi uykusu kaçanlara...
Arkasından türkü zuhur etti:
“Sarı saçlım, yeşil gözlüm ley ley ley...”
Yanlarına kim yaklaşabilir bu türküden sonra? Hele bir de bayrak gösterir sallarlarsa, al sana dokunulmazlık... Al sana vatanseverlik...
Meğer filin büyüğü geride duruyormuş...
Gazeteci Saygı Öztürk, emekli bir subayla uzun uzun muhabbet yaptı, Türkiye’nin yüzde 90’dan fazlasını hain ilan ettiler...
Emekli subayın soyadı Ergen olacak... Öyle bilgili, öyle gerçekçi ki şaşar kalırsınız...
Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya’yı mahkemeye vermiş... “Bir türlü adresini bulamadık... Adam nereye gizlendiyse bilen yok” diyor.
Meğer Sarıkaya’nın hazırladığı fezlekede adı geçmiş, dolayısı ile tazminat davası açmış emekli subayımız...
Yahu adam meslekten edildi, acaba çocuklarının karnını doyurmaya imkânı var mı?
Ve şu sözler de ona aittir:
“Ferhat Sarıkaya, Fethullah Gülen’in yanında olabilir...”
Ciddi ciddi bunları söylüyor, programcı gazeteci ise ciddi ciddi dinliyor...
Tabii arada bir “İşbirlikçi satılmış medya” edepsizliği de yapılmaktadır...
Aydın Doğan medyası ile ulusalcı gazete ve televizyonları dışında kalan, adam gibi gazetecilik yapanlara ağır hakaretler yağdırıldı...
Sonra telefonla emekli Albay Ali Kiraz katıldı sohbete...
Sohbete dediğime bakmayın, tek taraflı “hain” ilan etmeye, Ergenekon davasının gazetecilerin kışkırtmasıyla açıldığına varıncaya kadar daha neler neler söylendi...
Benim çıkarabildiğim önemli söz ise:
“Asker eleştirilemez... Askeri eleştirenin vatanseverliği şüphelidir...”
Eee, bu sözler “Andıç figüranları” için doğrudur...
Ya ötekiler?
Yani patron otoritesinden uzak, doğru bildiklerini korkmadan, çekinmeden yazan, konuşan, bağımsız, bağlantısız gazetecileri suçlamak insafla bağdaşır mı?
Satılan her kim ise, külliyetli miktarda paraya, gazetelere, televizyon kanallarına, otellere, arsalara, apartmanlara, villalara, lüks arabalara, satın alanların maiyetinde sağa/sola iftiralar yağdırmaya, tehditler savurmaya malik olmalı değil mi?
Lutfetseler de beraberce satılanları araştırıp bulsak ne güzel olurdu...
Yahu arkadaşlar, sıkıştığınız zaman Türk bayrağının, Atatürk’ün gölgesine saklanmasanız olmaz mı?
“Sarı saçlım, yeşil gözlüm ley ley ley” ne demek oluyor?
Anlaşılan Ergenekon Terör Örgütü iddiası pek çoğunu fena çarpmış.
Kör olasıca yandaşlık, sen ne fena bir şeymişsin.
---------
Haber ver gecelerden, geceler nasıl geçer
Çığ düşer yücelerden, düşen çığ kimi seçer
Kahramanda ne gezer akıl ile irade
Yazın sahilde uyur, kışın yaylaya göçer.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.