Siyaset bilmeyen ülke ve Yahudiler
Millî Gazete'de 09/10/2000 tarihli yazımda "Dünyanın en siyaset bilmez milleti hangisi desem, Yahudi milleti aklınıza gelmez.
Evet, o millet Yahudi milletidir.
Dünyanın en eski milletlerinden olmalarına rağmen nüfusu en az olan millettirler. Altına, sermayeye olan aşırı hırsları (Bak: Bakara suresi, ayet 96) onları kötü siyasete yöneltmiş ve her olayın arkasında kendilerinin kırılmasına sebep olmuşlar." Demiştim.
O gün ayetin numarasını vermiştim bugün mealini de vereyim, Rabbimiz buyurur:
"And olsun sen onları, insanlardan ve (hatta) müşriklerden de hayata düşkün bulacaksın. Onlardan her biri bin yıl yaşamayı ister. Halbuki onun çok yaşatılması onu azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah onların ne yaptığını görüyor."
Bazı arkadaşlarım, olur mu hocam, adamlar dünya siyasetine yön veriyorlar, paranın kontrolü onların elinde, medya onlara hizmet eder gibi nakaratı tekrarladılar.
Ben de onlara "Siyaset, para, basın-yayın... bütün bunlara insanlar niçin sahip olurlar? Şu iki günlük dünyada sağlıklı, varlıklı, güvenli bir şekilde mutlu olmak için değil mi?
-Evet.
-Peki, sağlık ve varlık olsa da güvenlik olmasa insan mutlu olabilir mi?
-Hortumla, soygunla, alavereyle-dalavereyle milletlerin ellerindeki serveti kanuna uydurarak bile olsa elde eden adam rahat ve huzurlu olabilir mi?
-Soygun malı üzerinde oynayan, işgal ettiği ülkede kan gölü olmuş meydanlarda sevinç çığlıkları atan Başbakan ve onun askerlerine "Bunlar çok sağlıklı" diyebilecek bir psikolog bulmak mümkün mü?" gibi sorular sorarak cevap vermeye çalışmıştım.
O gün dediklerimi ve yazdıklarımı bu İsrail işgal devletini yönetenler onaylayıverdiler.
Ülkeleri ev gibi kabul edersek, altmış yıldır komşularıyla hep harbeden bir işgal devleti orada.
Şöyle düşünün, yaptığınız kötülükler nedeniyle sizi sevmeyen Sam, Hans ve Lord amcalar bir araya geliyorlar ve sizi bulunduğunuz mahalleden zorla çıkarıp hiç sevmedikleri bir mahalleye yerleştirmeye karar veriyorlar.
Mahallenin zıpır delikanlıları sizin eşyanızı gemilere yüklüyorlar ve Kudüs şehrine getiriyorlar. Orada bir ev halkını topluca öldürdükten sonra sizi o eve yerleştiriyorlar.
Dört tarafınızda o öldürülen evin akrabaları var.
Sizi oraya yerleştirenler sizin yataklarınıza yün veya pamuk yerine dolar dolduruveriyorlar.
Yastığınızın içine Euro dolduruyorlar.
Kapınızın altından, pencerelerinizi gümüşten yapıyorlar.
Evinizin her tarafına güvenlik kameraları yerleştirip her duvarınıza silahları asıyorlar.
Evinizin bahçesinde dünyanın her çeşit bitkisinden örnekler bulunuyor ama onlar sizi oraya yerleştirdikten sonra bir daha gelmemek üzere kaçıp gidiyorlar.
"Yaşamanız için öldürmeniz gerekir" diyen bir tahrif edilmiş kitabınız ve çocukları öldürüp tankın paletleri altında ezebilirsiniz" diyen hahamlarınız var.
Siz, bu evde rahat olabilir misiniz?
Televizyonunuz dünyanın en kaliteli televizyonu.
Dışarı çıkamadığınız evden dünyayı seyrediyorsunuz ve dünya sizin gaddarlığınızı, merhametsizliğinizi, çocuk katili olduğunuzu, söylüyor, dünyanın her şehrinde size lanet yağdırılıyor.
Paranız bol ama turistik seyahat yapacak ülke bulamıyorsunuz.
Dünyanın öbür ucunda Yenizelanda'da lokantaya sokulmayacağınız yazısını işgal ettiğiniz evin televizyonundan okuyorsunuz.
Bu durumda kendinizi kauçukla değil dolarla dolu koltukta nasıl hissedersiniz?
En yakın müttefikiniz Türkiye.
Her yıl milyarlarca dolarlık alışveriş yaptığınız Türkiye'de Otobüsçüler, Minibüsçüler, İlkokul öğrencileri, sağcı-solcu bütün siyasiler, işadamları, sendika üyeleri, mafya babaları, mafya çalışanları, dervişler, berduşlar, imamlar, müftüler, vaizler, valiler, emniyetçiler, zabıtalar, doktorlar, mühendisler, askerler elhasıl her kesimden herkes, yani 71.517.100 vatandaşımızdan yetmiş bir milyon dört yüz doksan iki bin yüz insan, Gazze'de öldürülen, gözü çıkarılan yaralı çocuklara, kadınlara, ihtiyarlara, evi yıkılan ailelere, erzak getiremesin aç ölsün diye ambargo uygulanan, etrafı utanç duvarlarıyla çevrilen insanlara ağlıyorlar ve onlara yardım edebilmek için çırpınıyorlar.
Siyaset bilmeyen sizler, söyler misiniz, siz bu duvarları Filistinliler için mi çektiniz yoksa bütün dünyadan kendinizi tecrit etmek için kendinize mi çektiniz.
Türkiye'ye gelemiyorsanız bile buradaki tanıdıklarınızdan rica edin, -çünkü buradaki yakınlarınız da sizin bu yaptıklarınızdan rahatsızlar- bunlar size "Kendim ettim kendim buldum" türküsünün kasetini bulup göndersinler de dünyanın en kaliteli teybinden komşulara duyurmadan dinleyin.