Kağıt parçasına söz kurşunu sıkmayın
"İki kutuplu dünya" diye başlayan yazılar yazılmaz oldu.
Çünkü ikisi de eksi olan kutuplardan komünizm ölünce tek kutuplu dünya kaldığına inandı bazı safdillerimiz ve bütün plan, proje, siyaset ve düşüncelerini o tek kutuba göre düzenlemeye başladılar.
O gülerse diğerleri sırıtıyor, o üzülürse diğerleri feryat ediyor.
İşte böyle bir ortamda her yerde ve her zamanda baharın gelişi gibi her ırk, her renk, her dinden ve her dilden insanları güneş ışınlarının sarması gibi, havanın insanı okşaması ve can vermesi gibi bütün insanlığı İslam kuşatmaya başladı.
Siyaset ve basın-yayın arenasında, sırtlanlara parçalatmak için sahneye atılan İslam'ın üzerine gidenlerin Müslüman olarak geri döndüğü görüldü.
Müslüman olmayanları da "İslam, bize tanıtıldığı gibi kötü değil" demeye başladılar.
Her türlü teknolojiye sahip, dünyanın her bir metrekaresini uydudan denetim altında tuttuğunu, bütün ulaşım araçlarını kontrol ettiğini söyleyen Amerika, kendi ülkesine giren uyuşturucuları engelleyememiş ve afyon sakızının üretildiği Afyon ilimizdeki köylüleri araştırmış bir tanesinin afyon sakızını kullanmadığını görünce "Neden kullanmıyorsunuz?" sorusuna "haram" cevabı alınca aklı başına gelmemiştir ama bütün bildikleri altüst olmuştur.
Bosna'da üç yüz bin Müslüman, batının silah ve siyaset desteğiyle öldürüldüğünde on binlercesinin esir alındığında, Müslümanlar da silahlanınca, Sırplar ölmesin diye Birleşmiş Milletler araya girmişti.
İşte o günlerde Birleşmiş Milletler gözlemcileri dağın kuzeyinde Hıristiyan, üniversite bitirmiş, İngilizce bilen Sırpların elindeki Müslüman esirlerden ölmeyenler en kötü şartlarda banyosuz, yiyecek ve giyecekten mahrum zincire bağlı tutulurken dağın güneyinde Müslümanların elindeki Sırp esirlerin temiz mekanlarda üç öğün yemek yiyerek ve banyo yaparak tutulduklarını gördüklerinde onlar bu özelliğin Kur'an-ı Kerim'deki "Sevmelerine rağmen, yemeklerini fakire, yetime ve esire yedirirler."
"Biz, ancak Allah rızası için yediririz, sizden bir karşılık ve teşekkür istemeyiz" (derler) (İnsan suresi ayet 8-9)
Ayetini bilmezler ama dağın kuzeyindeki Hıristiyan ile dağın güneyindeki Müslüman arasındaki farkı görürler.
Bir Arap şairi "Bir kadın için onun kuması "Güzel" demişse o kadın dünya güzelidir" diyor.
30/03/2001 tarihli Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında şöyle bir i'tiraf vardı: "Son seçimlerde yenilgiye uğrayınca siyasetten çekilen İsrail eski Başbakanı Ehud Barak, Demirel'le görüşmesi sırasında, bölgedeki güvenlik sorunundan yakınırken, Kudüs'ün Osmanlı dönemindeki yönetiminden esprili bir örnek verdi. Barak, 'Osmanlı döneminde tek pırpırlı bir Onbaşı, 20 kişilik askeri gücüyle burayı huzur içinde yönetiyordu' dedi. 'İstanbul'dan gelen talimatları uygulayan Onbaşı, otur deyince oturuluyor, kalk deyince kalkılıyordu'' diyen Barak'ın, 'Osmanlı Onbaşısı'nın o zaman, şimdi bölgede kendilerinin içinden çıkamadığı işlerin üstesinden geldiğini de söylemesi, Demirel'i güldürdü."
İşte benim anlatmak istediğimi Ehud Barak söyleyiveriyor.
"Kağıt parçası" mı yoksa "Belge" mi tartışmalarının iç yüzünü öğrenme imkanımız olmadan gideceğiz biz bu dünyadan.
Yüzde yüz gerçek olan belge Kur'an-ı Kerim'dir.
Dünyanın düşünce pazarlarında Kur'an ayetlerinin tedavülünü sağlamaya çalışalım.
Bakınız bu günlerde Sayın ve pek Muhterem Profesör Doktor İbrahim Saraçoğlu iki tane ayeti kerimeyi Gıda borsasında tedavüle soktu.
O ayetler: "O (kafir) işbaşına geçtiği zaman, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye koşar. Allah bozgunculuk yapanı sevmez." (Bakara suresi ayet 205)
"Size verdiğimiz rızkın en temiz ve güzelinden yeyiniz ve sakın o konuda taşkınlık yapmayınız. Sonra üzerinize gazabım iner, kimin üzerine de gazabım inerse o mutlaka (Cehenneme) düşer." (Ta-ha suresi ayet 81) ayetlerinde haber verildiğine göre kafir, yönetimin başına geçince nesli de bozar, zirai mahsülleri de bozar diye haber veriyor Rabbimiz.
Şu anda gıdaların genleriyle oynayarak insanlığın binbir türlü hastalığa yakalanmasını sağlayan devletleri gözünüzün önünden bir geçiriverin.
Haydin, bu günden itibaren çarşıya çıkmadan önce bir tefsirden bir ayeti okuyun, iyice anlayın ve çarşıdaki sohbetlerinizi bu ayet üzerinden yapınız.
Eğer siz bunu yapmazsanız kağıt parçasına söz kurşunları sıkarak kendi zamanınızı kurşunlamış olursunuz.