Fitnelere Dikkat
Siyonistlerin, Haçlıların, İslâm'ı yıkmak isteyen azılı ve agresif İslâm düşmanlarının stratejisinin ana maddelerinden biri şudur: Müslümanlar, mü'minler birbirlerine düşman kamplara ayrılsınlar, birbirleriyle çekişip tepişsinler. Böylece Ümmet-i Muhammed parçalansın, bölünsün, yenilsin, bugünkü gibi zillet ve esaret içinde kalsın.
Filistin'in ahı gitmiş, vahı kalmış. İşte bu zavallı Filistin'in Müslümanlarını bile bölmeye uğraşıyorlar. Bir tarafta İsrail yanlısı Abbas'ın Fetih'i, öbür tarafta halkın seçtiği Hamas.
Irak'taki iki kesimi, Şiîlerle Sünnîleri birbirine düşürmek için her melâneti, her şeytanlığı yaptılar, yapıyorlar.
Afganistan'da Sünnîleri, Şiîleri, Paştunları, diğer kavimleri, alt kimlikleri birbirlerine düşürmeye uğraşıyorlar.
Pakistan'da çoğunlukta olan Sünnîlerle azınlıkta olan Şiîleri...
Her yerde, her ülkede Müslümanların arasına casuslar, provokatörler, yönlendiriciler, istihbaratçılar sokuyor ve var güçleriyle fitne, fesat, tefrika yangınları çıkartmaya çalışıyorlar.
Siyonistlerin emellerinden biri de İran ile Türkiye'yi birbirine düşman etmek ve ileride çarpıştırmaktır.
Ülkemizin iç durumuna gelince:
Siyonistler, Haçlılar, Kripto Yahudiler geleneksel Ehl-i Sünnet İslâmlığından razı ve memnun değildirler. Yeni bir İslâm türetmeye çalışıyorlar.
Geleneksel Ehl-i Sünnet İslâmlığı münzel bir dindir, yani Hak katından indirilmiş bir din. Onlar bu indirilmiş dini kaldırıp yerine uydurulmuş bir din getirmek istiyorlar.
Ülkemizde milyonlarca Alevî vatandaşımız yaşamaktadır. Siyonistler, Haçlılar, İsrail, ABD, AB Alevîlerle Sünnîler arasında toplumsal barış ve mutabakat (uzlaşma) olmaması için açık ve sinsi çalışıyor.
Kahramanmaraş kıyımı, Sivas faciası, Erzincan Başbağlar katliamı Sünnîlerin ve Alevîlerin işi değil, derin şer güçlerinin işidir.
Sivas ve Başbağlar facialarından önce hapishaneden birtakım militanları çıkartmışlar, silahlandırmışlar ve kan döktürmüşlerdir.
Bu anlattıklarım hayal mahsülü değildir. Gazetelerde, dergilerde, tv kanallarında bu konuda dehşetli ifşaat yapılmıştır.
İran'da çok sayıda Sünnî yaşamakta ise de o ülkede Şiî kültürü hakimdir. İran İslam Cumhuriyeti anayasasında "Cumhurbaşkanı Şiî-Caferî mezhebinden olacaktır" şeklinde bir madde bulunmaktadır.
Türkiye'de rejim laiktir ama Sünnî kültürü hakimdir.
Fitne ve fesat çıkmaması için Sünnîlerin İran'ı Sünnileştirmek için propaganda yapmaması; Şiîlerin de Türkiye'yi Şiî yapmak gibi bir hayale kapılmaması gerekir.
Böyle bir şey dehşetli fitneye yol açar.
Maalesef Türkiye'de dış güçler Sünnîliği kaldırıp, onun yerine:
1. Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü adı altında ehlî (evcil), fıkıhsız ve Şeriatsız, sulandırılmış, ılımlı bir İslâm getirmeye çalışıyor.
2. Öte yandan Müslümanları bölmek, mezhep savaşları çıkartmak, Türkiye'yi Irak'a, Afganistan'a, Pakistan'a benzetmek için Şiîlik, Vehhabilik, Neo-Haricîlik, Mutezile, dinde reform, dinde yenilik ve değişim, Tarihsellik (veya Fazlurrahmancılık) gibi akımları teşvik ediyor.
İsrail ve Haçlılar Vehhabîlikten memnun mudurlar? Değildirler ama Türkiye'de Vehhabîlik bir miktar yayılsın, Müslümanlar birbirine düşsün, böylece Sünnîliğin beli kırılsın.
Siyonistler ve Haçlılar Sünnîlikten de Şiîlikten de nefret ederler. Nefret ederler ama bunları birbirlerine karşı kullanmaktan da geri kalmazlar.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de internet son derece kirlenmiştir. Bir gazetenin, bir derginin, bir tv'nin idare yeri bellidir, idarecileri bellidir. İnternet öyle değildir. Müslümanları birbirine düşürmek için sinsi şer güçleri kuzu postuna bürünür, takma isim ve rümuzlarla fitne çıkartır.
Türkiye'mizde az sayıda Caferî Şiî vatandaşımız, kardeşimiz bulunmaktadır. Bunların camileri, hocaları vardır. Kabristanları da ayrıdır. Bu kardeşlerimize tam bir din ve inanç hürriyeti verilmelidir. Tabiî Sünnîlere de...
Ülkemizde önemli miktarda Alevî vatandaş yaşamaktadır. Onlara da din, inanç ve kimlik hürriyeti verilmelidir.
Alevî kökenli olmayan birtakım şüpheli kişilerin Alevîleri manipüle etmesine fırsat ve imkân verilmemelidir.
Alisiz Alevîlik akımını çıkartanların Alevî kökenli olmadıkları gerçeğine dikkatinizi çekerim...
Türkiye'deki Sünnîler, Caferîler, Alevîler arasında toplumsal barış ve mutabakat olmalıdır.
Bugün Şiî İran'ın Başkenti Tahran'da, Sünnî Müslümanların cuma namazı kılabileceği bir Sünnî camisi yoktur. Türkiye'de ise Şiî vatandaş ve kardeşlerimizin camileri vardır ve cuma namazlarını oralarda serbestçe kılmaktadırlar.
İran'ın Sünnî yapılmak istenmesi fitneye sebep olacağı gibi Türkiye'nin Şiî yapılmak istenmesi de fitneye yol açar. Bu gibi fitne yangınlarını kundaklayanlara dikkat edelim...
Ülkemizdeki Alevîlerin kütle halinde Şiîleştirilmesi Türkiye'nin bölünmesine yol açar.
Türkiye'de Vehhabîlik aşısı tutmaz ama halkın bir kısmını Vehhabî yapmak için sarfedilen paralar, yapılan propagandalar, karıştırılan kafalar yine fitne ve fesada yol açar.
Ülkemizi Şiîleştirme, Vehhâbileştirme faaliyetlerine son verilmelidir.
Kadim, kıdemi üzere bırakılmalıdır.
Bakınız mezhep taassubu yüzünden birtakım Müslümanlar birbirlerine kafir, müşrik, zındık ithamları savuruyor.
Türkiye Irak'a dönmesin.
Türkiye Afganistan'a dönmesin.
Sünnî Sünnîliğin hak olduğuna, Şiî Şiîliğin hak olduğuna inansın ama çatışma, çekişme, tepişme, çarpışma olmasın. Müslümanlar barış içinde yaşasın.
Bu konuda en büyük müşkül taqiyye ve kitman meselesidir. Sünnîlikte böyle bir şey yoktur ama Şiîlikte vardır ve farzdır. Şiîlerin itikat kapılarında "Taqiyye, günlük namazlar gibi farzdır, terki asla caiz değildir. Taqiyye ve kitman bizim dinimizdir" diye yazılıdır. İleride bu konuda onların kitaplarından cümleler ve paragraflar alarak kaynak göstererek bilgi vereceğim.
Birtakım dış güçlerin Türkiye'yi Vehhabî veya Şiî yapmaya çalışmaları, daha başka güçlerin Ehl-i Sünnet İslâmlığını kaldırıp reforme ve deforme edilmiş ılımlı ve evcil bir İslâm getirmeye uğraşmaları, bu uğurda büyük paralar harcanması çok ama çok büyük bir fitnedir.