'Dik durmak, ama diklenmemek'

'Dik durmak, ama diklenmemek'

"Vekar" kelimesinin anlamını sözlüklerde arayan bile kalmamıştı. Tıpkı "izzet" gibi. "Namus" kelimesini sadece "cinsel ahlâk" anlamında kullanır olduk. "Şeref" için de Fransızca "onur" kelimesini tercih ettik.
Şimdi bu kelimelerin dünyasına yeniden girmek ve üzerlerinde yeniden düşünmek zorundayız. Çünkü Türkiye'nin iç ve dış politikasını bu dünyaya nüfûz etmeden anlamak artık çok zor.

İlk defa, Tayyip Erdoğan'ın başbakan olduktan sonra katıldığı bir MGK toplantısı sonrasında dile getirildi. MGK'nın 82 model MGK olduğu günlerdi. Asker kanadı toplantıda bir yoklama atışına hazırlanmıştı. Başbakan Erdoğan kavga etmedi; ama geri adım da atmadı. Çizgiyi aşan tarizlere izin vermedi. Asker toplantıdan eli boş çıktı. Bu toplantıda Başbakan'ın tavrı "dik durmak, ama diklenmemek" olarak özetlendi. Somut karşılığı ise şuydu: Askerlerin siyasete müdahalesine izin vermemek; ama ordu ile kavga da etmemek.

Davos'ta Şimon Peres ile giriştiği tartışmayı da Başbakanımız bu prensibini tekrarlayarak özetledi. Başbakan, İsrail cumhurbaşkanına karşı onurlu bir duruş sergilemiş oldu. Kim adına? Öncelikle kendi halkı adına. Türk halkı Gazze'de yaşanan katliamı, Türkiye'nin bir bölgesinde yaşanmış gibi hissediyor. Başbakan bu onurlu duruşu ile kendi kamuoyunun tepkisini yalın biçimde temsil etmiş oluyor.

Önemli olan bu prensibin ikinci kısmı olan "kavga etmemek". Erdoğan'ın niyeti İsrail yönetimi ile kavga etmek değil. Orada yaşanan insanlık dramına karşı çıkmak. Peres'in Erdoğan'ı arayarak özür dilemesi, sadece Davos'la sınırlı kalacak bir karşılık değil. Erdoğan da, İsrail ile sürdürülen ilişkileri ve anti-semitizme karşı olduğunu hatırlatarak, protestosunun İsrail'in Gazze katliamına yönelik olduğunu vurgulamış oluyor.

Başbakan'ın Davos'ta onur mücadelesi verdiği gün, iç politika gündemine 2007 yılına ait bir entrika kayıtları düştü. 2007 yılının nisan ayında cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları devam ederken, eski genelkurmay başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı, politikacılara telkinlerde bulunmuş. Ses kaydı yayımlanan bu entrikada, fazladan tehditler ve baskılar da var. Emekli Orgeneral Karadayı, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek için, tıpkı savaş meydanında ordusunu yöneten bir komutan edasıyla siyasî manevra yönetiyor.

Bu ses kaydı, 2007 yılında birdenbire tavır değiştiren siyasetçilerin durumunu aydınlatıyor, fazladan askerin siyasetin dar labirentlerine kadar nüfûz eden müdahalelerinin askeri de siyasetçileri de ne kadar rezil ettiğini gösteriyor. Konumuz onur. Onur kaybının olduğu yerde siyasetçinin, askerin değeri nedir?

Başbakan Erdoğan "Onurlu durmak ama kavga etmemek" tavrını, 2007 yılında işte bu entrikanın uygulandığı günlerde de göstermişti. Karadayı'nın ses kaydında belirttiği üzere asker bir muhtıra verdi. 27 Nisan geceyarısı bildirisi olarak tarihe geçen bu bildiriye karşı Başbakan "dik durdu, ama diklenmedi". Geceyarısı bildirisi, sahiplerine iade edildi; ama Türkiye bir kavgaya da sürüklenmedi.

"Vekar sahibi olmak"ın meziyet sahibi olmak dışında bir karşılığı da var. Vekarınız sizi güvenilir kılar. İslâm dünyasının peşinde olduğu asıl değer onur. İki asırlık aşağılanmanın bir alışkanlığa ve kişiliğe dönüşmesine, İslâmiyet'in izzeti engel oldu. İşte bu yüzden Türkiye, dik duran Başbakan'ı ile yakın coğrafyanın kutup yıldızı oluyor. Başta ABD olmak üzere geri kalanlar için de güvenilir bir Türkiye yükseliyor.

"Dik durmak; ama diklenmemek" aynı zamanda sorun çözen bir diplomasi aracına dönüşüyor.

Not: Bugün saat 15'ten sonra Ankara Optimum'da, Ada Müzik ve Kitapevi'nde kitaplarımı imzalayacağım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi