Gerici solcular, ilerici muhafazakârlar
Türkiye'nin ulaştığı yeri Murat Belge iki maddede hükme bağlıyor: '1) Bu, şüphesiz bir 'ilerleme'dir, 'rasyonelleşme'dir ve önemli bir 'demokratikleşme' dozu içerir. 2) Bunların olmasında bu toplumda kendini öyle ya da böyle solda ilan edenlerin hiçbir payı olmamıştır.' ('Devlet ve Devrim', Taraf, 5 Ağustos 2011)
Ağır, çok ağır bir hüküm. Yenilip yutulması zor bu ağır hüküm karşısında kendini solcu olarak niteleyenlerin önünde üç ihtimal var: Birincisi, sadece solculuktan değil, siyasetten de vazgeçmek ve ömürlerinin geri kalanını çiçek-böcek işleriyle geçirmek. İkincisi, bu iki hükümden mutlaka birinin aksini ispatlamak. Türkiye'nin 2011'de ulaştığı düzeyin bir 'ilerleme' olmadığını; veya bu 'ilerleme' ise içinde solun katkısının da bulunduğunu göstermek. Üçüncüsü de, her şeyi yeni baştan gözden geçirecek kadar güçlü bir özeleştirinin ötesine geçip, halkın önünde günah çıkartarak uzun bir arınma sürecine girmek. Mesela şu gençlere yumurta attıran solcu-Ergenekoncu örgüt şeflerinin, Hint fakirleri gibi İstiklal Caddesi'nde Galatasaray Lisesi önüne bağdaş kurup, önlerine de kolilerle çürük yumurta koyup, 'bir tane de siz atın' pankartını arkalarına yerleştirip hiç kıpırdamadan oturmaları türünden eylemler.
Murat Belge, aristokrat solcularımızdan. Türkiye'de Marksist düşünceye büyük emekler vermiş, otoritesi müsellem, bu yüzden sözünü esirgemeyen bir entelektüel. Geçtiğimiz ay, yine Ergenekoncularla 'bir kısım' solcular arasında kurduğu 'yakın bağ' yüzünden eleştirilere hedef olmuştu. Ancak mesele Murat Belge değil, verdiği hüküm. Bu hüküm doğru mu, değil mi?
Uzun bir demokrasi ve özgürlükler mücadelesi ile Türkiye ileri bir aşamaya geldi. İleri aşamalar somut olaylarla sembolleşir. Dört generalin istifasıyla, asker siyaset savaşında teslim bayrağını çekmiş oldu. Bu fiilî durumu anayasa ve hukuk normlarına bağlamak adına yapılacak çok iş var; ama kat edilen mesafeyi inkâr etmek mümkün mü? 'İşkenceye sıfır tolerans'ın sonuçları ile on yıl öncesini mukayese edelim: 'Hayata dönüş operasyonu'nu tekrarlayacak cesaret(!) bugün hangi üniformalıda var? Hrant Dink yaşasaydı, bugün hayatı tehlikede olur muydu? 'Faili meçhul cinayet' endişesi kaldı mı? 'Zorunlu asimilasyon politikası' devlet televizyonunda Kürtçe yayınla gerçekten bitmedi mi? Elbette eksik ve eleştirilecek çok şey var; ama insaf ölçülerinde Türkiye on yıl öncesinin fersah fersah ilerisinde değil mi? Peki bunca ilerlemede solun gerçekten iğne ucu kadar katkısı oldu mu?
Evrensel sol 'bölüşüm' meselesine odaklanırken, bizim solumuz 'bağımsızlık' meselesine, oradan da komplolarla dolu labirentlere gömüldü. Aslında sol asıl anti-emperyalist mücadeleyi, daha doğrusu bahanelerini kaybetti. Darbeciler Türkiye'yi dışarıda mecburiyetlere sürüklerken, bugün Türkiye'nin bağımsız ve onurlu bir duruşu var. Ergenekoncu sol, darbe yöntemleri ile iktidar ararken, darbeciliğin bedeli dışarıya 'bağımlılık' olarak ödeniyordu. İçi kof 'BOP patronluğu' laflarını bir kenara bırakırsanız, Türkiye on yıl öncesine göre kendi bölgesinde bilhassa ABD'ye karşı daha özerk politikalar izlemiyor mu? Sadece Türkiye için değil, Ortadoğu halkları için de bağımsızlık ve özgürlük modeline dönüşen bir Türkiye'de yaşamıyor muyuz?
Evet, Türkiye ilerledi. Uzun, sancılı bir yol kat etti. İlerici muhafazakârlar sayesinde gerici solcularımız daha özgür ve demokratik bir ülkede yaşıyorlar. Farklı ve aykırı düşünenlerin, özellikle darbeye bahane olsun diye laik-solcuların bir faili meçhul cinayete kurban gitme ihtimali artık çok az. Bu ilerlemede solun gerçekten hiçbir katkısı yok. Tersine, zaman zaman darbecilerden medet umarak, zaman zaman AK Parti hükümetinin elini kolunu tutup, askerlerin daha iyi dövmesine yardım ederek bu sürece engel olmaya çalıştılar. Darbeciler AK Parti iktidarının sırtını yere getirmeye çalışırken 'mahalle baskısı'ndan, 'sivil darbe'den, 'sivil vesayet'ten şikâyet edenlerin, bugün oturup bir özeleştiri yapmaları gerekmiyor mu?
Murat Belge dünkü yazısında da, Türkiye'de sosyalizmi 'pre-kapitalist' olmakla itham ediyor. Geride daha ağır ne kaldı?