Kirli Psikolojik Savaş
Çocukluğumda yaz tatillerinde günde beş kuruşa kiraladığım, Michel Zevaco'nun Pardayanlar serisi kitaplarını merak ve heyecanla okurdum. Hacimli kitaplardı. Fazla beş kuruşlar vermemek için gece gündüz okur, bititirdim. O kitaplarda ne çok entrika vardı. Bir değil, iki değil, bin entrika, entrika içinde entrika. Entrikalar kumkuması...
Bugünkü Türkiye'deki entrikalar, Pardayanlar'dakileri aratmıyor. Entrikalarla kuşatılmışız. Entrika soluyoruz.
Dehşetli bir psikolojik savaş içindeyiz.
İnternet bu savaşın en büyük silahı.
Siz internet sitelerine gönderilen e-mail'lerin normal e-mail'ler olduğunu mu sanıyorsunuz? En az yarısı kasıtlıdır, maksatlıdır, provokatiftir.
Bazı siteler ne yapıyor?
Türkiye halkını birbirine düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Türk Kürt çatışması çıkartmak istiyorlar.
Sünnîlerle alevîleri birbirine düşürmek istiyorlar.
Dindarlarla, laikleri karşı karşıya getiriyorlar.
Böyle bir şey toplumsal barış ve uzlaşmaya mı hizmet eder, yoksa barışı ve uzlaşmayı dinamitler mi?
Bu internet sitelerinin ardında kimler vardır? Ne yapmak istiyorlar? Bu işler bedavaya yapılmaz, para kaynakları nelerdir?
Türkle Kürdü, Sünnî ile Alevîyi, Dindar ile Laiği birbirine düşürürsen iç savaş çıkar, ülke bölünür parçalanır, devlet çöker, halk perişan olur. Bu adamlar niçin böyle olmasını istiyorlar?
Türkiye'nin bölünmesini, parçalanmasını, çökmesini kimler istiyor?
Ermenistan istiyor, diyaspora Ermenileri istiyor.
Megali ideacı emperyalist ve yayılmacı Rumlar istiyor.
Eretz İsrail hayalini gerçekleştirmek isteyenSiyonistler istiyor.
Haçlılar istiyor.
Vatanını, milletini, devletini (kötü düzeni kasd etmiyorum) seven bir Türkiyeli kesinlikle provokasyon istemez, entrika istemez, yıkıcı propaganda istemez, psikolojik savaş istemez.
Türkiye halkını birbirine düşman kamplara ayırmak istemenin yurtseverlikle zerre kadar ilgisi yoktur.
Yurtseverlik sosyal barışı ve mutabakatı güçlendirmeyi gerektirir.
Bunca entrikanın milyarlarca dolar tutan harcamaları hangi kaynaklardan geliyor?
PKK terörünün gölgesinde yapılan uyuşturucu kaçakçılığından mı?
Silah ve cephane kaçakçılığından mı?
Mafyacılıktan mı?
1918'de ve onu takip eden yıllarda doğu ve güneydoğu Anadolu'da onbinlerce yetim perişan ve sefil vaziyette sürünüyordu. Ermeni yetimleri ve Müslüman yetimleri. Başta ABD'li misyonerler olmak üzere Haçlılar sünnetsiz Ermeni yetimlerini toplayıp götürdüler. Şark Fatihi Kazım Karabekir Paşa Müslüman yetimlerini topladı, yurtlar, okullar açtı, onları korumaya çalıştı.
Yaşları nisbeten büyük yetimlerin kökeni, sünnetli olup olmamalarından anlaşılıyordu.
Sünnetsiz küçük çocukların arasında anadilleri Türkçe olan Ermeni yetimleri de bulunuyordu. Bu zavallı mâsum çocuklar büyük bir facia yaşamışlardı. Babaları, anneleri, yakınları sürülmüş, ölmüştü.
Küçük yaştaki Ermeni yetimlerinden kaç tanesi Türk ve Müslüman olarak yetiştirildi?
Bunların bir kısmı siyasetçi, gazeteci, bürokrat, sanatçı oldu. Türk ve Müslüman ismiyle...
Daha fazla yazmayayım, ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Megali ideacı Elenleri düşünelim: İdeallerinin gerçekleşmesi için Türkiye'deki Türklerin ve Kürtlerin, Sünnîlerin ve Alevîlerin, dindarların ve laiklerin çatışması gerekir. Ülkede iç savaş çıkmalı ki, onlar muradına ersin.
Cumhurbaşkanımızın Erivan'a futbol maçı seyretmeye gitmesine sakın aldanmayın, kanmayın. Ermeniler bizden toprak istiyor, tazminat istiyor, tekrar yerleşmek izni istiyor. Onlar da güçlü bir Türkiye istemez. Türkiye parçalanmalı ki, emelleri gerçekleşsin.
Haçlılar da aynı şeyi istiyor. Onlar Anadolu'yu Hıristiyanlığın ana yurdu ve merkezi olarak görüyor, ülkemizi tekrar Hırıstiyanlaştırmak istiyor. Bu isteklerinin gerçekleşmesi için biz Türkiyelilerin birbirimize girmemiz gerekir.
Siyonistlerin "Nil'den Fırat'a büyük İsrail" hayalleri ve projeleri var. Bunun için ülkemizi sömürgeleştirmeleri gerekir. Onlar da iç çatışma isterler. Zaten 1948'den bu yana İsrail, Kürt meselesini kurcalamış, Kürt milliyetçiliğini planlamıştır.
Bütün bunların yanında bir de İttihadçı zihniyet vardır. Hani koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nu on sene içinde batıran zihniyet. Onlar da, ülkede toplumsal barış ve mutabakat istemez. Türkler, Kürtler, diğer etnik unsurlar, Sünnîler, Alevîler, dindarlar, çağdaşlar barış içinde yaşarlarsa bitiktir işleri onların.
Resmî ideloji bağımlılarını da unutmamak gerekir. Ülke batarsa batsın ama resmî ideoloji bayrağı hep dalgalansın. Zavallılar, Türkiye batarsa ne resmî ideoloji kalır ve gayr-i resmî ideoloji...
Vatandaş bunca entrika, bunca dolap, bunca kirlilik içinde ne yapacak?
Yapılacak şey, kaynağı belli olmayan haberlere, yorumlara inanmamaktır.
İnternette binlerce entrika provokasyon sitesi olduğunu bilmek ve uyanık bulunmaktır.
İnternetteki rûmuzlu e-mail'ler tuzağına düşmemektir.
Takma isimlere dikkat etmektir.
Bendeniz iç barışa, toplumsal uzlaşmaya taraftar bir Türkiyeli olarak ismimi belirterek imzamla yazıyorum. Doğrusuyla eğrisiyle düşüncelerim, görüşlerim, tenkitlerim ortadadır.
Sevgili vatandaşlarım... Gizli kapaklı, rumuzlu, dışı altın kaplı içi zehirli entrikalara, dolaplara aldanmayın...
Ergenekoncular, İttihadçılar, Jön Türkler, Kripto Ermeniler, Kripto Yahudiler maskelerini açsınlar; açık isim ve hüviyetleriyle sahneye çıksınlar.
Ülkemizde psikolojik savaş istemiyoruz.
Camilerde Yerden Isıtma Kansere Yol Açıyormuş!..
CAMİLERDE yerden ısıtma modası başladı. Geçenlerde küçük bir camiye gitmiştim. Dışarıda hava çok soğuktu, caminin zemini ise sıcacıktı. Namazı kılar kılmaz an kaybetmeden dışarıya kaçtım.
Uzmanlar uyarıyor:
Yerden elektrikli ısıtma, güçlü bir manyetik alan meydana getirmektir. Bu manyetik alan insan vücuduna çok kötü etkilerde bulunmaktadır. İleride kansere yol açacak tesirler...
Müslüman atalarımız camileri ısıtmayı düşünmemişlerdir. Düşünmüş olsalardı, bu iş beceremeyecekleri bir şey değildi.
1600'lü yıllarda, Osmanlı devletinin bayrakları üç kıt'ada dalgalanırken, ordularımız Viyana'yı kuşatırken soğuk bölgelerdeki büyük küçük hiçbir camide ısıtma sistemi yoktu.
Camileri ısıtmak lüzumsuz bir fanteziden ve israftan ibarettir.
Önemli olan ibadet yerlerini ısıtmak, minarelere hoparlör koymak, yazın klima çalıştırmak gibi şeyler değildir.
Camilerimizin ilim, irfan, kültür, ahlâk, fazilet, irşad, tebliğ, dâvet, uyarı merkezleri haline gelmesi için çalışılması gerekir.
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan istirhamım şudur: Uzmanlara sorsunlar ve camilere yaptırılan yerden ısıtma sistemlerinin insan sağlığına kötü etkileri olup olmadığını tesbit ettirsinler. Böyle ise, bunu yasaklasınlar. Daha önce yaptırılmış olan yerden ısıtmaları kaldırtsınlar.
İnternete bakılırsa, bazı ehliyetli uzmanların bu konudaki ilmî uyarıları bulunacaktır.
Cami dernekleri böyle fantezilerle uğraşmasınlar, bunlar için para harcamasınlar.
Kışın soğuk günlerde sıkı giyiniyoruz. Camilerin içi, dışarıya göre zaten biraz daha az soğuk oluyor. İslâmî hizmet ve faaliyet paraları zarurî, lüzumlu, gerekli yerlerde kullanılmalıdır.
Milyonlarca cami cemaatini ileride kanser edecek elektro manyetik akımlar konusunda ilgilileri uyarıyorum. Beni dinlemesinler, uzmanları dinlesinler. Hürmetlerimle.