Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Türkiye Filistin’e; İsrail Alaska’ya...

Türkiye Filistin’e; İsrail Alaska’ya...

‘Dağdan geldi bağcıyı kovdu’ derler ya; o hesap, 103 veya 130 ülkeden dün Filistin’e gelen ve burasını işgal eden kimi Yahudiler Filistinlileri yerlerinden-yurtlarından sürmekle kalmıyorlar, aynı zamanda Türkiye onlara sahip çıkıyor diye yeni sürgün adresi olarak Türkiye’yi veriyorlar. Türkiye’yi onlara alternatif vatan olarak teklif ve takdim ediyorlar.
Buraya, ‘topraksız millet için milletsiz toprak’ sloganıyla geldiler ve şimdi hakiki sahiplerine ülkelerini dar ediyorlar ve hakkaniyet ile adalet adına sesini çıkaranlara da ‘Filistinlileri çok seviyorsan yanına gönderelim’ diyorlar. Bu Şimon Peres’in Davos’ta söylediklerinin bir adım ötesi. O ne demişti: “Mahmut Abbas ve Mübarek gibiler böyle demiyorlar da sana ne oluyor?” ‘Kafa konforumuzu ve keyfimizi bozma’ demeye getiriyorlar. Araplar bu gibi durumlarda ‘vikahe’ yani kepazelik ifadesini kullanırlar. Türkiye, Filistin meselesinde duyarlılığı sebebiyle konuyla ilgili polemiklerin tam odağında ve ortasında kaldı. İsrail’de seçimlerden önce, sağdaki Ulusal Birlik partisi adaylarından Michael Ben-Ari, “İsrail’deki Arap sorununun çözümü için, İsrailli Arapların Venezüella veya Türkiye gibi ülkelere gönderilmesinin” yolunu açma vaadinde bulunuyor. Kendisini İsrail’de yasadışı ilan edilen ırkçı Kah örgütünün lideri Meir Kahane’nin “öğrencisi ve takipçisi” olarak tanıtan Ben-Ari, Ynet sitesiyle yaptığı söyleşide, ülkedeki Arap sorunu için çözüm önerisini açıkladı. “Kahane’yi temsil eden tek kişi ben değilim” diye konuşan Ben-Ari, hem Knesset’in (İsrail parlamentosu) içinde, hem de dışarıda Kahane’nin birçok taraftarı bulunduğunu itiraf ediyor. “Kahane haklıydı” diyen Ben-Ari, Haham Meir Kahane’nin 24 yıl önce söylediklerinin, bugün seçim kampanyalarının odağına yerleştiği görüşünde... Esasında haksız da değil. Gelişmeler tam da ifade ettiği şekilde.
Haham Meir Kahane, “Arapların gönüllü ya da zorla sürgüne gönderilmesi için” 1970’li yılların başında kampanya başlatmıştı. 1984 yılı seçimlerinde partisi Kah, ırkçı söylemleriyle Knesset’e girmiş, Kahane de milletvekili olmuştu. Partisi, daha sonra aynı gerekçelerle 1986 yılında İsrail Yüksek Adalet Mahkemesi’nce yasadışı ilan edilmiş, Meir Kahane 1990’da New York’ta öldürülmüştü.
¥
Görüldüğü gibi Türkiye ile birlikte Chavez’in ülkesi Venezüella’yı da hedef tahtasına oturtuyorlar. Esasında Chavez de Araplar ve Müslümanlara destek olmasının ve dayanışmasının bedelini ağır ödüyor.
Bilindiği gibi Gazze saldırıları sırasında İsrail elçisini kovdu. İsrail de misillemede bulundu ve Venezüella elçisini kovdu. Buraya kadar misillemede her şey normal. Normal olmayan bir husus; Arapların buna gizli tepkisi.
Şimon Peres’e zılgıt atmak nasıl 1-2 hafta aralıklarla Arapların Davos’u Ebu Dabi’de yankılanmışsa; Chavez İsail’den başka bir de Fas’ın tepkisiyle karşılaştı. Fas da elçisini Karakas’tan çektiğini açıkladı. İşte burası anlaşılamadı. Zira Fas, Karakas’tan elçisini çekme gerekçesi olarak, bu ülkenin Batı Sahrası’nın bağımsızlığı için mücadele eden Polisaryo örgütünü desteklemesini gösterdi. Halbuki, Karakas’ın Polisaryo ile ilişkileri bugünün ilişkisi değil ve uzun bir dönemden beri devam ediyor. Dolayısıyla elçi çekme Polisaryo desteğine bir tepki ve misilleme olsa da ‘niçin şimdi?’ sorusu cevapsız kalıyor. Polisaryo ile ilişki kurmak, diplomatik ilişki kesmenin sebebi ise Fas neden Cezayir’le hâlâ ilişiklerini muhafaza ediyor? Bu arada görüldüğü gibi kraldan fazla kralcılar ve İsrail’den fazla İsrailciler var. Fas-Venezüella ilişkileri İsrail’e tepkiye kurban gitti.
¥
Kahane’nin halefleri Filistinlileri Türkiye’yi ışınlamak ve göndermek istiyorlar. Lâkin unutmamak lazımdır ki; Tükler daha 94 yıl önce oralardaydı ve henüz ilişkimiz terü taze ve kül biraz eşelenirse, altından sönmemiş kor çıkacaktır. Galiba İsrail külleri eşelerken koru yeniden tutuşturacak ve belki bu kor Filistinlileri Türkiye’ye göndermeyecek ama Türkleri, ateşin Hz. Musa’yı kendisine çekmesi gibi yeniden Filistin’e çekecek. Zaten Filistinliler dünden razı. Sami Ebu Zühri’nin de ifade ettiği gibi ‘keşke sınırımızda Türkiye olsaydı’ diye iç geçiriyorlar. Zaten dünyada en fazla yanlarında görmek istedikleri halk da Türkler.
İsrail’in Gazze operasyonundan sonra, Başbakan Erdoğan’ın Davos çıkışından hemen sonra 29-31 Ocak tarihleri arasında Filistin’de yapılan bir araştırmada, Filistinlilerin Gazze olayları muvacehesinde en çok Türkiye’nin duruşundan memnun oldukları ortaya çıktı. Kudüs’te bulunan Medya ve İletişim Merkezi tarafından Batı Yaka ve Gazze’de yapılan ankete göre Türkiye, Arap ülkelerini geride bırakarak Filistinliler arasında en çok desteklenen ülke oldu. “Hangi ülkenin duruşundan memnunsunuz?..” sorusuna halkın yüzde 89.6’sı “Türkiye” derken, Katar yüzde 68 ile ikinci, İran yüzde 64 ile üçüncü oldu.
Cemal Paşa’nın Filistin’den çekilmesinden 100 yıl sonra hadiseler Türkiye ile Filistin arasında yeniden köprü olurken, İsrail yanlış politikalarıyla bunu körüklüyor. Ceyda Karan, Radikal’de ‘Ya ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı...’ yazısında İsrail maşeri vicdanındaki Osmanlı algısını bir hatırası eşliğinde şöyle aktarıyor:
İsrailli bir uzman, çok değil, iki yıl kadar önceki bir İsrail ziyaretimde ‘Türkiye’nin sırf Osmanlı’nın mirasçısı olması sebebiyetiyle dahi Ortadoğu’daki meselelere fazla karışmasını arzulamayacağını’ söylemişti. Meir Kahane’nin halefi Ben Ari’ye bu sözleri intak-ı hak kâbilinden Allah söyletmiş olmalı. Onun sözlerini Sami Zühri’nin ifadeleri tamamlıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi