Gel de çatlama!
Sevgili okuyucular, tam altı senedir hiç ara vermeden köşe yazarlığı yapıyorum; tabiî benimkisi 30-40 senelik köşe yazarlarıyla karşılaştırılınca pek de uzun bir süre sayılmaz ama gene de binbeşyüz civarında yazı yazmışım. İnanır mısınız, Bu yazıları kaleme alırken ‘Acaba bugün ne yazsam?’ diye düşündüğümü hiç hatırlamıyorum. Bilâkis ben ‘Acaba hangisini yazsam?’ diye seçmekte zorlandım. Zira, taşına toprağına kurban olduğumun Türkiyesi’ nde yazacak, anlatacak o kadar çok şey var ki...
Bahtiyar Vahapzade Hakk’a Yürüdü
Efendim, bugün anlatacağım konuya geçmeden, Türkçe’nin yaşayan en büyük şairi, dostum, büyüğüm Bahtiyar Vahapzade’yi anmak istiyorum. Sadece kardeş Azerbaycan’ın değil, bütün Türk Dünyası’nın ve Türkiye’nin de millî şairi olan Bahtiyar Vahapzade, geçtiğimiz gün Hakk’ın rahmetine kavuştu. O, bir Mehmet Âkif, bir Yahya Kemal’di... Azerbaycan’ın istiklâl mücadelesi O’nun ses bayrağının altında gerçekleşti.
Ömrünü milliyetçiliğin ve vatanseverliğin timsali olarak geçiren Vahapzade, hürriyet aşığı bir şair olarak çok çileler çekti. Türkiye Türklerini de Azerî Türkleri kadar benimsemişti. Bizler de O’nu çok severdik. Birkaç yıl önce Bakü’deki evinde ziyaretine gittiğimde, bizleri ağırlamak için nasıl çırpındığını hiç unutmuyorum. Editörlüğünü yaptığım ‘Türkler’ isimli 21 ciltlik eseri görünce boynuma sarılıp tebrik etmişti.
Cavanşir Kuliyev tarafından bestelenmiş bir dörtlüğünü sunuyorum:
Bir millet, iki dövlet
Eyni arzu, eyni niyyet
Her ikisi cümhuriyyet
Azerbaycan-Türkiye
Rahat uyu Şâir-i Âzam, ruhun şâd olsun. Allah rahmet eylesin...
‘Bir Arkadaşta 19 Glock var...’
Efendim, 11 Şubat 2009 tarihli Milliyet Gazetesi’nin yayınladığı ses kayıtlarını evvelâ beraberce okuyalım:
‘X şahıs: Bir arkadaşta 19 Glock var, satmak istiyor.
F.B.: Satarız, fiyat ne istiyor?
***
T.E.: 8 artı 1 isteyen var, 3 tane de Glock lazım.
Y.A.: O bulunur.
***
F.B.: Baretta sende mi, onu alacaktım.
X şahıs : A.M.’de, 9 numara mermi soran var.
***
T.E.: 9’lu Astra’yı alıver bana.
Y.A.: 2-3 gün sürmez, haber bekle.’
Ses kayıtları bu minval üzre devam edip gidiyor.
Sahi, sizce kayıtlara geçen bu konuşmalar ne hakkındadır? Herhalde, Glock marka saatten, Opel-Astra otomobilden ve eski dizideki Komiser Baretta’dan bahsetmiyorlardır, değil mi? Bu konuşmaların silah kaçakçıları ve satıcıları arasında geçtiğini anlamak için, hukukçu ya da polis olmaya lüzum yoktur herhalde...
İşte bu ‘iletişim tutanakları’ nı delil gösteren Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 6 sanığı ‘silah ticareti yapmaktan’ mahkûm ediyor. Gelgelelim ki, Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Mahkemenin kararını 2’ye karşı 3 oyla bozuyor. Gerekçesi de şöyle: Telefon konuşmaları maddî delillerle desteklenmemiş...
Yasalar ne diyor?
Efendim, bazı yazar dostlarımız, Yargıtay’ın bu kararından işkillenip, bu tutumun Ergenekon Dâvası hakkında da geçerli olacağını, hattâ bu maksatla kararın verildiğini
ima ediyorlar. Bir orgeneral eşinin dahi, mahkemeleri ‘bizim mahkeme-onların mahkemesi’ diye ayırdığı, siyasallaştırılmış bir yargı ortamında, Yargıtay’ın kararından işkillenilmesini çok görmemek lâzımdır.
Lâkin, doğrusu bendeniz Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bu hesapla karar verdiğini hiç sanmıyorum. Herşeye rağmen mahkemelerimiz hakkında hüsnüzan sahibi olmalıyız. Üstelik Yargıtay’ın 3’e karşı 2’lik kararında gerekçe ve muhalefet şerhlerinde, hiçbir suiniyetli hesabın olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bu konudaki yasal prensip hükmü, CMK’nın delilleri takdir yetkisini düzenleyen 217. maddesinin 2. fıkrasında vaz edilmiştir. Buna göre, ‘Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.’
Ayrıca, CMK’nın ‘İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması’ başlıklı 135. maddesinde, bu konu ayrıntılı şekilde hükme bağlanmıştır. Kısaca, dinlemenin yapılabilmesi ve kayda alınabilmesi için ya hâkim kararı gerekir ya da gecikmesi sakıncalı durumlarda savcı karar verip vakit geçirmeden hâkime başvurur.
CMK’nın bu hükmü, TCK’daki ‘Silâhlı örgüt’ başlıklı 314. madde ile ‘Silâh sağlama’ başlıklı 315. maddedeki suçlar için de geçerlidir.
Asıl sorun, Yargıtay’ın normal mahkemeye dönüşmesidir
Efendim, görüldüğü gibi, Türk hukukunda da diğer birçok demokratik ülke hukuklarında olduğu gibi, hâkim ve savcı kararıyla iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması mümkündür. Ancak, bunu yaparken işlemin yasal olması ve delillerin de hukuka uygun bir yöntemle elde edilmesi gerekir.
Bu konuda mahkemenin ve Yargıtay’ın da takdir yetkisi vardır.
Ancak, sözkonusu karar olayın mahiyetine bağlıdır ve her olay için geçerli bir içtihat oluşturduğu söylenemez.
Bizce esas sorun, adlî mahkemelerde çözülecek dâvalara hâlâ Yargıtay’ın bakmasıdır. Bu durum, adalet teşkilâtını yormakta ve adaletin tecellîsini geciktirmektedir. Daha fazla vakit kaybedilmeden, ya ‘İstinaf Mahkemeleri’ kurulmalı ya da mevcut sistem ıslah edilmelidir.
***
Bizim Adnan’ı artık hepiniz tanıyorsunuz. Yazımı okuduktan sonra, bütün açıksözlülüğüyle itiraz etti. ‘Tamam, birçok hukukî lâf döktürmüşsün ama suikast silâhı satanları delil yetersizliğinden beraat ettirenleri bana haklı gösteremezsin’ dedi ve ilâve etti: ‘Gel de çatlama!...’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.