Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Bu ilk küstahlığı değil!

Bu ilk küstahlığı değil!

1 Mart tezkeresi objektif olarak ABD-Türkiye politikalarında bir kayma ve makas değişimine neden oldu. Davos'da Şimon Peres ile Başbakan Erdoğan'ın kapışması da İsrail ile ilişiklerde objektif bir değişime ve kopukluğa neden olacak gibi. Zira, Ehud Olmert'in Türkiye'ye gelip de başbakanla 5 saat görüşmesine rağmen Gazze saldırısını kendisinden saklaması, ser verip sır vermemesi hazımsızlığa yol açmıştı. Bu, Davos'da patlamaya dönüştü. İsrail de bunu hazmedemedi. Erdoğan İsrail'in kendilerine saygısızlık yaptığını söylerken İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ise Türkiye'yi İsrail'e saygılı olmaya davet etti. Dolayısıyla iki taraf da birbirinden saygı bekliyor ve saygı noktasında iki taraf da birbirini özensizlik ve itinasızlıkla suçluyor. Öyleyse ortada gerçekten bir sıkıntı var. En son İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi'nin yeni bir hazımsızlık refleksi izhar etmesi ilişkilerde dalgalanma seyrinin devam ettiğini gösteriyor. İsrail kibri nedeniyle aslında sineye çekmesi ve hazımlı olması gereken noktada hazımsızlık belirtileri gösteriyor ve tırmandıran çıkışlar yapıyor. Bundan en büyük zarar görecek taraf ise şüphesiz İsrail'dir. Zira Türkiye zarar görse bile bu kısa vadeli ve siyasi olacaktır. Halbuki, İsrail'in Türkiye'yi kaybı telafi edilemez ve ontolojik zeminde gelişecektir. Bu itibarla, bu açıklamalar İsrail'in tamamen akılsızlığını ve dengesini kaybettiğini gösteriyor. İsrail devleti'nin kurucu başbakanı David Ben Gurion'un "stratejik çevreleme politikası" olarak bilinen İslâm dünyasının çevresindeki Müslüman, fakat Arap olmayan ülkelerle kurulacak ikili ittifaklarla oluşturduğu Dış Halka İttifakı 1979 İran Devrimi ile birlikte en önemli üyesini kaybettikten sonra ancak Türkiye-İsrail ilişkilerinin stratejik bir özellik kazanmaya başladığı 90'lı yıllarda yeniden telaffuz edilebilmişti. Gazze saldırısıyla birlikte galiba İsrail en önemli halkayı da kaybetme süreciyle karşı karşıya. İran'ın yerine Hindistan ve Türkiye'nin yerine Barzani-Talabani güçlerini ve Etiyopya'nın yerine ise Eritre'nin ikamesi mümkün değil. Zaten Eritre son yıllarda tamamen bu denklemin dışına çıkmıştır.
¥
Küstahlaşan ve haddini aşan İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Mizrahi, Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres'e yönelik "Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" sözlerine "aynaya bak" diyerek cevap vermiştir. Yüzünü aynadan ayırmaması gereken bir taraf varsa o da İsrail'dir. Yabancı askeri temsilcilerin katıldığı bir toplantıda konuşan Mizrahi küstahlığını, Türklerin uzun yıllar önce Ermenileri katlettiğini, aynı politikanın bugün de Kürtler üzerinde idame ettirildiğini söyleyerek sürdürmüştü. Başbakan Erdoğan'ın Davos çıkışından sonra DTP'li bazılarının Kürtlerin durumunun Filistinlilerden daha kötü olduğunu söylemesi Mizrahi'nin açıklamalarıyla bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme şuubiyye (etnik eksenli bölücülük) politikalarının arkasında kimin ve hangi güçlerin olduğunu gösterir. General, İsrail'i Filistin topraklarını işgal etmekle suçlayan "Başbakan Erdoğan'ın ülkesinin Kuzey Kıbrıs'ı işgal ettiğini" de savunmuştu. İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı, Erdoğan'ın İsrail'in BM'den çıkarılması çağrısını da hatırlatmış ve "Böyle bir durumda, Türkiye de İsrail'in yanına eklenmelidir." demişti. Görüldüğü gibi İsrail kaşınıyor. Lakin Türkiye bu küstahlığın altında kalmamış; İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmış ve kara kuvvetleri komutanının söz konusu hezeyanları konusunda İsrail'e ültimatom verilmiştir. Sevindirici bir gelişme olarak Türkiye İsrail'in açıklamaları karşısında tek yürek ve yek vücut olmuş ve protestoya Genelkurmay Başkanlığı da katılmış ve 13 Şubat (2009) tarihli Mizrahi'nin sözleri kınanmıştır.

İsrail'in bu ilk hazımsızlığı değil. İsrail 1980 yılında Kudüs'ü ebedi başkent ilan edince Türkiye Batılı ülkelerle ve başta ABD ile yaptığı müşavereler doğrultusunda İsrail'le diplomatik münasebetleri alt seviyeye indirmişti. Bunu hem Kudüs'le ilgili kararına bir tepki olarak, hem de ABD'nin telkinleri sonucu Arap dünyasına yanaşmak ve ticari ilişkileri geliştirmek ve ABD'ye ekonomik külfet olmaktan kurtulmak için yapmıştır. Bu objektif nedenlere ve gerekçelere rağmen İsrail bunu hazmedememiş ve 1983-84 yıllarında başbakanlık yapan ve Begin'in yerine geçen İzak Şamir Türkiye'yi füzeleriyle tehdit etmiş ve 'Türkiye füzelerimizin menzilindedir' demişti. Dolayısıyla bu, İsrail'in Türkiye'ye karşı ilk küstahlığı olmadığı gibi sonuncusu da olmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi