“Hamdolsun çöküyorlar, daha da çökecekler.” Bu söz Sayın Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a pek yakışırdı. Eğer CHP zihniyetini tarif etmek için bir konuşma başlığı yapacak olsaydı, herhalde böyle söylerdi. “Hamdolsun çöküyorlar daha da çökecekler.”
İlahi kaderin tecellisiyle CHP zihniyetinin çoktan başlayan çöküşünün sonuna doğru geliniyor. Dünya üzerinde insana zulmeden bu ve benzeri sistemlerin hiç birisi ayakta kalmamış, en çok kalanın da 70-80 yıllık bir ömrü olmuştur. Çünkü böyle sistemler, ancak ikibuçuk nesil tüketebilirler.
Gerçi Türkiye bunların yüzünden kaç iki nesil tüketti ama hamdolsun artık iliklerine kadar bütün iç yüzleri ortaya çıktı. Sağduyu sahibi milletimiz, her yönleriyle bunları tanıma fırsatı buldu. Gerçek anlamda tek kutsallarının “benlikleri” olduğu net şekilde anlaşıldı.
Mesela bu zihniyet sahiplerinde azıcık insaf ve vicdan olsa ve haliyle dürüst olsalar; millete karşı çıkıp; “Kur’an kursları açacağız” diye toplumun dini ve milli hassasiyetleriyle dalga geçerek seçim malzemesi yapmazlar. Neden? Şunun için:
Öncelikle geçmişte Kur’an okuyan, Kur’an okutan, evinde ve cebinde dini eser bulunduran, kurs açan, ders veren, velhasıl Kur’an ve din ile ilgili olarak akla gelen kim, ne ve hangi kurum, kuruluş varsa hepsine hayatı Cehennem eden bu kafaların, milletimizden özür dilemesi gerekir. Yalnız, dileseler bile kesinlikle güvenmemek lazım gelir.
“Bu yeter mi?” Yetmez! Yaktıkları ve yaktırdıkları, yırttıkları ve yırttırdıkları, ayaklar altına alınarak çiğnedikleri ve çiğnettirdikleri Kur’an-ı Kerimler ve dini eserler ile daha nice nice işkence ve zulüm gören milyonlarca masum insanımız, haklarını helal etmeden bu adamların iflah olması mümkün değildir. Bir de işin içinde o kitapların hakkı var.
Ayrıca malum zihniyetin kurtuluşu halkımızın elinde değildir. Gerçi ancak Allah bilir ama bunların kurtuluşu kıyamete kalmıştır. Çünkü orada onları bekleyen ve haklarını alacak olan öyle çok masum insan ve kitap var ki; öyle çok yakalarına yapışılıp, “Ne istediniz dinimden, camimden, kitabımdan, anamdan, babamdan, benden, çoluk çocuğumdan, aşımdan, ekmeğimden” diye hesaplar sorulacak. Aman Allah’ım o ne dehşetli bir gündür.
Elbet bu sorguya malum zihniyet sahiplerinin inanmasını beklemiyorum. Böyle bir hesap gününe iman eden çevrelerin, CHP’nin; “Kur’an,” “din,” “Allah,” “kitap” gibi söylemlerine inanıp, onlara yol gösterenlere şaşırıyorum. İşte Önder Sav ortada. Adam hâlâ çıkıp özür dilemedi. Siz nerenin türküsünü çağırıyorsunuz Allah aşkına? Hangi Kur’an kursundan, hangi dinden, hangi din adamından söz ediliyor da, bu adamlara inanılıyor.
Bugün Türkiye’nin her yanında toprak altından ve kıyıdan köşeden Ergenekon terör örgütü silahları çıkıyor. CHP zihniyeti de bu Ergenekon terör örgütünün avukatlığını yaparak destek veriyor. Peki, bir zamanlar bu zihniyetin baskısı sonucunda toprak altına ne saklanıyordu ve hâlâ belki de pek çok toprak altında ne var biliyor musunuz?
Elbet biliyorsunuz, bugün köylerimiz, tarlalarımız aransa, toprak altından silah yerine Kur’an-ı Kerimler ve dini eserler çıkacaktır. Dün toprak altına silah gömenlerin yüzünden, o gün de milletimiz elindeki, evindeki, cebindeki kitapları toprak altına gömüyordu.
İşte CHP kafası ile milletimiz arasındaki fark burada netleşiyor. Silah gömenlerle kitap gömenleri birbirine karıştırmamak gerekir. CHP ve benzeri familyanın ürünleri olan sol partiler dışındaki diğer tüm partilerin, hem fikir olduğu tek nokta burasıdır. Sol ve Ergenekonun mayası; “kin, öfke, garaz,” sağın mayası da “ekmek, barış ve güvendir.”
Türkiye’deki mücadele; toprağa silah gömenlerle kitap gömenlerin mücadelesidir. Silah gömenler; “diktatörlük” isterken, kitap gömenler; “millet olma, devlet olma, devlet millet kaynaşması, paylaşımcı, dayanışmacı, huzur ve güven tesis edici, insan hak ve hürriyetlerinin” temini gibi insani ve imani bir sistem peşindedirler.
Ve onlar bilirler ki bu dünya fani ve geçicidir. Esas olan öbür âlemdir. Diğer zihniyetin işkencelerinden ve zulümlerinden koruma adına gömülen kitaplar böyle söyler. “Bir gün huzura döndürülecek ve dünyada yapıp ettiklerinizden hesaba çekileceksiniz” buyrulur. Daha fazla söze lüzum var mı?