Müslümanlar Nasıl Kurtulur?
Sevgili Müslüman kardeşlerimiz... Hepinize selam ve hürmetlerimi arz ederim. Hattâ bana küfr edenlere bile.
Yıllardan beridir din kitapları okurum. Onlardan öğrendiğim bazı temel gerçekleri ve vazifeleri sizlere arz etmek isterim. Bu anlatacaklarım, Müslümanların fert (birey) ve toplum olarak kurtulmaları için şarttır. Bunlarsız kurtuluş olmaz. Bunlar bendenizin şahsî fikir ve görüşlerim değildir.
Birincisi: Tashih-i itikaddır. Yani inanca ait bilgi ve hükümlerimizin Kur'ân'a, Sünnet'e, Ashab-ı Kiram'a, Tâbiî'ne, Selef-i Sâlihîne uygun ve mutabık olmasıdır. İnanç konusunda her bid'at sapıklıktır.
İkincisi: Beş vakit namazı dosdoğru kılmaktır. Dosdoğru kılınamıyorsa yine kılmaktır. Namaza çok önem vermeliyiz, namazı hafife almamalıyız. Namaz din binasının direğidir. Bu direği doğru ve sağlam tutan dinini ayakta tutar, bu direği yıkan dinini yıkmış olur.
Üçüncüsü: Hür ve mukim erkeklerin farz namazlarını mutlaka cemaatle kılmaları gerekir.
Dördüncüsü: Birlik ve beraberliktir. Birlik kelimesini BİRlik şeklinde yazarsam ne demek istediğim anlaşılacaktır. Yani Müslümanların başlarına bir İmam, bir Emîr seçmeleri, bu zata biat ve itaat etmeleri vaciptir. Bu başın ehliyetli, liyakatli, takvalı, faziletli, hikmetli olması şarttır.
Beşincisi: Müslümanların, derecelerine göre fiilen, lisan ile kalp ile emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmaları gerekir. Bu farz terk edilirse din ve ümmet çöker.
Altıncısı: Allah ile olan bütün işlerimizde ihlasa riayet etmeliyiz.
Yedincisi: Kullarla ve yaratıklarla olan bütün işlerimizde adaletli, insaflı, yerine göre şefkatli olmalıyız.
Sekizincisi: Müslümanlarda ümmet şuuru bulunmalıdır. Ümmet şuuru yok, cemaat ve fırka asabiyeti çok, işte o zaman Müslümanlar perişan olur.
Dokuzuncusu: Bütün Ümmet-i Muhammed bir tek vücut gibidir. Onun bir tarafına, bir azasına acı veya zarar gelirse vücudun tamamı tepki göstermelidir.
Onuncusu: Din sömürüsü, mukaddesat istismar ve istihdamı çok büyük bir ahlaksızlık günah ve cinayettir. Bütün Müslümanlar din ticaretine, din sömürüsüne karşı uyanık olmalı, bu gibi ahlaksızlıkların her türlüsüne cephe almalıdır ve din sömürücüsü münafıklara, eşrar ve eşkıyaya fırsat vermemelidir.
On birincisi: İslâm medeniyet dinidir, bedeviyet dini değildir. Müslümanların medenîleşmesi, yeterli sayıda çok kültürlü ve vasıflı elemanlar yetiştirmesi; dinî hizmet ve faaliyetlerin kırsal kesim, varoş, gecekondu zihniyetlilerin elinden alınıp ehline verilmesi gerekir. Kur'ân'da "O a'rabîler iman ettik diyorlar. Hayır onlar iman etmediler..." mealinde ayet bulunmaktadır.
On ikincisi: Bütün Müslümanlara İslâm ahlakının esasları öğretilmelidir ve bunların hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. İslâm'ın ahlak boyutuna sahip olmadan gerçek dindarlık olmaz.
On üçüncüsü: Müslümanların Endülüs zamanında olduğu gibi bilgi, ilim, irfan, kültür, sanat, kitap, kütüphane, hikmet konularında gayr-i Müslimleri ve dinsizleri geçmesi, onlara yukarıdan bakması gerekir.
On dördüncüsü: Lüksü, israfı, gösterişi, gurur ve kibri sefahati (beyinsizliği) aşırı tüketimi bırakıp; İslâm'ın kanaat emrine ve tavsiyesine dönmemiz lazımdır. Bir israf toplumu iflah olmaz.
On beşincisi: İş, ticaret, çalışma, sanayi, hizmet sektörlerinde loncalara, ahîliğe, fütüvvet ahlakına dönmemiz şarttır. Bunlarsız iktisadî ve malî düzelme olacağını sanmak aptallıktır.
On altıncısı: İslâm dininin, İslâm ahlâkının, İslâm medeniyetinin temel prensiplerinden biri iffet ve hayâdır. Bugünkü toplum hastadır. En kısa zamanda iffete ve hayaya dönme seferberliği başlatmalıyız.
On yedincisi: Kendine mahsus (özel) eğitim sistemi olmayan açık konuşayım "İslâm eğitimine" sahip olmayan bir toplum batmaya mahkumdur. Müslümanlar en kısa zamanda Tevhidî eğitime dönmelidir.
On sekizincisi: Peygamber sünneti olmadan İslâm'ı doğru şekilde anlamak, Kur'ân'ı doğru bir şekilde yorumlamak, dini doğru şekilde hayata uygulamak mümkün olmaz. Mutlaka Peygamberimizin Sünnetine sarılmalıyız. Bu da ilimle olur. Sünnet düşmanı bid'atçiler ve zındıklarla en güzel ve uygun şekilde mücadele etmeli, fitneye sebep vermeden onları red ve cerh etmeliyiz.
On dokuzuncusu: Allah katında tek hak din İslâm'dır gerçeğini şeksiz ve şüphesiz şekilde kabul etmeli ve bu temel inanca karşı ortaya atılan vahim ve öldürücü bid'atleri red etmeliyiz. Tek İbrahimî din vardır, o da İslâm'dır.
Yirmincisi: Emanetleri ehline vermeli ve verdirtmeliyiz. Emanetler nelerdir? Müderrislik (din hocalığı ve öğretmenliği), imamlık, müezzinlik, müftülük, vaizlik, Diyanet Başkanlığı bütün İslâmî hizmet ve faaliyet makamları, Ümmetin bütün dünyevî işleri, memuriyetler, makamlar, mevkiler... Emanetler ehline ve layık olana verilmez ise esirlik, rezillik, rüsvaylık, zillet yakamıza yapışır, bugünkü hale düşeriz.
Yirmi birincisi: Yüce İslâm dininde din baronluğu diye bir şey yoktur.Hiçbir hoca rab haline getirilemez. Gerçek din alimi, gerçek şeyh veya mürşid de olsalar, onları erbab haline getirmek, putlaştırmak, tanrılaştırmak haramdır. Ümmeti bu konuda uyarmak gerekir.
Bu kadarcık yazdım... Bunları hayata tatbik etmeliyiz. Camiler, beş vakit namazlarda cumalardaki gibi dolmalıdır. İkinci etapta (birkaç sene sonra) vakit namazlarında yollar, caddeler, meydanlar cemaatle dolmalı, trafik ve hayat durmalıdır.
Din hayat demektir. Din ile hayat birbirinden asla ayrılmaz. Sekülerleşme İslâm ve Müslümanlar için en büyük tehdit ve tehlikedir.
Aziz Müslümanlar!.. Dininize sahip çıkınız... Dininizi iyi öğreniniz ve iyi anlayınız... Dininizi hayata uygulayınız... İyi, vasıflı, güçlü, üstün, ahlaklı, faziletli, hikmetli Müslümanlar olunuz... Çocuklarınıza beş yaşından itibaren din ve Kur'ân dersleri verdiriniz. Din sömürücüsü münafıkların peşine düşmeyiniz. Mukaddesat bezirgânlarını desteklemeyiniz. İcazetli gerçek ulemanın, icazetli şeyhlerin, kamil mürşidlerin peşinden gidiniz. Salih mü'minler ve müslimler olunuz.
Bu memlekette çok satılan din kitaplarından biri İmamı Gazalî hazretlerinin İhyau Ulumi'd-din kitabıdır. Belki şu ana kadar, çeşitli tercümeleri ve baskıları bir milyon nüsha satılmıştır. Keşke bu mübarek kitap okunsa, mânası anlaşılsa ve hayata tatbik edilseydi. O zaman Müslümanlar düze çıkmış, kurtulmuş olurdu.