Yolsuzluk seçim silâhı olmamalı
Mahallî seçimlere yaklaşırken yolsuzluk iddiası en büyük seçim silahı olarak kullanılıyor. Herkes yek diğerinin kirli çamaşırlarını ortaya dökmek için uğraşıp duruyor. Bazen temiz çamaşırlar da kirli diye gösterilmeye çalışılıyor.
Politikacıların sütten çıkmış ak kaşık gibi olduğunu söyleyecek değiliz ama mademki böylesine herkesi içine alan bir yolsuzluk furyası vardı da, seçim dönemine girinceye kadar niçin kimsenin sesi çıkmıyordu? Her gün bir politikacının infazını yapmaya çalışan medya organları, bu yolsuzluk iddialarını yeni mi duyuyordu?...
***
Hayatı boyunca yolsuzluklarla mücadele etmiş birisi olarak kalkıp da yolsuzlukları ve yolsuzluk yapanları savunacak değilim. Lâkin, elde yeterli delil bulunmadan, sırf söylentiler üzerine inşa edilen yıpratma kampanyalarını da tasvip etmemiz mümkün değildir.
Muhalefetin (özellikle CHP’nin) ve medyanın seçim arefesinde iktidarı yıpratabilmek için ellerindeki yegâne silahları yolsuzluk iddialarıdır. Zira, AK Parti aleyhindeki ‘lâikliğe aykırı eylem’ iddiası, seçmen tarafından ciddîye alınmamakta, hattâ iktidarın halkın değerlerine saygısı olarak yorumlanmaktadır. Sosyal yardımların, ‘sadaka ekonomisi’ diye istismarı ve iktidarın partizanlıkla ithamı da halk kitlelerinin hoşuna gitmemektedir. Bu durumda, muhalefete sadece ‘yolsuzluk iddiası’ kalmakta; iktidarın da karşı hamleleri neticesinde, 29 Mart Mahallî Seçimleri’nin arefesinde Türkiye’de siyaset âdeta bir çamur
deryasına dönüşmektedir.
***
Doğrusu, itiraf etmeliyim ki, başlangıçta yolsuzluk iddialarının ortaya atılmasını, muhtemel yolsuzluk teşebbüsleri için caydırıcı olacağını düşünerek Türk siyaseti için yararlı görmüştüm. Nitekim, Şaban Dişli olayında, henüz hadisenin mahiyetinin
tam olarak anlaşılmamasına rağmen Başbakan’ın bu konudaki hassasiyetini takdirle müşahade etmiştim.
Lâkin, Almanya’daki Deniz Feneri Dâvası’na Başbakan’ın isminin kasıtlı olarak karıştırılmaya çalışılması ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı’na atılan iftiralar,
seçime doğru hızlandırılan bu yolsuzluk iddialarına şüpheyle yaklaşmama sebep oldu.
Belki sizlere ters gelecek ama bence Kılıçdaroğlu’nun sonunu getiremediği asılsız iddiaları, en fazla AK Parti iktidarına faydalı olmuştur. Zira, bir taraftan bu iddiaların doğru çıkmaması iktidar kanadını mağdur edip haklı hâle getirirken, diğer taraftan yolsuzluk yapmaya niyetlenenler varsa, bunlar üzerinde de caydırıcı tesir icra ederek fayda sağlamıştır.
***
Birkaç gündür mal varlığı ve yolsuzlukları konusunda aleyhinde acımasız kampanyalar yürütülen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i televizyonlarda dikkatle takip ediyorum. Elinde belgeleriyle hiçbir soruya kaçamak cevap vermeden konuşuyor; eğer hakkında peşin hükmünüz ve art düşünceniz yoksa, sizi tatmin edebiliyor.
Hele icraatları karşısında söyleyecek söz bulamıyorsunuz.
Bu arada, Keçiören’e gerçekten büyük hizmetlerde bulunan, son derece başarılı bir belediye başkanı olan Turgut Altınok’un maruz kaldığı komplo hususunda üzüntülerimi belirtmeden geçemeyeceğim.
Mehmet Sevigen’e gelince, CHP’nin bu en sevimli simasının başına gelenlere de üzüldüm.
Parti içindeki muhaliflerinin saldırısına uğraması da gerçekten ibret vericidir.
Nihayet, Çankaya Belediyesi’ndeki ‘yamyam skandalı’nın medya tarafından nasıl taraflı şekilde değerlendirildiği de dikkatimizden kaçmadı.
***
Bu seçimlerde muhalefet, iktidara karşı koz olarak ‘yolsuzluk silâhı’nı kullanmaya çalışıyor. Ancak, kendisi de sık sık aynı silâhla vurulabiliyor.
Türkiye’de ne yazık ki yolsuzluk vardır. Lâkin bu hastalık AK Parti’den önce de vardı. AK Parti iktidara gelince yolsuzluğa karşı önemli bir mücadele verdi.
Seçimlerden sonra, iktidarın muhalefetle birlikte yeni bir ‘Yolsuzlukla Mücadele Programı’nı başlatması zorunludur. Aksi halde bu iddialar antidemokratik çevrelere gerekçe olacak ve rejim için tehlikeli bir zemin oluşturacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.