‘Bin yıl önce, bin yıl sonra’
Sevgili okuyucular, bendeniz bir ‘Türkçe hayranı’yım. Türkçe konuşurken, aziz dost Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun deyimiyle sanki ağzınızda bir damla bal varmış gibi hissedersiniz.
İnançlı bir Müslüman olarak Kelâmullah’ın dili bâşımız üzredir. Zaten bu dile gündelik Arapça olarak bakmak da doğru değildir. Kelâmullah’ın dili Kur’anca, bir bakıma Allahca’dır (Allah’ın hitap ettiği dil anlamında).
Yurtdışında en çok eksikliğini duyduğum iki şey, ezan sesi ile Türkçe’dir.
‘Bin yıl önce-bin yıl sonra’
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı, değerli dostum Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın son eseri, ‘Bin Yıl Önce, Bin Yıl Sonra Kâşgarlı Mahmud ve Divanû Lugati’t-Türk’ adını taşıyor. Prof. Akalın, TDK’nın başlattığı ‘Türkçeye Emek Verenler Dizisi’nin ilk kitabı olarak bu eşsiz eseri hazırlayıp yayınladı. Herkes tarafından kolayca okunup anlaşılacak şekilde kaleme alınan
ve tamamen renkli, resimli, çok kaliteli bir baskıyla okuyuculara sunulan eserin piyasa fiyatı 16 TL; Eğer TDK’dan satın alacak olursanız 12 TL ödüyorsunuz.
Eseri âdeta içer gibi okuduktan sonra, Türkçe’nin ve Türk Kültür ve Medeniyeti’nin azameti karşısında bir defa daha hayran kaldım. Düşünebiliyor musunuz; Türkçe’nin bu ilk sözlüğü yazılırken, dünyada bugün konuşulan dillerin birçoğu henüz ortada yoktu; bazı diller de yeni oluşmaya başlamıştı.
Günümüzün ‘lingua franka’sı (ortak yaygın dil) İngilizce, bizim Orhun Kitâbeleri (M.S. 725)
Türkçe yazılırken, 7. ve 8. yüzyılda henüz oluşmamıştı.
Kâşgarlı Mahmud, eserinde ‘ütü’den, ‘mendil’den, ‘tanışma kuralı’ndan bahsediyor. Bunun gibi yüzlerce kanıt, bin yıl önce Türklerin hiç de tamamen göçebe bir toplum olmadığını gösteriyor.
Ayrıca, binlerce Türkçe kelimenin bin yıldır aynı tazeliğiyle yaşadığını görünce, dilinizle, kültürünüzle ve milletinizle övünüyorsunuz.
Bininci doğum yılında, Doğu Karahanlı devletinin hakanı Muhammed Buğra Han’ın torunu, veliaht Hüseyin Çağrı Tigin’in oğlu, Karahanlı hanedanının şehzadesi Kâşgarlı Mahmud’u saygı, minnet ve şükranla anıyoruz.
Kâşgarlı’nın torunu çalışıyor...
Efendim, TDK Başkanlığı’na geldiğinden beri -mevzuat eksikliği sebebiyle- avuç içi kadar kadroyla akla hayâle sığmaz başarılara imzasını atan Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’ı candan tebrik ediyoruz. Akalın Hoca, bin yıl sonra atası Kâşgarlı Mahmud’un adına lâyık çalışmalar yaparak, yakın mesai arkadaşı Prof. Dr. Recep Toparlı ile birlikte yeni projeler hazırlamaya devam ediyor.
Daha önce yayınlanan ‘Türkçe Sözlük’ hepimizin başucu kitabı olmuştur. 2005 yılında yayınlanan bu eserde 104 bin kelime bulunmaktaydı. Hâlen bu rakam internette ve sesli sözlük olarak 117 bine ulaşmıştır.
Akalın Hoca’nın bir müjdesi var ki, ilk gençlik yıllarımdan beri hayallerimi süslüyor: Yaklaşık 600 bin kelimelik ‘Büyük Türkçe Sözlük...’ İnanınız ki, Türkiye’nin millî geliri bir misli artmış olsa bu derece sevinmezdim. Bu eser, 26 Eylül 2009 tarihinde yapılacak ‘Dil Bayramı’na yetiştirilecek ve 4 bin sayfalık, büyük boy, dört sütunlu tek bir kitap hâlinde yayınlanacak.
Eser, 117 bin kelimelik mevcut Türkçe Sözlük’ten, 188 bin kelimelik terimler sözlüğünden,
217 bin kelimelik bölge ağızları söz varlığından, 40 bin kelimelik yer adları sözlüğünden ve
10 bin kelimelik kişi adları sözlüğünden oluşuyor.
Türkçe, dünyanın en zengin dilidir
Efendim, ‘Dünyanın en zengin dili hangisidir?’ sorusuna, hiç tereddüt etmeden, göğsünüzü kabartarak ‘Türkçedir’ cevabını verebilirsiniz.
Bir defa, Eylül’de yayınlanacak toplam 572 bin kelimelik ‘Büyük Türkçe Sözlük’, İngilizce’nin Oxford ve Webster sözlüklerini tahtlarından indirmeye yeterli olacaktır. Üstelik bizimki, İngilizce’deki gibi ansiklopedik nitelikte de değildir.
Diğer taraftan, 120 bin kelimelik ‘Osmanlı Türkçesi Sözlüğü’ de hâlen hazırlanmaktadır.
Ayrıca, diğer Türk lehçeleri de dahil edilince, Türkçe’nin söz varlığı 1 milyonu geçmekte ve kendisinden sonra gelen İngilizce’yi ikiye katlamış olmaktadır.
Türkçe, gerçek bir Lingua Franka’dır
Türkçe, fonetik bakımdan da en âhenkli dildir. Ne Fransızca, ne de Farsça bu bakımdan Türkçe’yle boy ölçüşebilir. Orta Asya Türkçesi’ni bir sanatkâr zarafetiyle işleyen Osmanlı, İstanbul Türkçesi diyalektini dünyanın en güzel sesli dili hâline getirmiştir.
19. asra kadar Türkçe, dünyanın önde gelen lingua frankası idi. Ancak sömürgecilik ve emperyalizm döneminde Fransızca ve İngilizce öne geçti.
Hâlen, TDK’nın anadiller sıralamasına göre Türkçe; dünyanın, Çince, İngilizce, İspanyolca ve Hintçe(den (en fazla konuşulan lehçeler) sonra 5. en çok konuşulan dilidir (Çince 1.270 milyon, İngilizce 470 milyon, İspanyolca 260 milyon, Hintçe 230 milyon).
Yeni Türkiye Araştırma Merkezi’nin hesaplamalarına göre ise, anadili Türkçe olan
60 milyon kişi vardır. Böylece Türkçe, İspanyolca ile birlikte en çok konuşulan 3. dil kategorisinde bulunmaktadır.
Diğer taraftan Çince ve Hintçe, kıtalarının dışına çıkamadığı için lingua franka değildir. Demek ki günümüzde İngilizce, Türkçe ve İspanyolca olmak üzere üç
lingua franka vardır.
***
İşte sevgili okuyucular, bizim dilimiz böylesine muhteşem bir dildir. Ne mutlu bu dille konuşan canlara, ne mutlu bu dille sevişen gönüllere, ne mutlu bu dille
düşünen beyinlere...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.