Yeni aklanma yöntemi istifa mı?
Partilerinde belli görevlerde bulunan siyasiler haklarında ortaya atılan bir takım iddialar karşısında önce direnmeyi daha sonra da patilerindeki görevlerinden istifa etmeyi tercih ediyorlar. Şahsen ortaya çıkan bu yeni uygulamada bir terslik, yanlışlık olduğunu düşünüyorum.
Öncelikli olarak haklarındaki dedikodu ve söylentilerin ardından bazı siyasiler partilerindeki görevlerinden istifa etmekle haklarındaki söylentileri kabul etmiş mi oluyor yoksa böyle bir kabul olmadığı halde şartlar gereği mi istifa ediyorlar? sorusunun cevabını bulmak durumundayız.
Demek istediğim o ki, bir siyasi, partisindeki görevinden istifa etmek suretiyle hakkındaki söylentilerden kurtulmuş mu oluyor? Gerçekten, bazı siyasilerle ilgili ortaya atılan iddialar sadece bir söylentiden ibaret, gerçek dışı ise istifalar anlamsız değil mi?
Dikkatimi çeken, daha doğrusu üzerinde durulması gerektiğini düşündüğüm bir başka husus ise haklarındaki iddialar sebebiyle partideki görevlerinden istifa etmekle siyasiler aklanmış mı oluyor?Yani partideki görevinden istifa etmekle ithamlar ve iddialar geçersiz mi kılınmış oluyor?
Bu düşünce ister istemez, "Haklarındaki iddialar sebebiyle partideki görevlerinden istifa etmek zorunda kalan siyasiler partilerinden ve milletvekilliğinden niçin istifa etmezler?" sorusunu da gündeme taşıyor.
İddialar doğru ise sadece partideki görevinden istifa etmek ne o siyasiyi ne de partisini bu iddiaların muhatabı olmaktan kurtarır. Yok eğer iddiaların aslı yok da muhalifler malzeme olarak kullanmak üzere bazı iddiaları ortaya atıyorlarsa o zaman da partideki görevden istifaya gerek yoktur.
Ne dersiniz yanlış mı düşünüyorum?
AKP'li Dengir Mir Mehmet Fırat'ın bazı iddiaların arkasından partisinin genel başkan yardımcılığı görevinden istifası ile başlayan bu yeni aklanma yolu Şaban Dişli ile devam etti ve son olarak da CHP'li Mehmet Sevigen'in hakkındaki iddialar üzerine genel sekreter yardımcılığı görevinden istifası ile tüm iddialar ortadan kalkmış, tartışmalar kapanmış oldu. Halbuki bu kişilerin milletvekilliği devam ediyor, partileri ile bağları eskisi gibi sürüyor ama genel başkan yardımcılığı ya da genel sekreter yardımcılığından istifa ettiler mi mesele çözüme kavuşuyor(!). Yani tüm iddialardan aklanıveriyorlar (!).
Sanki siyasilerin partilerindeki görevlerinden istifa etmeleri aklanma mekanizması görevi yapıyor.
Peki bunun hukukla, ahlâkla izahı mümkün mü?
Çünkü, bir insan suçlu ise bunun aklanma yolu sadece partideki görevden istifa değil, milletvekilliğinden de istifa ederek mahkemede yargılanmaktan geçer. Yok eğer ortada hukuken bir suç yok ise parti genel başkanları niçin bazı iddialar üzerine yakınlarındaki bazı kişileri bir çırpıda gözden çıkarır ve harcayıverirler, buna niçin göz yumarlar?
Böyle olunca siyasete adam dayandırmak mümkün olabilir mi?
Son zamanlarda yeni bir söylem geliştirildi siyasette. "Hukuken sorun yok ama etik değil" şeklinde özetleyebileceğimiz bu anlayış giderek hukukun yerini almak üzere. Bu gidiş elbette bir takım kişiden kişiye değişen ahlâk (etik) anlayışını da gündeme taşıyor. İnsanlar kendi anlayışlarına göre bir olayın etik olup olmadığına karar vermeye başladıklarında bir tatım linç olayları gündeme gelebilir. Zaten son istifalar da bunu gösteriyor.
Bu bakımdan haklarında bazı iddialar ortaya atılan siyasiler dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep ederek yargı yolunun açılmasını sağlarlarsa hem ahlâka, hem de hukuka en uygun davranış yolunu seçmiş olmazlar mı? Sakın parti görevinden istifa ederek yargı yolunu kapatıyor olmasınlar?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.