Yeni günün aydın olması için…

Yeni günün aydın olması için…

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'daki seçim konuşması bir kere daha ortaya koymuştur ki, PKK'nın doğduğu günlerdeki Türkiye ile bugünkü Türkiye arasında dağlar kadar fark var.

12 Eylül Cuntası'nın mezalimine değinen, bazı derin devlet unsurlarının iç savaş tezgâhlarına dikkat çeken, annelerin –"şehit anneleri" ve "cumartesi anneleri" diye- kutuplaştırılmasını eleştiren, geçmişle yüzleşmek gerektiğini söyleyen, geçmişin hatalarını el birliği ile düzelterek geleceğe bakmaktan söz eden, konuşmasında Kürtçe kelimelere yer veren ve "Biji"li tezahürattan rahatsız olmayan bir Başbakan…

Bu Başbakan'ın böyle konuşmasını, böyle davranmasını tabii kılan bir ortam…

Kürt meselesinin henüz çözülmemiş olan cüzleri için Meclis ve sivil toplum kuruluşları dışında bir mücadele zeminine ihtiyaç olmadığını telkin eden bir hava…

Yeni bir günün doğduğuna hiç şüphe yok.

Bu yeni günün arzu ettiğimiz kadar aydınlık olabilmesi için, geçmişten tevarüs ettiğimiz ürkeklik izlerinden tamamen kurtularak alabildiğine cesur olmamız lazım.

PKK'yı doğuran ve yükselten şartlar ortadan kalktı, ama o şartlar yüzünden dağa çıkan insanlarla doğru dürüst kucaklaşıp barışma feraseti gösterilmediği müddetçe kan akmaya devam edecektir.

Başbakan Erdoğan, Diyarbakır'daki konuşmasında, yine, eylemlere karışmamış olan örgüt mensuplarına sunulan imkânları hatırlattı; halbuki bu yeni günde artık herkesi kapsayan bir eve dönüş yasasını konuşmamız lazım.

Ve o yasayla beraber, devletin geçmişteki hatalardan -mesela Diyarbakır Askeri Cezaevi'ndeki akıl almaz işkencelerden- ötürü resmen özür dilemesini konuşmamız lazım.

TRT Şeş gibi açılımlar Kürtleri hiç şüphesiz mutlu ediyor, ama, Kürt meselesi çerçevesinde ne kadar reform yapılırsa yapılsın, 12 Eylül'ün vahşet ortamında ve "terörle mücadele" kapsamındaki kitlesel cezalandırma furyasıyla dağlara itilen evlatlarının yeni bir günde evlerine döndüğünü bir türlü göremeyen her Kürt'ün -AK Partili Kürtlerin bile- içinde bir ukde kalıyor.

Erdoğan cesur bir lider, cesur bir Başbakan; bu ukdenin gereğini yapmasını bekliyoruz.

Diyarbakır mitinginde "Kuzey Irak"a selam yolladı… Kürdistan Bölge Yönetimi'ni resmen tanıyıp onunla safları sıklaştırma konusunda da Başbakan'ın cesur inisiyatifini bekliyoruz.

Hem buradaki hem oradaki Kürtlerin kalplerini kazanıp fitne-fesat ehlinin oyunlarını bozmak o kadar kolay ki…

Bu vesile ile, devletin birkaç adım önünde giderek Kürdistan Bölge Yönetimi ile mükemmel ilişkiler kuran; Erbil, Süleymaniye, Dohuk'ta açtığı okullarda Kürt / Türkmen / Arap ayrımından çok uzak bir atmosferde bölge barışına hizmet edecek Türkiye dostu nesiller yetiştiren; kurduğu televizyonlar, gazeteler ve Abant Platformu gibi sivil toplum vasıtalarıyla da Türk-Kürt kardeşliğinin ihyasına hizmet eden Gülen Hareketi'ni bir kere daha hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi