İstanbul’da bir eksiklik vardı ama bir türlü bulamıyorduk. Sayın Topbaş’ta şimdiye kadar hiç düşünememişti. Hatta Başbakanımız R. Tayyip Erdoğan’da belediye başkanlığı yaptığı dönemde akıl edememişti.
İşte Kılıçdaroğlu yüzyılın buluşuna imza attı ve günler sonra, İstanbul için muhteşem bir projeyi gündeme getirdi. Bütün İstanbul halkı; “oh be” dedik, “Nihayet rüyasında bile göremeyeceği belediye başkanlığından önce, aklı başında bir projesi olduğunu ortaya koydu da çok rahatladık.
İstanbul’un her şeyi tamamdı ve bir tek opera binası eksiği vardı. Kılıçdaroğlu da günler sonra opera binası yapacağına dair açıklama yapınca pek rahatladık pek. Artık en azından lafı edilen bir opera binamız olacak. Çok mutluyuz, daha ne isteyebiliriz ki.
Nereye nasıl yapılacağını şimdilik bilemiyoruz ama olsun. Kılıçdaroğlu belediye başkanı olduktan (!) sonra İstanbul’u öğrenecek, nerede boş bir arsa bulursa oraya opera binası yapacak. Yalnız işte tam bu noktada İstanbul’un mücavir alanlarında bulunan ilçeler ile komşu vilayetleri bir korku aldı.
Diyorlar ki; “Ya Kılıçdaroğlu İstanbul’da yolunu şaşırır da bizim şehirlerimizi İstanbul zannederek gelip tarlalarımıza, bağlarımıza, bahçelerimize opera binası yapmaya kalkarsa.” Hani haksız da değiller. İstanbul’da ekmeğin fiyatını bilmeyen bir belediye başkan adayı gider, Tekirdağ veya Kırklareli’ne opera binası yapar mı yapar.
Kılıçdaroğlu önceki gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına ait şirketlerin kâr ettiklerini ve bilânçolarını açıklıyordu ve çok iştahlıydı. Çünkü o şirketlerde para olduğunu gördü. CHP geleneğinde ise şirketlerin kasalarını boşaltmak adettendir. Her tarafta bir sürü örneği vardır. İş başına gelmiş olsalar, üç günde bütün şirketler topu diker vallahi.
Kılıçdaroğlu’nun yönetim kabiliyeti sadece “Halk ekmeği” idare etmeye yetmez. Bugün İstanbul’da en sağlıklı ve çeşidi bol ekmeği “Halk ekmek” üretmektedir. Öte yandan “Özürlüler Koordinasyon Merkezi” var ki, Allah bütün özürlülere ve ailelerine sabırlar versin, Kılıçdaroğlu gibiler buraları bile idare edemezler.
Sosyal belediyecilik alanında İBB kadar Türkiye’de ve dünyada bir başka belediye daha yoktur. İnsana dair ne varsa İBB’nin bünyesinde mevcuttur ve her bir alanda, yoğun bir hizmet anlayışı hâkimdir. Sayın Topbaş bir iyilik etse de buraları gezdirse, inanıyorum ki, Kılıçdaroğlu ertesi gün soluğu Ankara’da bir gece lokantasında alır.
Bu arada Kılıçdaroğlu haksızlık ediyoruz yalnız. Adam işini yapıyor. İstanbul’u tanımak için falan zaman harcamıyor, Kağıttepe (namı diğer Kağıthane) de evi olduğu halde misafirhaneden çıkıp evine bile gidemiyor ve harıl harıl, belediyenin hangi şirketinde ne kadar para var onu arayıp soruyor. Ne de olsa SKK’dan tecrübeli.
Hem sonra bu nasıl iş Allah aşkına, İstanbul’a birisi belediye başkanı olmak için aday olsa, gelip misafirhanede mi kalır? Kim misafirhanede konaklar? Geçici olarak gelip gidenler. İstanbul’u yönetecek kişinin misafirhanede ne işi olur.
Yalnız şu gelecek yüzyıllara hitap eden tarihi projesi opera binası bir yapılsın, kesin oraya bir çalışma odası yaptırır. Ne de olsa sanat ve sanatçıyla iç içe olmak gerekir. Sanatı ve sanatçıyı seven bir belediye başkanı olmak kolay değil elbet.
Günlük konuşmalarda herkes birbirine soruyor, “Kemal Kılıçdaroğlu denilince akla ne geliyor” diye, cevap şu; “Dosyacı Kemal.” Hani dosyalarından birini, hiç olmazsa Başbakanın dediği gibi yargıya falan intikal ettirse de biz de görsek ama onu da yapmıyor.
Turşusunu mu kuracak bu dosyaların, ne yapacaksa. Ya fotokopici bir akrabası veya kırtasiyeci bir dostu mu vardır ne. İçeriği belli olmayan bir sürü dosyalarla dolaşıp duruyor. Şu dosyaların bir de içindekileri dağıtsa da millet görse ayıp mı olur yani.
Neyse işin gırgırı bir tarafa, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Kılıçdaroğlu ile enerji tüketmemeli ve ciddiye almamalı. Aklı eren herkes biliyor ki, İstanbul yine Kadir Topbaş’ındır. İstanbul ve bütün Türkiye’de hiçbir yerleşim merkezimiz, CHP zihniyetine teslim edilemeyecek kadar aziz ve muhteremdir.