Papaz büyüsü değil para büyüsü
İzmir'in köylerinden birinde Türk-Yunan nüfus değişimi esnasında Türkiye'den Yunanista'na göç eden insanların altınlarını papaza teslim ettiklerini, papazın da bu altınları evin bahçesine gömdüğünü ve 400 kilo olduğunu hatıratında yazınca eski sahiplerinin çaktırmadan bu evi yüksek fiyatla almaya kalkınca ev sahiplerinin şüphelenmesi üzerine gerçeği söylemeleri ve birlikte aldıkları arama izniyle kazıya başladıkları, bulunamayınca papaz büyüsünü bozdurmak için hocaya müracaat ettikleri ama sonuç alamadıkları yazılı.
Olur mu bu çağda da papaz büyüsüne, papaz büyüsü bozacak insana rastlanır mı demeyin.
Para, hırs ve cehalet var oldukça her çağda papazı, cinciyi, cin gibi akıllı adamların bir araya gelmesi devam edecektir.
Bir siyasiyi görevinden istifaya zorlayan yolsuzluk şaibesinin taraflarına baktım gazetelerden, biri eskiden radikal takılan bir İslâmcı, biri Yahudi ve bir sosyal demokrat.
Bunları bir araya getiren şey ise paranın sihirli gücü.
Burada cinci hocaya gerek kalmamış. Çünkü herkes paranın büyüsünden memnunlar.
Belki burada gazeteciyi kovmak için cin gibi bir adama ihtiyaç vardı ama bunu başaramamışlar.
Ayrı tellerden çalan ama ortak nağmesi para olan gazeteciler, bir otelde bir araya gelmişler ve Fatih Belediyesi'nin sponsorluğunda, Roman vatandaşlarımızın yaşadığı mahallenin bir yıllık ekmek parasıyla bir gecelik fasıl geçmişler.
Hükümetin zirvelerinde görev yapan biriyle yıllar önce tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı'yı ziyarete gitmiştik.
Konuşma esnasında basında milliyetçiliğiyle ünlü bir yazarla komünistliğiyle ünlü bir yazar hakkında bir olayı anlattı.
Bu iki yazar aynı gazetede yazı yazıyorlar ve sayfalar kapatıldığında fotoğraflar kucaklaşıyormuş.
Birbirleri hakkında ağza alınamayacak, hakarete varan, belden aşağı vurulan yazılar yazıyorlarmış.
Gazetenin sahibi, yazarlarına bir fasıllı yemek vermiş. Konyalı, bu toplantıya biraz geç varmış.
Patron yazarları kapıda karşılamış ve yerlerine uğurlamış.
Konyalı kapıdan içeri girince patronla tokalaştıktan sonra sağcı yazarla komünist yazarın gelip gelmediğini sormuş.
Patron da onların oturduğu masayı göstermiş.
Tenha bir köşeye çekilmişler, baş başa vermişler ve ikili konuşuyorlarmış.
Konyalı, patrona "Bunların kavga edeceğini zan ediyordum. Ne yapıyorlar bunlar?" demiş.
Patron: "Yarınki yazılarını konuşuyorlar."